SEVİL BERBERİ - BEAUMARCHAIS
SEVİL BERBERİ
(Le Barbier de Séville) )
Fransızcadan çeviren:
İLHAN ERTUĞ
KİŞİLER
KONT ALMAVIVA : İspanyol soylusu. Rosine'in bilinmeyen
âşığı. Birinci perdede saten ceket ve külot pantolonla çıkar. Kahverengi büyük
bir pelerini ya da İspanyol kapı vardır. Çevresi renkli bir kurdeleyle çevrili,
siyah, geniş kenarlı bir şapka giymiştir. İkinci perdede düz bir süvari
giysisiyle görünür. Bıyıkları ve çizmeleri vardır. Üçüncü perdede öğrenci
kılığındadır. Top ense saçlı, boynunda büyük bir yakalık, rahiplerin giydiği
ceket, pantolon, çorap ve pelerin. Dördüncü perdede üzerinde zengin bir
İspanyol giysisiyle kahverengi, gösterişli bir pelerin vardır.
BARTHOLO : Bir hekim. Rosine'in vasisi. Siyah, kısa ve
düğmeli bir giysi, büyük takma saç, beyaz yakalık ve kolluklar ve siyah bir
kuşak; evinden çıkarken uzun, kırmızı bir pelerin.
ROSINE : Soylu bir genç kız. Bartholo'nun vasiliği
altındadır. İspanyol kılığında.
FIGARO : Sevil berberi. İspanyol modası giysi. Başında
bir file, beyaz şapka, çevresinde enli kurdele, boynunda gevşek bir ipekli
atkı. Saten gömlek ve külot pantolon. Sırmalı düğme yerleri ve düğmeler, geniş
bir ipekli kuşak. Püsküllü bacak bağları. Keskin
renkli ceket. Yakaları yeleğin renginde. Beyaz çorap, gri ayakkabı.
DON BAZILE : Orgçu. Rosine'in şan öğretmeni. Geniş
kenarlı siyah bir şapka, kısa bir cüppe, ayrıca uzun bir pelerin. Kolluğu ve
yakalığı yoktur.
LA JEUNESSE : Bartholo'nun yaşlı uşağı.
L'EVEILLÉ : Bartholo'nun bir başka uşağı. Aptal ve uyuşuk
bir delikanlı. İkisi de Galiçyalı kılığında. Uzun, kuyruk saçlar. Şamua
renginde yelek, tokalı, geniş deri kuşak, mavi külot pantolon ve uzun arkalı
takma kollu ceket.
BİR NOTER
BİR YARGIÇ : Elinde beyaz bir değnek.
KOLCULAR ve ellerinde meşalelerle UŞAKLAR.
Birinci perde Sevil'de, Rosine'nin pencereleri önündeki
sokakta; öteki perdeler Bartholo'nun evinde geçer.
BİRİNCİ PERDE
Sevil'in bir sokağı.
Bütün pencereler kafeslidir.
SAHNE I
KONT.
(Kont yalnızdır. Sırtında koyu renkli bir pelerin,
başında gözlerine kadar inik bir şapka, kendi kendine bir aşağı bir yukarı
dolaşırken saatine bakar.)
KONT - Vakit, sandığım gibi geç değilmiş. Kafesinin
arkasından görünmeyi alışkanlık edindiği saate daha epeyce var. Neyse onu hiç
görmemektense erken gelmek yeğdir. Şimdi saraydan biri, Madrid'den yüz fersah
ötede, kendisiyle tanışmadığım bir kadının penceresi altında her sabah böyle
beklediğimi görse beni Isabelle zamanından kalma bir İspanyol sanır... Kim ne
karışırmış? Herkes mutluluğunun ardından
koşar. Benim mutluluğum da Rosine'in gönlünde. Ama Madrid'de, sarayda
binlercesi önümde pervane gibi dönerken bir kadının peşine düşüp de ta Sevil'e
dek gelmek bilmem pek akıl işi midir!... Ama benim kaçmam da zaten bu gösteriş
ya. Çıkarın, görenek gereğinin ya da kadın gururunun durmadan bize sunduğu
gönül eğlencelerinden bıktım artık. İnsanın yalnızca kendisi için sevilmesinden
daha tatlı bir şey yok. Bu kılığımla sevildiğime bir güvenebilsem... Hay yok
olasıca, bu da nereden çıktı karşıma?
SAHNE II
FIGARO ve KONT.
(Kont saklanır.)
FIGARO (Sırtında geniş kayışı omzundan geçen bir gitar
taşır; elinde kâğıt ve kalem, neşeli neşeli şarkı söyler.)
Kovalım
kederi,
Mahvediyor
o bizi,
Neşe
veren şarabın
Olmaz
ise ateşi,
Sararıp
solacaktır
Safa
bilmeyen kişi
Yaşar
bir aptal gibi
Ve ölür
çok geçmeden.
Hah, hah, hah!
Buraya dek kötü değil!
Ve ölür
çok geçmeden...
Şarap ve
uyuşukluk
Yüreğimi
çekişirler...
Hayır, hayır; çekişmezler, tersine orada sessizce
birlikte egemenlik kurarlar...
Yüreğimi
bölüşürler.
Acaba ''bölüşürler'' denebilir mi? Amaan sen de, bizim
güldürücü opera yazarları, bir sözcük üstünde bu denli durmazlar bile. Aslına
bakılırsa, bugün, yazmak için uğraşmaya değmeyecek şeyleri şarkı yapıp
söylüyorlar. (Şarkı söyler.)
Şarap ve
uyuşukluk
Yüreğimi
bölüşürler.
Daha güzel, daha gösterişli ve parlak, bir özdeyişe benzer
bir şeyle bitirmek isterdim. (Bir dizini yere kor ve şarkı söyleyerek yazar.)
Yüreğimi
bölüşürler...
Birine
versem sevgimi
Mutlu
eder öteki...
Yok canım... Tatsız oldu, bunu değil, birbiriyle çelişen
bir düşünce istiyorum:
Sevgilimse
eğer biri?
Öteki
de....
Vay canına, sonunda buldum!
Kölemdir
kesin öteki...
Çok güzel,
aferin sana Figaro... (Şarkı söyleyerek yazar.)
Şarap ve
uyuşukluk
Yüreğimi
bölüşürler....
Sevgilimse
eğer biri
Kölemdir
kesin öteki.
Kölemdir
kesin öteki.
Kölemdir
kesin öteki.
Buna bir de müzik eklenirse, söylediğim şeyi biliyor
muyum, bilmiyor muyum görüşürüz dolap çevirenler, hileci beyler... (Kontu
görür.) Bu papazı ben bir yerde görmüştüm! (Kalkar.)
KONT (Kendi kendine.) - Bu adam bana yabancı gelmiyor.
FIGARO - Hayır, hayır, papaza benzer yeri yok. Bu ulu ve
soylu tavır...
KONT - Bu gülünç ve garip kılık...
FIGARO - Asla yanılmıyorum; bu adam Kont Almaviva, hem de
ta kendisi.
KONT - Bu serseri, sanırım Figaro.
FIGARO - Ta kendisi, efendimiz.
KONT - Bana bak serseri. Ağzından bir şey kaçıracak
olursan...
FIGARO - Evet, işte şimdi iyice anımsadım sizi; eskiden
de bana hep böyle güzel sözler söylerdiniz.
KONT - Yahu, az daha seni tanıyamayacaktım. Bu ne hal,
enine boyuna almış yürümüşsün...
FIGARO - Ne yapalım efendimiz, düşkünlük...
KONT - Vah zavallı çocuk! Peki, Sevil'de ne yapıyorsun? O
zaman sana bir dairede memur olman için bir salık belgesi vermiştim sanırım...
FIGARO - Oldum efendimiz ve size teşekkür borçluyum.
KONT - Bana Lindor de. Kılığımı değiştirdiğime göre,
kendimi tanıtmak istemediğimi anlamıyor musun?
FIGARO - Öyleyse çekilip gideyim.
KONT - Hayır, gitme; ben burada bir şey bekliyorum.
Konuşan iki kişi, tek başına dolaşan bir adamdan daha az kuşku uyandırır. Onun
için konuşuyormuş gibi davranalım. Eh, bakalım ne iş vermişlerdi sana?
FIGARO - Bakan, yüce kişiliğinizin salık verdiğini göz
önünde bulundurarak, beni hemen eczacı çıraklığına atadı.
KONT - Ordu hastanelerinde mi?
FIGARO - Hayır; Endülüs haralarında.
KONT (Gülerek.) -
Parlak bir başlangıç doğrusu.
FIGARO - Yerim kötü değildi; çünkü merhemler ve ilaçlar
benim elimde olduğu için, güzel hayvan ilaçlarını çoğu kez insanlara da
satıyordum ki...
KONT - Kralın adamlarını bile öldürüyordu değil mi?
FIGARO - Ne yaparsınız? Herkese iyi gelen bir ilaç,
şimdiye dek bulunamadı... Ama gene de kimi Galiçyalıları, Katalonyalıları,
Overniyalıları iyi etmekten geri kalmamıştır bu ilaçlar...
KONT - Peki, işini niçin bıraktın?
FIGARO - Ben mi bıraktım? O beni bıraktı; üstlerimin
gözünde yıktı beni bu iş...
Çengel
gibi parmaklı,
Sarı,
mosmor renkli hırs...
KONT - Oo, aman dostum, yoksa şiir de mi yazıyorsun?
Sabahtan beri oracıkta, dizinin üstünde bir şeyler karalayarak şarkı söyleyip
duruyordun.
FIGARO - Efendimiz, yıkımımın başlıca nedeni de aslında
bu oldu ya. Bakana, kadınlara adayarak oldukça güzel şiirler yazdığım,
gazetelere şiirli bilmeceler gönderdiğim, aşk şiirlerimin şurada burada
dolaştığı haber verilince; kısacası, canlı canlı gazetelere girdiğimi öğrenince
bakan işi pek ciddiye almış; yazın aşkının iş anlayışıyla uyuşamayacağını ileri
sürerek beni memurluğumdan attırdı.
KONT - Çok akıllıca bir düşünce! Peki sen buna karşı
çıkmadın mı?
FIGARO - Bir büyüğün bize kötülük yapmamasının aslında
epeyce iyilik yapması demek olduğuna inandığım için, bakana kendimi unutturmayı
bir nimet saydım.
KONT - Sanırım olan biten her şeyi söylemiyorsun. Benim
hizmetimdeyken de oldukça huysuz bir adam olduğunu anımsıyorum..
FIGARO - Ya! Demek efendimiz, yoksulların hiçbir kusuru
olmasın istiyorlar?
KONT - Ya tembelliğine, başıboşluğuna ne demeli?
FIGARO - Uşaklarda aranan erdemlere bakılırsa, acaba
efendimiz, kendileri uşak olabilecek kaç efendiye raslamışlar?
KONT (Gülerek.) - Pek kötü bir yanıt! Demek o olay
üzerine bu kente çekildin öyle mi?
FIGARO - Hayır, hemen buraya gelmedim.
KONT
(Susturarak.) -Dur... O sandım...
Sen hep konuşmanı sürdür; ben seni dinliyorum.
FIGARO - Önce Madrid'e geldim; yazınsal yeteneğimi
yeniden denemek istedim. Tiyatro bana bir er meydanı gibi göründüğünden...
KONT - Aman Tanrım!
FIGARO (Figaro
konuşurken Kont dikkatle pencerenin kafesine doğru bakmaktadır.) -Nasıl olup da büyük bir başarı elde
edemediğime doğrusu bir türlü akıl erdiremiyorum; çünkü salona en iyi
alkışçıları doldurdum. Elleri çamaşır tokacı gibi geniş ve güçlüydü... Boğuk
alkış çıkaran eldiven ve baston taşımayı da yasaklamıştım; inanın bana, oyundan
önce kahvede herkes benim yandaşımdı. Ama oyunumu başarısızlığa uğratmak için
ıslıkçılar nasıl da çabalıyorlardı, bilseniz...
KONT - Ah, o ıslıkçılar! Demek zavallı yazarı
başarısızlığa uğrattılar!
FIGARO - Beni de herkes gibi yıktılar; neden yıkmasınlar!
Islığı çaldılar; ama, günün birinde onları yeniden bir araya toplayabilirsem...
KONT - Sıkıcı oyunlar yazarsın, öcünü onlar alır.
FIGARO - Öyle kinliyim ki, hiç geçeceğe benzemiyor! Tanrı
onları yok etsin!
KONT - Dostum, sen sövüyorsun, ama mahkemede bile
tutukluların yargıçlara sövüp saymaları için ancak yirmi dört saatleri olduğunu
bilmiyorsun sanırım?
FIGARO - Tiyatroda bu yirmi dört yıl sürebilir. Böyle bir
öcü almak için, kimi zaman insan ömrü bile yetmez...
KONT - Bu neşeli öfken hoşuma gidiyor doğrusu. Ama bana
Madrid'den niçin ayrıldığını daha söylemedin.
FIGARO - Efendimiz, burada eski beyime kavuştuğuma göre,
oradan ayrılmamın nedeni, belki de koruyucu meleğimdir. Madrid'te yazar
geçinenlerin, birbirlerine karşı diş bileyen bir kurt sürüsü olduğunu gördüm;
bu gülünç azgınlıklarından dolayı düştükleri yüz kızartıcı durumda; böcek,
sivrisinek, tatarcık, eleştirmen, üvez, rakip, gazeteci, kitapçı, sansür ve benzeri
gibi bin bir türlü böceğin bu talihsiz yazarların derisine yapıştığını, kalan
azıcık kanlarını da onların emmekte olduklarını gördüm. O zaman yazmaktan
bıkmış, canından bezmiş, insanlardan nefret etmiş, borçlardan yıkılmış ve
meteliksiz kalmış olduğum için sonunda usturanın yararlı kazancını kalemin boş
onuruna yeğleyerek Madrid'ten ayrıldım. Çantam elimde, her iki Castilya'yı,
Manş'ı, Estramadura'yı, Sierra Morena'yı ve Endülüs'ü filozofça dolaştım;
birinde iyi karşıladılar, öbüründe hapse tıktılar; ama hiçbir yerde
olayların altında kalmadım. Kimi beni
övdü, kimi yerdi; iyi günlerin tadını çıkardım, kötü günlere katlandım;
ahmaklarla alay ettim, kıyıcılara meydan okudum; bir yandan düşkünlüğüme
gülerken, bir yandan da herkesi tıraş ettim. Sonunda, gördüğünüz gibi Sevil'e
yerleştim. Şimdi de efendimize yeniden hizmet etmeye hazırım.
KONT - Bu güleryüzlü felsefeyi sana kim öğretti?
FIGARO - Peşimi bırakmayan yıkımlar. Sonradan ağlamak
zorunda kalırım korkusuyla her şeye önceden gülmeye bakıyorum. Peki ama
deminden beri o yana, nereye bakıyorsunuz?
KONT - Kaçalım.
FIGARO - Neden?
KONT - Gel be adam, her şeyi bozacaksın. (Saklanırlar.)
SAHNE III
BARTHOLO ve ROSINE.
(Birinci katın
kafesi açılır, Bartholo ve Rosine pencerenin önüne geçerler.)
ROSINE - Açık havada oturmak insana nasıl da zevk
veriyor... Bu kafes de çok seyrek açılıyor...
BARTHOLO - Elinizdeki kâğıt da nedir?
ROSINE - Dün müzik öğretmenimin verdiği Yararsız
Sakınma'dan birkaç şarkı...
BARTHOLO - Bu Yararsız Sakınma da nedir?
ROSINE - Yeni bir oyun.
BARTHOLO - Gene bir dram mı? Ya da bu türden yeni bir
budalalık mı?
ROSINE - Bu konuda bir şey bilmiyorum.
BARTHOLO - Evet, bakalım gazeteler ve hükümet buna ne
zaman son verecek, bu ne gerilik yüzyılı yahu...
ROSINE - Her zaman bizim zavallı yüzyılımızı böyle
aşağılarsınız.
BARTHOLO - Kusurumu bağışlayın, kendimi tutamıyorum;
yüzyılımız ortaya övülecek ne çıkarabilmiştir? Türlü türlü budalalıklar:
düşünme özgürlüğü, çekim yasaları, elektrik, din ve mezhep özgürlüğü, aşı,
kınakına, ansiklopedi ve dramlar...
ROSINE (Kâğıt elinden kurtulur ve sokağa düşer.) - Eyvah!
Şarkım! Sizi dinlerken şarkımı düşürdüm! Koşun, hadi koşun efendim, şarkım,
aman şimdi yitecek.
BARTHOLO - Olur şey değil, insan elindeki şeyi böyle mi
tutar! (Balkondan çekilir.)
ROSINE (İçeri baktıktan sonra sokağa işaret eder.) -
Hişt, hişt. (Kont görünür.) Çabuk kâğıdı alıp kaçın. (Kont atılır ve kâğıdı
yerden alıp saklanır.)
BARTHOLO (Evden çıkıp arayarak.) - Hani, kâğıt nerede? Ben hiçbir şey
göremiyorum.
ROSINE - Balkonun altında, duvarın dibinde.
BARTHOLO - Doğrusu bana güzel bir görev verdiniz! Yoksa
buradan biri mi geçti?
ROSINE - Ben hiç kimseyi görmedim.
BARTHOLO (Kendi kendine.)
- Ben de kalkmış arıyorum... Dostum Bartholo sen bir budalasın; bu olay
sana bir ders olmalı ve bir daha yola bakan kafesi açmamalısın. (İçeri girer.)
ROSINE (Hâlâ balkonda durarak.) - Şu acıklı durumum benim en büyük özürüm
sayılır. Uğursuz bir adamın verdiği sıkıntılara katlanarak, tek başıma tutuklu
bir durumda çırpınırken bu tutsaklıktan kurtulmaya çalışmak, acaba bir cinayet
midir?
BARTHOLO (Yeniden balkona çıkarak.) - Matmazel, artık
içeri girin. Şarkınızın yitmesine ben neden oldum ama, bir daha başınıza böyle
bir iş gelmeyecek, size ant içerim. (Kafesi kapar ve kilitler.)
SAHNE IV
KONT ve FIGARO.
(Sakınarak ortaya çıkarlar.)
KONT - Onlar içeri girmişken, hadi biz de içinde
kesinlikle gizli bir şey bulunan şu şarkıyı okuyalım. Bu bir mektupmuş yahu!
FIGARO - Bir de herif
Yararsız Sakınma'nın ne olduğunu soruyordu?
KONT (Heyecanla okur.)
- "Üstelemeniz merakımı uyandırdı. Vasim evden çıkınca bu şarkı
sözlerinin o bildiğimiz bestesiyle, zavallı Rosine'e bu kadar bağlanmış görünen
gencin niyetini, mesleğini ve adını bana öğretebilecek bir şarkıyı, ilgisiz
görünen doğal bir sesle söyleyin.''
FIGARO (Sesini Rosine'nin sesine benzeterek.) - Şarkım, şarkım düştü, çabuk koşun, koşun
haydi. (Güler.) Ha, ha, ha! Bu kadınlar yok mu ya! En temiz yüreklisini bile
yamanlaştırmak istiyorsanız, hemen üzerlerine bir kilit vurun...
KONT - Ah! Canım Rosineim!
FIGARO - Kılık değiştirmenizin nedenini şimdi anlıyorum
efendimiz, demek siz burada uzaktan uzağa aşkınızı söylüyorsunuz!
KONT - Sonunda işi anladın; ama boşboğazlık edersen...
FIGARO - Boşboğazlık etmek mi! Sizi inandırmak için,
başkalarının her zaman durmadan söyledikleri büyük bağlılık ve erdem
tümcelerinden hiçbirini söylemeyeceğim; yalnızca bir tek sözüm var: size olan
bağlılığım, çıkarım gereği olduğu için, bu konuda bana güvenebilirsiniz. Her
işinizi bu teraziyle tartarsanız, hem yanılmazsınız, hem de...
KONT - Pek iyi, çok güzel; öyleyse anlatayım: bundan altı
ay önce Madrid'te bir gezinti yaparken, raslantı beni olağanüstü güzel bir
kadınla karşılaştırdı. Şimdi sen de gördün ya, onu bütün Madrid'te boşuna
arattırdım. Sonunda, bir iki gün önce adının Rosine olduğunu, soylu bir ailenin
kızı olduğunu, babasının öldüğünü ve bu kentte Bartholo adında yaşlı bir doktorla evlendiğini öğrendim.
FIGARO - Gerçekten çok güzel! Kolay kolay bulunur şey
değil! Peki doktorun karısı olduğunu size kim söyledi?
KONT - Herkes...
FIGARO - Bu söylenti, Madrid'ten geldikten sonra, Sevil
delikanlılarını aldatmak ve uzaklaştırmak için doktorun uydurduğu bir masal;
kız daha evli değil; henüz adamın vasiliği
altında. Ama belki yakında...
KONT (Heyecanla.) - Asla!.. Hiçbir zaman!... Aman Tanrım,
ne diyorsun, ben de az kalsın üzüntümü ona duyurabilmek için, her şeye
başvurmaya razı olacaktım. Kız daha evli olmadığına göre, bir dakika bile
yitirmemeli; hemen kendimi ona sevdirip, onu hazırlanan uygunsuz birleşmeden kurtarmalı.
Sen bu vasiyi tanıyor musun?
FIGARO - Annemi tanıdığım gibi.
KONT - Nasıl bir adamdır?
FIGARO (Coşkuyla.) - Oldukça şişman, kısa boylu, dinç bir
yaşlı, saçları aklı karalı, hileci, kurnaz, herkesi gözetleyen, araştıran,
azarlayan ve durmadan dırlanan bir heriftir.
KONT (Sabırsızlanarak.) - Peki canım yeter, aslında onu
gördüm; huyu suyu nasıldır?
FIGARO - Kaba, elisıkı, vasiliği altında bulunan ve
kendinden son derece nefret eden kıza aşırı derecede âşık ve delicesine
kıskanç.
KONT - Böylece, kızın hoşuna gitmek olasılığı...
FIGARO - Hiç yok.
KONT - Çok güzel; ya namusu nasıl?
FIGARO - Ancak asılmayacak kadar namusludur.
KONT - Çok iyi. Hem mutlu olmak, hem de bu hileciyi
cezalandırmak...
FIGARO - Hem kendinize, hem de halka iyilik olur,
efendimiz. Ahlak bakımından pek güzel bir şey.
KONT - Âşıklardan korktuğu için kapısını herkese kapadı
diyorsun, öyle mi?
FIGARO - Evet, hiç kimseye açmaz; elinden gelse kapıyı
çivileyecek.
KONT - Hay aksi şeytan; peki sen onlara gidip gelir
misin?
FIGARO - Doğal olarak! Çünkü bir kez, oturduğum ev
doktorundur; sonra da bu evde beni bedava oturtuyor.
KONT - Vay! vay!
FIGARO. - Evet! Ben de buna karşılık, yılda on altın
ödemeye bedavadan söz verdim.
KONT (Sabırsızlanarak.) - Sen onun kiracısı mısın?
FIGARO - Üstelik berberi, cerrahı ve eczacısıyım da;
evinde, uşağınızın eli değmeden ne ustura, ne neşter, ne de şırınga kullanılır.
KONT (Figaro'nun boynuna sarılır.) - Ah... Figaro,
biricik dostum, sen benim meleğim, kurtarıcım, Tanrım olacaksın.
FIGARO - Vaay... Çıkar, aramızdaki açıklığı ne çabuk da
yakınlaştırdı. Şu âşıklar amma da adamlar doğrusu...
KONT - Mutlu Figaro, demek sen benim Rosineimi
göreceksin? Onu göreceksin değil mi? Mutluluğunu düşünebiliyor musun?
FIGARO - İşte âşıklar hep böyledir. Kızı siz mi
seviyorsunuz, ben mi? Keşke benim yerimde olabilseniz.
KONT - Acaba bütün bekçileri saf dışı edemez miyiz?
FIGARO - Ben de bunu düşünüyordum.
KONT - Yalnızca on iki saat için şuraya girebilsem...
FIGARO - İnsanları kendi çıkarlarına düşürmeli ki
başkasının çıkarına zarar vermesinler.
KONT - Elbette. Ama nasıl?
FIGARO (Düşünerek.) - Acaba eczacılık bize zararsız bir
çıkar yol sağlayabilir mi diye düşünüyorum...
KONT - Vaay! Câni...
FIGARO - Onlara bir kötülük yapmak istediğimi mi
sandınız? Aslında, hepsi benim sağaltımıma gereksinme duymaktadır. Ben hepsine
birden aynı sağaltımı yapsam demek istemiştim.
KONT - Ama doktor kuşkulanabilir.
FIGARO - Kuşkulanmasına meydan vermeden, işi hızla
ilerletmek gerek. Bakın aklıma bir düşünce geldi: Kente alayıyla birlikte
kralın oğlu geliyormuş...
KONT - Albayı da dostlarımdandır.
FIGARO - Güzel, öyleyse siz hemen bu albaydan bir oturma
belgesi alıp, doğru asker giysisiyle doktorun evine gidin; onun sizi konuk
etmesi gerekir; işin sonunu da bana bırakın.
KONT - Olağanüstü...
FIGARO - Biraz sarhoş gibi davranırsanız hiç de kötü
olmaz...
KONT - Neden?
FIGARO - Hem de, şöyle sarhoşlukla biraz da saçma sapan
sözler söylerseniz bence daha iyi edersiniz.
KONT - Peki ama, neden?
FIGARO - Hiç bir şeyden kuşkulanmaması ve evinde dolap
çevirmekten çok bitkin bir durumda uyuyacağınıza inanması için.
KONT - Doğrusu çok güzel bir düşünce. Ama benim yerime
niçin sen gitmiyorsun?
FIGARO - Niçin mi ben gitmiyorum? Çünkü adam sizi hiç
görmedi, bir şeyden kuşkulanmazsa, işler yolunda demektir. Hem, ben gidecek
olursam, siz kızın yanına nasıl girebilirsiniz?
KONT - Hakkın var.
FIGARO - Ama, bu güç rolü oynayamazsanız... Süvari...
sonradan sarhoş rolü...
KONT - Benimle
alay mı ediyorsun. (Sarhoş gibi davranarak.) Dostum, burası Doktor Bartholo'nun
evi değil mi?..
FIGARO - Hiç de kötü değil; ama bacaklarınıza biraz daha
sarhoş görüntüsü verin. Yani biraz daha sallanın. (Sarhoş bir tavır takınarak
Kont'a nasıl davranması gerektiğini gösterir.) Burası Doktor Bartholo'nun evi
değil mi?..
KONT - Hadi canım. Sen de pek sıradan sarhoş oluyorsun.
FIGARO - En zevklisi budur. Asıl sarhoşluk böyle olur.
KONT - Kapı açılıyor.
FIGARO - İşte bizim herif. O gözden yitinceye dek biz
buradan uzaklaşalım.
SAHNE V
KONT, FIGARO ve
BARTHOLO.
( Kont ve Figaro
saklanmıştır.)
BARTHOLO (Eve doğru söylenerek, evden çıkar.) - Ben şimdi
geleceğim; kimse içeri girmesin. Sokağa çıkmakla ne kadar aptallık ettim,
yahu... Rosine çıkmam için o denli rica
ettiğine göre, doğrusu ben bu işten kuşkulanmalıydım... Ya Bazile'in de
gelmemesi! Nikâhımızın yarın gizlice kıyılması için her işi o çözümleyecekti;
oysa daha hiç bir haber yok. Gelmemesinin nedenini, gidip de bir anlayalım
bakalım.
SAHNE VI
KONT ve FIGARO.
KONT - Tanrım! Neler işittim? Yarın gizlice nikâh kıyıp
Rosine ile evlenecekmiş.
FIGARO - Efendimiz, başarının güçlüğü, girişimde
bulunmayı büsbütün gerekli kılar.
KONT - Onun evlenmesine karışan bu Bazile de kim oluyor?.
FIGARO - Vasiliği altındaki kıza müzik dersi veren,
sanatını dev aynasında gören, hileci, on paraya on takla atan ve kolayca
kandırılabilen züğürdün biri efendimiz... (Kafese bakarak.) İşte, işte!
KONT - Kim o? Kim...
FIGARO - İşte, işte, kafesin arkasında. Ama bakmayın,
sakın bakmayın.
KONT - Niçin?
FIGARO - Mektubunda size ''ilgisiz ve doğal bir sesle
şarkı söyleyin'' diye yazmıyor muydu? Yani şarkı söylüyormuşsunuz gibi şarkı
söyleyin... yalnızca söylemek için. Hah... İşte, işte.
KONT - Kendimi tanıtmadan onu ilgilendirmeye başladığıma
göre, aldığım Lindor adını hiç bırakmayalım. O zaman zaferim daha tatlı olur.
(Rosine'in attığı kâğıdı açar.) Ama, bu ezgiye nasıl sözler uydurmalı. Ben şiir
yazmasını da bilmem ki...
FIGARO - Aklınıza ne gelirse hepsi en iyisidir efendimiz.
Çünkü, aşkta, gönül aklın bulduğu şeylere zor beğenirlik etmez. Benim şu
gitarımı da alın hele.
KONT - Yahu gitarı ne yapayım? Ben çok kötü çalarım.
FIGARO - Sizin gibi bir soylunun bilmediği şey olur mu?
Elinizin tersiyle vurur, dın dın yapar durursunuz. Sevil'de gitarsız şarkı
söylenir mi? Tanrı bilir, hemen iziniz bulunur. Kim olduğunuz ortaya çıkar.
(Figaro balkonun altında duvara dayanır. Kont gitar çalıp dolaşarak şarkı
söyler.)
KONT -
Buyurdunuz, söylemeliyim adımı
Tanımazken siz beni, cüret ettim sevmeye
Adımı
söyleyince, neyi umabilirim?
Neyse,
ben efendimi dinlemeyi bilirim.
FIGARO (Yavaşça.) - Vallahi çok güzel... Cesaret,
efendimiz...
KONT -
Doğuştan pek de yüksek değilim, adım Lindor
Gönlüm,
bir gün bir şövalye olmayı özlüyor
Ayaklarınıza sermek için bende, ne yazık
Parlak
bir silâhşörün konumu ve ünü yok.
FIGARO - Olur şey değil. Ben bile daha iyisini
beceremezdim.
KONT -
Sabahları gelip burada yalvaran bir sesle
Umutsuz
aşkımı getireceğim dile.
Mutluluğum sizi görmektir yalnız.
Bilmem
siz dinlemeye katlanacak mısınız?
FIGARO - Vallahi bu sonuncusu olağanüstü... (Yaklaşır ve
efendisinin eteğinin ucunu öper.)
KONT - Figaro?
FIGARO - Efendimiz?
KONT - Acaba şarkımı işitti mi?
ROSINE (İçeriden şarkı söylemeye başlar.)-
Yüreğim
bana diyor ki, Lindor yakışıklıdır
Benim
de onu sevmem, sanırım kesindir.
(Gürültüyle bir pancurun kapatıldığı işitilir.)
FIGARO - İşitildiğinize şimdi inanıyor musunuz artık?
KONT - Penceresini kapadı, kesinlikle içeri biri girmiş
olmalı.
FIGARO - Ah.. Zavallı kızcağız, şarkı söylerken sesi
nasıl da titriyordu. O da, sanırım âşık, efendimiz.
KONT - Kendisi de bana gösterdiği yoldan yararlanıyor.
''Yüreğim bana diyor ki Lindor yakışıklıdır''. Ne güzellik, ne zekâ...
FIGARO - Ne dolap, ne aşk...
KONT - Figaro, kız acaba benimle evlenir mi?
FIGARO - Evlenmek de ne demek. Kız kendisini pencereden
atar da gelir.
KONT - Öyleyse kararım karar, ölünceye dek ben Rosine'in,
Rosine de benim olacak.
FIGARO - Efendimiz... Artık Rosine'in sözlerinizi
işitmediğini unutuyorsunuz.
KONT - Mösyö Figaro, size şunu söyleyeyim ki Rosine benim
karım olacak. Ondan adımı saklayarak amacıma ulaşmama yardım edebilirseniz;
anlıyor musunuz; siz bilirsiniz... Artık sizin için yok, yok...
FIGARO - Her zaman buyruğunuzdayım, efendimiz. Haydi
oğlum Figaro, talihin arkasından koş bakalım yine...
KONT - Hadi, kimseyi kuşkulandırmadan buradan çekilelim
artık.
FIGARO (Coşkuyla.) - Ben şimdi oraya gidiyorum,
sihirbazlıktaki becerimle sopamı bir oynattım mı, gözetleyen gözlere perde
indireceğim; sevgi damarlarını coşturarak, kıskançlığı şaşırtacağım; hileciliği
sapıttıracağım; bütün engelleri de yıkacağım. Siz de efendimiz, asker giysisini
giyinir, oturma belgenizi alır, ceplerinize de altın doldurmayı unutmadan doğru
benim eve gelirsiniz.
KONT - Altın mı? Kimin için?
FIGARO (Coşkuyla.) - Altın mı, Tanrım, altın mı? Hilenin
can damarı altındır.
KONT - Kızma Figarocuğum; ceplerime istediğin kadar altın
doldururum.
FİGARO - (Giderken.)
Şimdi size ulaşırım.
KONT - Figaro?
FIGARO - Buyrun efendimiz?
KONT - Gitarını almayacak mısın?
FIGARO (Geri
döner.) - Gitarımı da unutuyorum;
artık delirmek işten değil. (Gider.)
KONT - Ne düşüncesizsin yahu... Evinin nerede olduğunu
söylemedin ki..
FIGARO (Geri döner.) - Gerçekten çok sersemleştim!..
Dükkânım birkaç adım ileride; boyası mavi, kapısı camlı, üstünde üç hacamat
leğeni asılı, tabelasında da bir el resminin ortasında bir göz resmi var ve
"Consilio Manuque Figaro" yazılı. (Koşarak çıkar.)
İKİNCİ PERDE
Rosine'in dairesi.
Dipteki pencere
demirden bir kafesle kapatılmıştır.
SAHNE I
(Rosine yalnızdır. Elinde bir şamdanla masanın
üstünden bir kâğıt alıp yazmaya koyulur.)
ROSINE - Marceline hasta; evde herkes bir şeyle
uğraşıyor; kimse beni yazarken görmüyor. Bu duvarların gözü kulağı ya da bizim
adamın her şeyi kendisine harfi harfine ulaştıran ilençli bir dehası varsa, onu
bilmem; ağzımdan bir sözcük çıksa, evde bir adım atsam, adam dakikasında haber
alıyor. Ah... Lindor.. (Mektubu zarfa koyarak.) Ne zaman ve nasıl ona
verebileceğimi bilmiyorum; ama her olasılığa karşı şu mektubu kapatayım.
Pancurumun arkasından, onun berber Figaro ile uzun uzadıya konuştuğunu gördüm.
Şu Figaro hiç de kötü bir adam değil; benim durumuma acıdığını birkaç kez
söylemişti. Ah... onunla biraz konuşabilseydim...
SAHNE II
ROSINE ve FIGARO.
ROSINE (Şaşkınlıkla.) - Ah... Mösyö Figaro... siz
misiniz? Sizi gördüğüme nasıl sevindim, bilseniz...
FIGARO - Umarım iyisiniz, madam?
ROSINE - Çok iyi değilim, Mösyö Figaro. Can sıkıntısı
beni öldürüyor.
FIGARO - İnanırım efendim, sıkıntı yalnızca budalaları
semirtir.
ROSINE - Biraz önce, aşağıda öylesine coşkuyla, kiminle
konuşuyordunuz? Sözlerinizi işitemiyordum, ama...
FIGARO - Akrabalarımdan bir öğrenciyle konuşuyordum;
kendisinden büyük şeyler umuluyor; akıllı, becerikli, yetenekli ve çok
yakışıklı bir gençtir.
ROSINE - Gerçekten çok yakışıklı. Adı ne?.
FIGARO - Lindor; şimdilik kendisi açıkta... Ama
birdenbire Madrid'ten ayrılmasaydı, orada iyi bir iş bulacağı kesindi.
ROSINE
(Düşünmeksizin.) -Gene bulur Mösyö Figaro, gene bulur. Tanımladığınız
gibi bir genç, nerede olsa, çok geçmeden kendisini tanıtır.
FIGARO (Kendi kendine.)
- Çok güzel. (Yüksek sesle.) Ama büyük bir kusuru var: ilerlemesine her
zaman engel olacak bir kusur.
ROSINE - Bir kusuru mu var, Mösyö Figaro, bir kusuru
mu?... Bundan emin misiniz?
FIGARO - Birine âşık...
ROSINE - Birine mi âşık?... Siz aşkı bir kusur mu sayıyorsunuz?
FIGARO - Açık söylemek gerekirse, onun gibi talihsiz biri
için, aşk elbette bir kusur sayılır.
ROSINE - Ah... Şu talih ne kadar da terstir. Peki, acaba
kimi seviyormuş, söylüyor mu? Çok merak ediyorum da...
FIGARO - Vallahi madam, böyle bir gizi, özellikle size
hiç açamayacağım.
ROSINE (Coşkuyla.) - Niçin, Mösyö Figaro? Ağzımın sıkı
olduğunu biliyorsunuz. Bu genç sizin akrabanız; beni de son derece
ilgilendirir. Haydi, söyleyin.
FIGARO (İnceden inceye kızı süzerek.) - Dünyanın en güzel
kadınını düşünün; pek sevecen, nazik, genç; kısaca insanın ağzının suyunu
akıtacak bir yaratık; ufacık ayaklar, ince uzun bir boy, dolgun kollar, kiraz
gibi dudaklar; ya eller, pembe yanaklar, inci gibi dişler... Ceylan gibi
gözler... hangi birini sayayım.
ROSINE - Bu güzel kız, bu kentte mi oturuyor?
FIGARO - Hem de bu mahallede.
ROSINE - Acaba bu sokakta mı?
FIGARO - Benden iki adım ötede.
ROSINE - Aman, ne iyi... Akrabanız için... Sevdiği
kadının adı da neymiş acaba?
FIGARO - Sahi... Söylemedim mi?
ROSINE (Coşkuyla.)
- Yalnızca onu söylemeyi unuttunuz, Mösyö Figaro; hadi, çabuk söyleyin;
eğer biri geliverirse artık hiçbir şey konuşamayız.
FIGARO - Madam, kesin olarak öğrenmek istediğinize
göre... peki, söyleyeyim. Bu kız sizin vasinizin koruması altındaki kızdır.
ROSINE - Vasimin koruması altındaki kız mı?
FIGARO - Evet madam, Doktor Bartholo'nun koruması
altındaki kız.
ROSINE (Coşkuyla.)
- Ah.. Mösyö Figaro, sözlerinize inanamıyorum.
FIGARO - İşte onun için, kendisi gelip sizi inandırmaya
can atıyor ya.
ROSINE - Aman Tanrım, vallahi beni titretiyorsunuz, Mösyö
Figaro.
FIGARO - Hadi canım, titremek de neymiş. Yanlış yola
sapmayın Madam, insan bir kez kötülükten korktu mu, korku denen kötülüğe düşmüş
demektir. Buraya da, yarına dek sizi bütün gözcülerinizden kurtarmak için
geldim.
ROSINE - O beni gerçekten seviyorsa, sevgisini hepten
sessiz kalarak kanıtlamalı.
FIGARO - Ama madam, aşk ve sessizlik, aynı yürekte
uzlaşabilir mi?.. Zavallı gençlik, bugün o denli acınacak bir durumda ki, şu
iki korkunç yoldan birini seçmek zorundadır: ya huzursuz bir aşk, ya da aşksız
bir huzur.
ROSINE (Utancından önüne bakarak.) - Aşksız bir huzur...
Bana öyle geliyor ki...
FIGARO - Evet, çok sıkıcıdır. Doğrusu huzursuz bir aşk,
en iyisi gibi görünüyor... ve bence... kadın olsaydım...
ROSINE (Utanarak.)
- Şurası kesin ki, genç bir kız, namuslu bir adamın kendisine saygı
göstermesine hiçbir zaman engel olmaz.
FIGARO - Akrabam da işte onun için size sonsuz bir saygı
besliyor ya...
ROSINE - Fakat Mösyö Figaro, önlemsiz davranırsa yok
olduk demektir.
FIGARO (Kendi kendine.) - Mahvolduk demektir... (Yüksek
sesle.) Onun böyle bir çılgınlık yapmasını küçük bir mektupla
engellerseniz... Bilirsiniz ya, mektubun
etkisi büyüktür.
ROSINE (Yazdığı mektubu vererek.) - Yeniden yazmaya zamanım
yok; ama mektubu verirken ona deyin ki... (Çevreyi dinler.)
FIGARO - Kimse yok madam.
ROSINE - Deyin ki... bütün bunları aramızdaki dostluğun
hatırı için yapıyorum.
FIGARO - Orası öyle elbette... O da söz mü canım! Hem,
bir aşk böyle mi gelişir!
ROSINE - Anlıyor musunuz? Yalnızca dostluğumuzun hatırı
için... Yalnızca, şundan korkuyorum ki, karşılaştığı güçlüklerden canı
sıkılıp... sevgisi...
FIGARO - Evet, geçici bir heves olmasın. Ama matmazel,
bir mumu söndüren yelin, öte yanda bir közü ateşlediğini ve bizim de bu köz
olduğumuzu hiç düşünmüyorsunuz!.. Aşkınızdan söz ederken bile, ondan öyle bir
sıcaklık yayılıyor ki... arada yalnızca bir seyirci olduğum halde, beni bile
sevgisiyle tutuşturdu.
ROSINE - Aman Tanrım! Vasimin ayak sesi. Sizi burada görecek
olursa... Hadi, siz piyano odasından geçin, merdivenlerden de olabildiğince
yavaş inin.
FIGARO - Siz hiç merak etmeyin. (Kendi kendine mektubu
göstererek.) Benim için hepsinden daha değerli olan şey, işte budur. (Rosine'in
gösterdiği odaya girer.)
SAHNE III
ROSINE, yalnız.
ROSINE - Üzüntümden ölüyorum, ah bir evden
çıkabilseydi... Şu Figaro'yu ne kadar seviyorum. Gerçekten çok namuslu bir
adam; iyi bir akraba da. Ah! İşte başımın belası geldi, elime işimi alayım.
(Mumu üfler, oturur ve eline de bir nakış alır.)
SAHNE IV
ROSINE, BARTHOLO.
BARTHOLO (Öfkeyle girer.) - Hay Allah belasını versin!
Kudurmuş, câni kılıklı, taşyürekli, Figaro olacak herif! Yahu, insan bir sokağa
çıksa dönüşünde evi...
ROSINE - Efendim, sizi böyle kim kızdırdı?
BARTHOLO - Bir anda bütün evimi alt üst eden şu
cehennemlik berber: L'Eveillé'ye uyku ilacı, La Jeunesse'e aksırtıcı bir toz
vermiş; Marceline'in ayaklarından kan almış; yahu, katırıma kadar... zavallı
hayvanın kör gözlerine de lapa yapıştırmış! Bana üç yüz frank borcu var diye
herif durmadan hesap pusulası yapıp kendisini alacaklı çıkarmak istiyor! Hele
bir pusula getirsin de görsün... Kapıyı bekleyen kimse de yok ha? Evi talim
alanına benzettiler.
ROSINE - Aman efendim, sizden başka kim içeri girebilir?
BARTHOLO - Korkulu düş görmektense uyanık durmak iyidir.
Çevre becerikli, cüretli kimselerle dolu... Daha bu sabah şarkınızı aramak için
aşağıya indiğim sırada, kaşla göz arasında, şarkıyı alıp gitmediler mi? Ah!..
Ben...
ROSINE - Siz de her şeyden hemen kuşkulanıyorsunuz!
Kâğıdı belki yel uçurmuş ya da yoldan geçen birisi almıştır; ne bileyim ben?
BARTHOLO - Madam, bu dünyada yel mel, yoldan geçen biri
filan yoktur! Bunların hepsi masal! Şurası kesin ki bir kadının sözde
dikkatsizlikle düşürdüğü bir kâğıdı almak için kesinlikle aşağıda bekleyen biri
olmalıdır.
ROSINE - "Sözde dikkatsizlikle düşürdüğü" mü
dediniz?
BARTHOLO - Evet madam! "Sözde dikkatsizlikle
düşürdüğü" dedim.
ROSINE (Kendi kendine.) - Ah! Katıyürekli bunak!
BARTHOLO - Böyle şeyler bir daha yinelenmeyecek; çünkü
artık bu pencere kafesini iyice çivilettireceğim.
ROSINE - Pencerelerin önüne de hemen bir duvar
çektirseniz daha iyi edersiniz; aslında, tutukeviyle zindan arasında büyük bir
fark yoktur ki!
BARTHOLO - Gerçekten yol üstündeki pencereleri ördürtsek
hiç de kötü olmaz... Şu berber buraya kadar girdi mi, doğrusunu söyleyin?
ROSINE - Ondan da mı kuşkulanıyorsunuz?
BARTHOLO - Herkesten kuşkulandığım gibi.
ROSINE - Yanıtlarınız ne de nazik!
BARTHOLO - Çok güzel dersler veriyorsunuz! Demek herkese
güveneyim; sonra da evim beni aldatacak bir kadınla, onu ayartacak bir sürü
ahbapla, onlara hizmet edecek sadık uşaklarla dolsun, öyle mi?
ROSINE - Nasıl! Yoksa Figaro'nun sözüne kanıp, ahlak ve
görgü kurallarını hemencecik unutacağımı mı sanıyorsunuz?
BARTHOLO - Kadın ruhunun acayipliğinden hangi şeytan bir
şeyler anlayabilir. Bu ilke sahibi, erdemli kişilerden, ben öylesine çok gördüm
ki...
ROSINE (Öfkeyle.) - Ama efendim, kadınların hoşuna gitmek
için yalnızca erkek olmak yetse, ben sizden niçin böylesine nefret edeyim?
BARTHOLO (Şaşırarak.) - Niçin?.. Niçin mi?.. Hele siz
benim şu berber hakkında sorduğum soruya yanıt verin de...
ROSINE (Kızarak.)
- Peki öyleyse, söyleyeyim! Evet, o adam odama dek girdi; onu gördüm, hem de
kendisiyle konuştum. Onun çok hoşuma gittiğini bile sizden saklamıyorum.
Anlaşıldı mı efendim; isterseniz şimdi hırsınızdan çatlayın! (Çıkar.)
SAHNE V
BARTHOLO, yalnız.
BARTHOLO - Vay satılmış herifler vay! Vay köpekten alçak
uşaklar vay! La Jeunesse! L'Eveillé! Vay yok olasıca L'Eveillé vay!
SAHNE VI
BARTHOLO ve L'EVEILLÉ.
L'EVEİLLÉ (Uyku sersemi esneyerek gelir.) - Aah, aah!
BARTHOLO - Berber buraya geldiğinde sen neredeydin,
sersem herif?
L'EVEİLLÉ - Ben, efendim, şeydeydim, aah, aah!
BARTHOLO - Kimbilir ne şeytanca dolaplar çevirmekteydin?
Herifin geldiğini görmedin değil mi?
L'EVEİLLÉ - Beni muayene ettiğine, muayeneden sonra da
çok hasta bulduğuna göre, onu kesinlikle gördüm. Tanısı da doğru olsa gerek;
çünkü bütün vücudum öyle sızlıyordu ki onu dinlerken yalnızca bir parçacık...
(Esner.) dalıvermişim.
BARTHOLO (Onu yansılayarak) - Onu dinlerken
dalıvermişim!.. Şu sersem La Jeunesse de nerede? Benim reçetem olmadan bu küçük
çocuğa ne hakla ilaç vermiş! İşin içinde kesinlikle bir dolandırıcılık var.
SAHNE VII
BARTHOLO, L'EVEILLÉ, LA JEUNESSE.
(La Jeunesse iki büklüm, koltuk değneğine
dayanarak gelir, durmadan aksırır.)
L'EVEİLLÉ (Esneyerek.) - La Jeunesse?
BARTHOLO - Sen aksırmayı pazar gününe bırak da, şimdi
biraz konuşalım.
LA JEUNESSE - Dakikada elliden... elliden çok aksırıyorum.
(Aksırır.) Yok oldum, bittim.
BARTHOLO - Tanrım, nasıl iş bu! Her ikinize de soruyorum:
Rosine'in yanına, şu berber olacak herif girdi mi?
L'EVEİLLÉ
(Esneyerek.) - Mösyö Figaro'yu da
yabancı mı sayıyorsunuz? Aah, aah! (Esner.)
BARTHOLO - Evet, bahse girerim ki bunlar o hileci herifle
anlaşmışlar.
L'EVEİLLÉ
(Ağlayarak.) - Ben... Beni de mi o adam kandırmış.
LA JEUNESSE (Aksırarak.) - Ama efendim, bizim suçumuz yok
ki bu işte... Haksızlık ediyorsunuz...
BARTHOLO - Hak mı... Hak dediğin sizin gibi düşkünler
arasında olur... Ben sizin efendinizim; bu da her zaman ben haklıyım demektir.
LA JEUNESSE (Aksırarak.) - Ama efendim, ya birşey
gerçekse...
BARTHOLO - Bir şey gerçekse mi! Gerçek olmasını
istemiyorsam, onun gerçek olmadığını ileri sürerim. Demek bütün bu küstahların
haklı olduğunu kabul edecekmişim. O zaman yetkeden hayır mı kalır?
LA JEUNESSE (Aksırarak.) - Bana yol vermesini yeğlerim.
İnsanı yorgunluktan öldüren bir hizmet; her iş her zaman ivedi! Artık buna
dayanamam.
L'EVEİLLÉ (Ağlayarak) - Şu doktor da, benim gibi hayır
işleyen bir umarsıza, düşkün bir adammışım gibi davranıyor.
BARTHOLO - Hadi defol buradan, hayır sahibi herif! (Her
ikisini de yansılayarak esner ve aksırır.) Biri neredeyse burnuma aksıracak,
öteki de ağzıma esneyecekti.
LA JEUNESSE - Ah efendim, ant içerim ki matmazel
olmasaydı bu evde kalmanın olanağı olmayacaktı. (Aksırarak çıkar.)
BARTHOLO - Şu Figaro, bunları ne duruma getirmiş! İşi
anlıyorum. Ahlaksız herif, benim üç yüz frangı beş para vermeden ödemek
istiyor...
SAHNE VIII
BARTHOLO, DON BAZILE, FIGARO.
(Figaro odada saklanmıştır. İkide bir görünerek
onları dinler.)
BARTHOLO - Ne o! Don Bazile, Rosine'e müzik dersi vermeye
mi geldiniz?
DON BAZILE - O hele sonraki iş...
BARTHOLO - Bugün size dek geldim; ama evde yoktunuz.
DON BAZILE - İşleriniz için biraz çıkmıştım. Size oldukça
sıkıcı bir haber vereceğim.
BARTHOLO - Sizi ilgilendiren bir konu mu?
DON BAZILE - Yo, daha çok sizi... Kont Almaviva buraya
gelmiş.
BARTHOLO - Aman yavaş konuşun. Rosine'i bütün Madrid'te
arattıran adam mı bu?
DON BAZILE - Kendisi büyük alandaki evlerden birinde
kalıyor ve her gün kılık değiştirerek sokağa çıkıyor.
BARTHOLO - Artık hiç kuşkum kalmadı. Bu iş beni
ilgilendiriyor. Eh, peki ne yapmalı şimdi?
DON BAZILE - Rasgele biri olsaydı onu ortadan kaldırmak
kolay olurdu.
BARTHOLO - Evet akşamleyin silahlanıp, zırhlanıp, herifi
pusuya düşürerek değil mi?
DON BAZILE - Aman Tanrım, o zaman başımıza iş açılır.
Oysa kontun onurunu, ününü lekeleyerek başını derde sokup, ortaya çıkan genel
heyecan sırasında herkesi inandırabilecek biçimde ona kara çalabiliriz. Ne
dersiniz? Benim aklım yatıyor.
BARTHOLO - Adamı başımızdan savmak için pek şaşırtıcı bir
yol doğrusu!
DON BAZILE -Kara çalma, efendim! Önem vermediğiniz bu şeyin
ne olduğunu siz bilmiyorsunuz sanırım; çok namuslu kişilerin bile bu yüzden çok
zor durumlara düştüklerini gördüm. Şuna inanın ki, becerilebilirse, büyük bir
kentin işsiz güçsüz takımına kabul ettirilemeyecek ne mantıksız bir öykü, ne
çirkin bir davranış, ne de kötü bir söz vardır; hem şu bizim ülkemizde bu işin
öyle becerikli ustaları var ki!.. İlkin hafif bir fısıltı; fırtınadan önce
toprağı sıyırarak uçan bir kırlangıç gibi pianissimo [hafifçe] öterek geçer,
sonra hafif bir mırıltı baş gösterir ve hızla uçup giderken zehirli okunu atar.
Herhangi bir ağız onu kapar ve piano piano [yavaş yavaş], beceriyle sizin
kulağınıza sokar; artık bu zehirli tohum ekilmiştir; filizlenir, yılan gibi
sürüne sürüne yola koyulur, rinforzando [güçlenerek], yükselerek, ağızdan ağıza
dolaşır; derken birdenbire, nasıl olduğu anlaşılmadan, gözünüzün önünde çalınan
karanın ayaklandığını, ıslık çaldığını ve büyüdüğünü görürsünüz. Havalanır,
uçar, kasırga gibi döner, çevresindekileri söker, çıkarır, sürükler, patlar ve
gürler; sonunda Tanrı'nın yardımıyla genel bir haykırma, bir crescendo
[yükselerek], kin ve ölümle yüklü evrensel bir koro durumunu alır. Şimdi
söyleyin bakalım, buna kim karşı koyabilir?
BARTHOLO - Amma da saçma şeyler söylüyorsun, Bazile. Bu
piano-crescendoyla benim durumum arasında ne ilgi olabilir?
DON BAZILE - Nasıl ne ilgi? Düşmanı uzaklaştırmak için
her yerde yapılan şey budur; sizinkini de uzaklaştırmak için böyle yapmak
gerekir.
BARTHOLO - Uzaklaştırmak mı? Rosine bu kontun varlığını
öğrenmeden ben kendisini almayı aklıma koydum.
DON BAZILE - O zaman bir dakika bile yitirmemelisiniz.
BARTHOLO - Peki Bazile, bu iş kimin elindedir? Hani sen
bana bu sorunu kökünden çözümleyecektin?
DON BAZILE - Evet ama, para konusunda elisıkılık ettiniz;
çünkü uygunsuz bir evlenmeyle adaletsiz bir yargıyı ve apaçık bir haksızlığı
uyumlulaştırmak için, ancak altından bir anahtarla akort yapmak gerekir.
BARTHOLO (Para vererek.) - Ne yaparsanız yapın, ama işi
bitirelim.
DON BAZILE - Sözüm sözdür; yarına dek her şey bitecek;
ama, bugün Rosine'in bu konuda hiçbir şey duymamasını da siz sağlamalısınız.
BARTHOLO - Buna güvenebilirsiniz. Bu akşam yine uğrayacak
mısınız?
DON BAZILE - Sanmam. Bütün gün yalnızca sizin evlenme
hazırlıklarınızla uğraşacağım.
BARTHOLO (Onu yolcu eder.) - Eksik olma, Bazile.
DON BAZILE - Rahatsız olmayın doktor, ben giderim.
BARTHOLO - Kapıya dek geleceğim; aslında arkanızdan sokak
kapısını kilitlemek istiyorum da...
SAHNE IX
FIGARO, yalnız.
FIGARO (Odadan çıkarak.) - Ooh! Aman ne güzel sakınış, ne
olağanüstü önlem. Kapat sokak kapısını bakalım; nasıl olsa çıkarken kontun
girebilmesi için kapıyı ben çook açık bırakacağım. Şu Bazile de ama dalavereci!
Bereket versin çok budala. Toplumsal yaşamda birine kara çalarak heyecan ve
etki uyandırabilmek için, kara çalanın toplumsal konumu, ailesi, adı
dolayısıyla tanınmış olması gerekir. Ama Bazile gibi bir adam! Kontun
arkasından söylese bile, ona kim inanır?
SAHNE X
ROSINE ve FIGARO.
ROSINE (Koşarak gelir.) - Nasıl Mösyö Figaro, siz daha
burada mısınız?
FIGARO - Burada olmam sizin için hayırlı olmuş, matmazel.
Vasiniz ve müzik öğretmeniniz burada yalnız olduklarını sanarak hiçbir şey
saklamadan konuştular.
ROSINE - Siz de onları dinlediniz, öyle mi Mösyö Figaro?
Ama bunun ne denli ayıp olduğunu biliyor musunuz?
FIGARO - Dinlemenin mi? Oysa işitmek için dinlemekten
başka çare var mıdır? Duyduğumu size de söyleyeyim mi? Vasiniz yarın sizinle
evlenmeye hazırlanıyor.
ROSINE - Aman Tanrım!
FIGARO - Siz hiç korkmayın; biz başlarına öyle bir çorap
öreceğiz ki, onu düşünmeye zaman bile bulamayacaklar.
ROSINE - İşte geliyor; hadi çabuk küçük merdivenlerden
inin. Korkumdan öleceğim neredeyse... (Figaro sıvışır.)
SAHNE XI
BARTHOLO ve ROSINE.
ROSINE - Demin burada biriyle konuşuyordunuz sanırım?
Konuğunuz mu vardı?
BARTHOLO - Don Bazile'ydi; kendisini şimdi yolladım; siz
doğallıkla Mösyö Figaro olmasını isterdiniz?
ROSINE - Bence her ikisi de bir.
BARTHOLO - Şu berberin o denli ivedilikle size söylemek
istediği şeyin ne olduğunu öğrenmek isterdim.
ROSINE - Doğrusunu söylemek gerekirse; bana şunu söyledi:
Marceline'in sağlık durumu pek iyi değilmiş.
BARTHOLO - Başka bir şey söylemedi, öyle mi? Eminim ki o
herif size birinden bir mektup getirdi.
ROSINE - Kimden getirdiğini de lütfen söyler misiniz?
BARTHOLO - Evet, kimden! Kadınların hiçbir zaman adını
söylemeyecekleri bir kimseden. Ne bileyim! Belki de pencereden düşürdüğünüz
kâğıdın yanıtını getirmiştir.
ROSINE (Kendi kendine.) - Adam yanılmıyor da hani.
(Yüksek sesle.) Aklınıza gelen keşke başınıza da gelse. Çünkü artık bunu hak
ettiniz.
BARTHOLO (Rosine'in ellerine bakar.) - Öyle ya; siz yazı
yazmışsınız.
ROSINE (Bocalıyarak.) - Sözünüzü bana zorla kabul
ettirmeye niyetlendiyseniz, boşuna.
BARTHOLO (Rosine'in sağ elini tutarak.) - Ben mi? Asla
böyle bir planım yok; ama parmağınızdaki mürekkep lekesi hâlâ duruyor! Nasıl?
Kurnaz sinyora!
ROSINE (Kendi kendine.) - Hay ilençlenesi herif!
BARTHOLO (Elini tutarak.) - Bir kadın kendisini her zaman
güvende sanır; çünkü evde yalnızdır.
ROSINE - Evet! Kuşkusuz... Güzel bir kanıt doğrusu!.. Ama
artık yeter, kolumu çok büküyorsunuz. Şamdanın önünde işimi işlerken elimi
yaktım, hemen mürekkebe batırmak iyidir demişlerdi; ben de dediklerini yaptım.
BARTHOLO - Hepsi bu, öyle mi? Bakalım ikinci tanık da
birincinin anlattıklarını doğrulayacak mı? Mektup kâğıtları işte burada, altı
yaprak olması gerek, çünkü onları her gün sayarım; bu sabah da saydım.
ROSINE (Kendi kendine.)
- Vay budala!..
BARTHOLO (Sayarak.) - Üç, dört, beş...
ROSINE - Altıncısı...
BARTHOLO - Hani, altıncısını göremiyorum, yok işte.
ROSINE (Önüne bakarak.) - Altıncısı mı? Figaro'nun kızına
gönderdiğim şekerlere külâh yapmak için kulladım.
BARTHOLO - Figaro'nun kızına mı? Güzel! Ama, kalemin
tertemiz olan ucu neden kapkara olmuş? Her halde Figaro'nun kızının adresini
yazarken olacak.
ROSINE (Kendi
kendine.) -Bu adamın da ne kıskanç sezişi var... (Yüksek sesle.) Size işlediğim
cekette silinmiş bir çiçeği çizmek için o kalemi kullanmıştım.
BARTHOLO - Sözleriniz gerçekten çok doğru. Ama çocuğum,
üst üste yalan söylerken kızarmamak da gerekir; ancak, doğallıkla siz daha işin
o kadar inceliklerini bilmiyorsunuz.
ROSINE - Ama efendim, insan en masumca davranışlarından
böyle anlamlar çıkarıldığını görür de nasıl kızarmaz?..
BARTHOLO - Kuşkusuz, ben haksızım. Parmağını yakmak,
sonra mürekkebe batırmak, Figaro'nun kızına şeker külâhları yapmak, ceketimin
çiçeklerini çizmek; dünyada hiç bunlardan daha masumca davranışlar olabilir mi?
Ne var ki, bir tek gerçeği saklamak için ne de çok yalan... ''Ben yalnızım,
kimse beni göremez; istediğim gibi yalan söyleyebilirim.'' Parmağımın ucu
siyaha boyanmış, kalemin ucu kirlenmiş, kâğıtlar eksilmiş... bunlar hiç akla
gelmez. Bundan sonra kente inince kapıyı üstünüze kilitlemezsem içim rahat
etmeyecek.
SAHNE XII
KONT, BARTHOLO, ROSINE.
(Kont at biniş giysisiyle, çakırkeyif olarak gelir.)
KONT (Şarkı söyleyerek.) - Onu uyandıralım...
BARTHOLO - Bu adam da bizden ne istiyor? Bir asker,
sanırım. Matmazel siz odanıza girin.
KONT (Şarkı söyler: ''Onu uyandıralım'' ve Rosine'e doğru
yürür.) - Hanımefendi... Efendilerim,
hanginizin ismi doktor Balordo? (Rosine'e yavaşça.) Ben Lindor'um.
BARTHOLO - Balordo değil efendi, Bartholo!
ROSINE (Kendi kendine.) - Lindor'dan söz ediyor.
KONT - Balordo ya da Barque à l'eau imiş; ne önemi var?
Benim bulmak istediğim, yalnızca ikinizden hanginiz? (Rosine'e bir kâğıt
göstererek.) Bu mektubu alın.
BARTHOLO - Hanginiz mi? Görüyorsunuz ki benim...
Hanginizmiş? Hadi Rosine, siz odanıza girin; bu adam içmişe benziyor.
ROSINE - Ama efendim, sizi nasıl yalnız bırakırım. Kadınların
yanında sarhoşlar ayılırmış diye duymuştum.
BARTHOLO - Gidin, gidin, benim hiçbir şeyden korkum yok.
SAHNE XIII
KONT ve BARTHOLO.
KONT - Sizi görünüşünüzden tanıdım. Gerçekten, tam
anlattıkları gibisiniz.
BARTHOLO (Elinde mektubu tutan konta.) - Cebinize
sakladığınız şey nedir?
KONT - Onun ne olduğunu bilmemeniz için cebime saklıyorum
ya.
BARTHOLO - Görünüşümmüş. Bu askerler de ne kaba adamlar;
herkesle hep kendi erleriyle konuşur gibi konuşurlar.
KONT - Görünüşünüzü tanımlamanın pek güç bir şey olduğu
tahmin buyurulur mu?
Titrek kafa,
kel bir baş
Bakış vahşi,
gözler tekeş,
Algonkalı (*)
gibi yabansı duruş,
Bir bel ki
ağır ve çarpık,
Sağ omuz epey
bir kalkık,
Maroken gibi
kumlu bir deri,
Sipsivri bir
burun, kubbe gibi,
Şişkin ve
çarpık bacakları,
Kaba saba
kararsız sesi,
Azgın, obur,
kurt gibi,
Kısaca,
doktorların incisi.
BARTHOLO - Ne demek istiyorsunuz? Buraya beni aşağılamak
için mi geldiniz? Hadi, çabuk defolun gidin.
KONT - Defolmak! Ne de kötü konuşuyorsunuz; doktor Barbe
à l'eau, siz okuma bilir misiniz?
BARTHOLO - Garip bir soru daha.
KONT - Sorumdan alınmayın; ben de sizin gibi doktor
olduğum halde...
BARTHOLO - Nasıl? Ne dedin?
KONT - Alay atlarının doktoru değil miyim? Özellikle
bunun için beni bir meslektaşımın evine gönderdiler.
BARTHOLO - Beni nalbantla bir tutmak ha!
KONT (Ezgisiz
olarak.)-
Hayır doktor,
tutturmuyorum ben
Sanatımız daha
ileri diye
Hipokrat
hekimle çömezlerinden;
(Ezgiyle.)
Sizin
bilginizin dostum her zaman
Bütün dünya
bilir üstünlüğünü;
Gideremese de
bir baş ağrısını,
Başı ağrıyanı
kaldırır ortadan.
KONT - Nasıl, sözlerimi ince buluyor musunuz?
BARTHOLO - Bilgisiz adam, sanatların en birincisi, en
büyüğü ve en yararlısı olan doktorluktan böyle söz etmek sana çok yakışıyor
doğrusu.
KONT - Doktorluk, doktorluk yapanlar için pek yararlı.
BARTHOLO - Öyle bir sanat ki, güneş bile onun
başarılarını aydınlatmaktan onur duyar.
KONT - Toprak da onun yanlışlarını örtmek için ivedi
davranır.
BARTHOLO - Öyle görülüyor ki siz yalnızca beygirlerle
konuşmaya alışmışsınız.
KONT - Beygirlerle konuşmak mı? Aman doktor! Neler
söylüyorsunuz... Bu da iş mi yani? Herkesin bildiği gibi nalbant hastalarını
onlarla konuşmadan sağaltır; oysa doktor hastalarıyla uzun uzun konuştuğu
halde...
BARTHOLO - Konuştuğu halde onları sağaltamaz, değil mi?
KONT - Bunu siz söylüyorsunuz.
BARTHOLO - Tanrım, bu uğursuz sarhoşu kim karşıma
çıkardı?
KONT - Sanırım yergiler söylüyorsunuz, ah aşk hazretleri!
BARTHOLO - Peki ne istiyorsunuz, söyleyin bakalım?
Ziyaretinizin nedeni?
KONT (Öfkelenmiş gibi görünerek.) - Amma da sorular
soruyor yahu! İstediğim şey? Ne istediğimi daha anlayamadınız mı?
SAHNE XIV
ROSINE, KONT,
BARTHOLO.
ROSINE (Koşarak gelir.) - Asker ağa, Tanrı aşkına
öfkelenmeyin. (Bartholo'ya.) Siz de bir az daha yavaş konuşun: Aklı başında
olmayan bir kimseyle...
KONT - Haklısınız; durmadan saçmalıyor; ama bizim aklımız
başımızda değil mi? Ben nazikim, siz de güzelsiniz; yeter bu. Bu evde işimi
yalnızca sizinle görmek isterdim.
ROSINE - Bir dilediğiniz mi var, asker ağa?
KONT - Küçük bir iş çocuğum, tümcelerimde anlaşılmayan
noktalar olursa...
ROSINE - Ben onlardan anlam çıkarırım.
KONT (Mektubu göstererek.) - Hayır, sözlerimi harfi
harfine izleyin, şunu istiyorum ki... hayır saygıyla rica ediyorum ki, bana bu
akşam burada yatacak bir yer verin.
BARTHOLO - Yalnızca bu mu?
KONT - Daha çoğu değil; isterseniz bizim bölük çavuşunun
size yazdığı şu tatlı notu okuyun.
BARTHOLO - Ver bakalım. (Kont mektubu saklar, ona başka
bir kâğıt verir. Bartholo okur.) ''Doktor Bartholo, bölüğün Lindor adlı erini,
yalnızca bir gece için evine kabul edecek, konuk edecek, yedirecek,
yatıracak...''
KONT (Yineleyerek.)
- Yatıracak.
ROSINE - Bu o, hem de ta kendisi.
BARTHOLO (Rosine'e.) - Ne var canım?
KONT - Pek iyi, şimdi de haksız mıyım, doktor Barbaro?
BARTHOLO - Bu adam da boyuna adımı bozmaktan zevk alıyor
sanırım. Barbaro, Barbe à l'eau! Cehennem olup gidin ve sizin saygısız bölük
çavuşunuza deyin ki, Madrid'e son gezimden beri artık evime asker kabul
etmekten bağışık tutuldum.
KONT (Kendi kendine.) - Hey Tanrım, bu ne kötü talih!
BARTHOLO - Aman dostum, sanırım bu haber canınızı çok
sıktı, biraz da sarhoşluğunuzu giderdi! Ama, artık durmayın, defolup gidin.
KONT (Kendi kendine.) - Kim olduğum açığa çıkacak sandım.
(Yüksek sesle.) Defolmak! Askerleri evinize kabulden bağışıksınız, kendinizi
incelikten de mi bağışık tutuyorsunuz? Defolayım öyle mi! Şu bağışıklık
belgenizi gösterebilir misiniz; okuma bilmiyorum ama yine de ne olduğunu
anlarım.
BARTHOLO - Yalnızca onu göstermekle işi çözümlersek iyi.
İşte şu çekmecede.
KONT (Bartholo çekmeceye giderken kont, yerinden
kıpırdamadan şarkı söyler.) - Ah! Benim
güzel Rosine'im!
ROSINE - Aman! Lindor, siz misiniz?
KONT - Hiç olmazsa şu mektubumu alın.
ROSINE - Dikkat edin, gözü bizde.
KONT - Siz mendilinizi çıkarın, ben de mektubumu düreyim.
(Yaklaşır.)
BARTHOLO - Hey, yavaş ol asker hazretleri; karıma böyle
yakından bakılmasını istemem.
KONT - O sizin karınız mı?
BARTHOLO - Ya neyim olacak?
KONT - Sizi onun anneannesinin ya da babababasının dedesi
sanmıştım. Aranızda en aşağı üç kuşak var gibi görünüyor.
BARTHOLO (Bir kâğıt okur.) - ''Yerine getirilen iyi ve
sadık görevler üzerine...''
KONT (Kâğıtlara arkasından eliyle çarparak hepsini yere
düşürür) - Bütün bu gevezelikleri sizden sordum mu?
BARTHOLO - Asker, bana bak, şimdi uşaklarımı çağırırsam,
biliyor musun! Sana hak ettiğin gibi davranırlar!
KONT - Savaş öyle mi? Ooh, sevinirim... Aslında, benim
uğraşım da budur. (Kemerindeki tabancayı göstererek.) Ben bunu ne için
taşıyorum ki! Belki madam, siz hiç savaş görmemişsinizdir?
ROSINE - Görmek de istemem.
KONT - Oysa savaş gibi eğlenceli hiçbir şey yoktur.
(Doktoru iterek.) Önce, düşünün ki düşmanınız hendeğin bir yakasında, siz de
dostlarınızla öte yakadasınız. (Rosine'e mektubu göstererek.) Mendilinizi çıkarın.
(Yere tükürür.) Örneğin işte hendek, anlaşılıyor mu? (Rosine mendilini çıkarır,
Kont mektubu Rosine'le kendi arasına düşürür.)
BARTHOLO (Eğilerek.) - Aman! Aman!
KONT (Mektubu yeniden alır ve konuşur.) - Bakın size az
daha uğraşımın gizlerini öğretecektim... Hiç kuşkusuz, siz çok ağzısıkı bir
hanımsınız! Sanırım cebinizden bir aşk mektubu düşürdünüz, madam..
BARTHOLO - Verin, bana verin onu.
KONT - Yavaş olun, babalık! Başkasının işine karışmayın.
Bir ravent şurubu reçetesi cebinizden düşmüş olsaydı, eh o zaman durum
değiştirdi.
ROSINE (Elini uzatır.)
- Evet! Onun ne olduğunu anımsadım, asker ağa. (Mektubu alır ve
önlüğünün küçük cebine saklar.)
BARTHOLO - Sen buradan arabanı çekmiyor musun?
KONT - Peki, işte gidiyorum. Hoşça kalın, doktor; ama
aramızda kin kalmasın. Yalnızca sizden küçük bir dileğim var; Azrail'in beni
birkaç savaş daha unutması için dua eder misiniz; yaşamı hiçbir zaman bugünkü
gibi sevmemiştim.
BARTHOLO - Daha gitmiyor musun sen! Azrail üzerinde o
denli etkim olsaydı...
KONT - Azrail üzerinde mi? Peki, doktor değil misiniz?
Ona öyle çok hizmette bulunuyorsunuz ki, sizi nasıl kırabilir? (Çıkar.)
SAHNE XV
BARTHOLO ve ROSINE.
BARTHOLO (Kontun arkasından bakarak.) - Sonunda defoldu!
(Kendi kendine.) Olup bitenden kimseye söz etmemeli.
ROSINE - Bununla birlikte, asker oldukça neşeli bir genç
değil mi? Sarhoştu ama akıllı ve
öğrenimli olduğu belliydi.
BARTHOLO - Şu herifi defedebildiğimize nasıl sevindim,
bilsen sevgilim. Ama sana verdiği kâğıdı hiç merak etmiyor musun? Hadi, istersen
onu birlikte okuyalım?
ROSINE - Hangi kâğıdı?
BARTHOLO - Sana vermek için yerden alıyormuş gibi yaptığı
kâğıdı.
ROSINE - Ha! O subay olan yeğenimin mektubuydu; cebimden
düşürmüştüm de.
BARTHOLO - Gördüğüme göre, o adam mektubu kendi cebinden
çıkardı.
ROSINE - Ben mektubumu tanımaz mıyım, canım.
BARTHOLO - Bir kez baksan ne çıkar?
ROSINE - Mektubu ne yaptığımı da bilmiyorum aslında...
BARTHOLO (Kızın cebini göstererek.) - İşte şuraya koydun.
ROSINE - Ah! Dikkatsizlikle olacak.
BARTHOLO - Elbet de, bu kesin canım! Ama kim bilir içinde
neler yazılı!
ROSINE (Kendi kendine.) - Onu kızdırmazsam başka türlü
kurtulamam.
BARTHOLO - Hadi sevgilim, ver onu.
ROSINE - Ama neden üstüme düşüyorsunuz? Yine bir şeyden
mi kuşkulanıyorsunuz?
BARTHOLO - Peki öyleyse neden mektubu bana
göstermiyorsunuz?
ROSINE - Bir daha söyleyeyim mi; bu kâğıt dün sizin açıp
okuduktan sonra bana verdiğiniz mektup; yeğenimden gelen mektuptur. Sırası
geldi, açıkça size söyleyeyim ki böyle davranmanız benim son derece canımı
sıkıyor.
BARTHOLO - Sözlerinizden bir şey anlayamadım.
ROSINE - Size gelen kâğıtları ben inceliyor muyum?
Öyleyse, neden benim kâğıtlarıma bakmak istiyorsunuz? Kıskançlıktansa, bu benim
onuruma dokunuyor; yok haksız bir yetkinin kötüye kullanılmasıysa, artık buna
da isyan ediyorum.
BARTHOLO - Nasıl? İsyan etmek mi! Şimdiye dek benimle hiç
böyle konuşmamıştınız.
ROSINE - Bugüne dek dayandıysam, beni sürekli aşağılama
hakkını size verdiğimi mi sanmıştınız?
BARTHOLO - Hangi aşağılamadan söz ediyorsunuz?
ROSINE - Başkasının mektuplarını açmaya cüret etmek gibi
işitilmemiş şeyden.
BARTHOLO - İnsanın karısı yabancı bir kimse midir?
ROSINE - Bir kez, henüz karınız değilim. Hem karınız
olsam bile hiç kimseye yapılmayacak bir aşağılamayı niçin bana yapıyorsunuz?
BARTHOLO - Anlıyorum, beni şaşırtıp dikkatimi hiç
kuşkusuz âşıklarınızdan birinin mektubu olan şu kâğıttan uzaklaştırmak
istiyorsunuz. Ama, onun ne olduğunu göreceğim.
ROSINE - Göremeyeceksiniz. Eğer yaklaşırsanız ben de bu
evden kaçarım ve ilk rasladığım kimsenin yanına sığınırım.
BARTHOLO - Bakalım sizi kim evine alacakmış...
ROSINE - O, o zaman belli olur.
BARTHOLO - Fransa'da değiliz; kadınları yalnızca orada
her zaman haklı çıkarırlar. Sizin bu isteğinizi engellemek için kapıyı üstünüze
kilitlerim.
ROSINE (Bartholo
kapıyı kilitlemeye giderken.) -Aman
Tanrım! Şimdi ne yapmalı! Hiç olmazsa, çabucak yeğenimin mektubunu ötekinin
yerine koyup adamı böyle kandırayım. (Mektupları değiştirir ve yeğeninin
mektubunu, biraz da ucu görünecek biçimde cebine yerleştirir.)
BARTHOLO (Geri dönerek.)
- Şimdi mektubu alacağımı sanıyorum.
ROSINE - Bağışlayın ama, hangi hakla?
BARTHOLO - Herkesin tanıdığı üstün gücün hakkıyla.
ROSINE - Beni öldürseniz bile alamazsınız.
BARTHOLO
(Ayaklarını yere vurarak.) - Madam! Madam!
ROSINE (Bir koltuğa düşer ve kötü oluyormuş gibi
yapar.) - Ah! Aman, bu ne acımasızlık!
BARTHOLO - Şu mektubu verin, yoksa öfkemden korkun.
ROSINE (Yıkılır.)
-Eyvah! Talihsiz Rosine!
BARTHOLO - Ne oldu, neniz var?
ROSINE - Ne kötü bir son!
BARTHOLO - Rosine!
ROSINE - Aman, hırsımdan boğuluyorum.
BARTHOLO - Kötülüyor. Ne yapmalı acaba?
ROSINE - Ah, her yanım çekiliyor, ölüyorum.
BARTHOLO (Nabzını sayar ve kendi kendine söylenir.) -
Tanrım, mektup işte burada. Aklı başına gelmeden şunu bir okuyalım. (Nabzını
saymayı sürdürerek mektubu alır ve biraz da yan dönüp okumaya çalışır.)
ROSINE (Uzandığı yerden.) - Talihsiz kız! Aah!.. Başıma
bunlar da mı gelecekti...
BARTHOLO (Kızın kolunu bırakır ve kendi kendine
söylenir.) - İnsan öğrenmekten korktuğu
şeyleri öğrenmeye neden böyle can atar!
ROSINE - Aah! Zavallı Rosine!
BARTHOLO - Koku sürmek... böyle kasılmayla ilgili
rahatsızlıklar yaratabilir... (Koltuğun arkasında nabzını sayarak mektubu da
okur. Rosine biraz kalkar, ona kurnazca bakar, başını sallayıp konuşmadan
yeniden yatar. Bartholo kendi kendine.) Çok şükür! Yeğeninin mektubuymuş.
Uğursuz kaygı! Şimdi onu nasıl yatıştırmalı? Hiç olmazsa mektubunu okuduğumu
bilmesin! (Onu kucaklıyormuş gibi yapar ve mektubu cebine sokar.)
ROSINE (İçini çekerek.) - Aaah!..
BARTHOLO - Hiçbir şey yok, çocuğum; ufak bir sinir
bunalımı; hepsi bu; çünkü nabzının atışı bile değişmedi. (Konsolun üzerinden
bir şişe almaya gider.)
ROSINE (Kendi kendine.) - Mektubu da yerine koymuş, çok
güzel!
BARTHOLO - Canım Rosineim, şu ilaçlı sudan biraz içmez
misin?
ROSINE - Sizden hiçbir şey istemiyorum; beni rahat
bırakın.
BARTHOLO - Bu mektup için çok heyecan gösterdiğime ben de
inandım.
ROSINE - Hâlâ mı mektuptan söz ediyorsunuz? Bu sizin her
şeyi sorup anlama huyunuz yok mu, insanı çileden çıkarıyor.
BARTHOLO (Diz çökerek.) - Bağışla, haksız olduğumu
anladım; işte ayaklarına kapanıyorum, her şeyi onarmaya hazırım.
ROSINE - Evet, şimdi de bağışlayacakmışım! Siz yeğenimin
mektubunu başkasından gelen bir mektup sanın, ben de sizi bağışlayayım, öyle
mi?
BARTHOLO - İster ondan, ister başkasından olsun, hiçbir
açıklama istemiyorum.
ROSINE (Mektubu uzatarak.) - Görüyorsunuz ya, iyilikle benden her
istediğinizi elde edebilirsiniz; alın okuyun.
BARTHOLO - Eğer sizden kuşkulanmak talihsizliğinde
bulunmuş olsaydım bile, bu namuslu davranışınız karşısında hiçbir kuşkum
kalmazdı.
ROSINE - Hadi, alın okuyun.
BARTHOLO (Çekilir.) - Tanrı korusun; sana böyle bir
aşağılamada bulunmak!
ROSINE - Geri çevirmekle beni kızdırıyorsunuz.
BARTHOLO - Size olan güvenimin bu belirtisini, rica
ederim, özür olarak kabul edin. Ben zavallı Marceline'i görmeye gideceğim;
bakalım Figaro ayağından niçin kan almış. Sen de gelmez misin?
ROSINE - Birazdan gelirim.
BARTHOLO - Sevgilim, artık yatıştığına göre, ver elini
bana. Ah! Beni sevebilseydin, nasıl da mutlu
olacaktım.
ROSINE (Önüne
bakarak.) - Siz de kendinizi sevdirebilseydiniz; sizi ne kadar sevecektim.
BARTHOLO - Sana kendimi sevdiririm, emin ol, sevdiririm;
elbet bir gün sevdiririm! (Çıkar.)
SAHNE XVI
ROSINE (Arkasından gidişini seyrederek.) - Ah! Lindor;
bana kendisini sevdirecekmiş!.. Böyle üzülmeme yol açan şu mektubu hele bir
okuyayım. (Okur ve bağırır.) Neee! Okumakta geç kalmışım; vasimle açıktan açığa
bir kavga etmemi salık veriyor! Ne güzel de fırsat düşürmüştük; oysa kaçırdım.
Ama mektubu alırken, gözlerime dek kızardığımı duydum. Ah!.. Vasimin hakkı
varmış: bana her zaman söylediği gibi, gerçekten şu yaşamda hiç deneyimim yok.
Kadınların türlü durumlarda ne yapacaklarını bilmem. Ama, böyle acımasız adamlar,
benim gibi masumları bile tilkiye çevirirler.
ÜÇÜNCÜ PERDE
SAHNE I
BARTHOLO, yalnız ve üzgün.
BARTHOLO - Nasıl da öfkeli Tanrım! Nasıl da öfkeli! Oysa
demin yatışmış gibi görünüyordu. Bazile'den artık ders almayacakmış; bunu
kafasına hangi şeytan koymuş acaba! Evlenmemle ilgilendiğini biliyor. (Kapıya
vurulur.) Kadınların hoşuna gitmek için ne gerekirse; yalnızca ufak bir noktayı
savsaklarsanız... Yalnızca bir noktayı diyorum... (Kapıya ikinci kez vurulur.)
Bu da kim acaba?
SAHNE II
BARTHOLO ve genç delikanlı kılığında KONT.
KONT - Dirlik ve düzenlik evinizden hiçbir zaman eksik
olmasın!
BARTHOLO (Birdenbire.) - Hiçbir dilek bu denli yerinde
olamaz. Siz kimsiniz? Bir şey mi istiyorsunuz?
KONT - Bendeniz, Alonzo, efendim; genç mezunlardan.
BARTHOLO - Öğretmen aramıyorum ben.
KONT - Büyük manastır orgçusu olup sizin hanımefendiye de
müzik dersi vermek onuruna ulaşan Don Bazile'in öğrencisiyim.
BARTHOLO - Bazile! Orgçu! Eee.. biliyorum, sonra...
KONT (Kendi kendine.)
- Ne adam yahu! (Yüksek sesle.) Bazile ansızın hastalandı, kendisi yatıyor şimdi...
BARTHOLO - Bazile hastalandı mı! Sizi yollamakla çok iyi
etmiş; hemen gidip yoklayalım.
KONT (Kendi kendine.) - Eyvah! (Yüksek sesle.) Yatıyor
dediysem efendim, yani odasından dışarı çıkmıyor.
BARTHOLO - İsterse yalnızca keyifsiz olsun... düşün
önüme, gidelim.
KONT (Sıkılarak.) - Efendim... Şey... Şey için
gelmiştim... Acaba bizi kimse duyar mı?
BARTHOLO (Kendi kendine.) - Dolandırıcının biri! (Yüksek
sesle.) Hayır, hayır, gizemli bey! Kaygılanmadan konuşabilirsiniz.
KONT (Kendi kendine.) - Kahrolası bunak! (Yüksek sesle.)
Don Bazile size şunu söylemem için beni göndermişti...
BARTHOLO - Yüksek sesle konuşun, kulağımın biri duymaz.
KONT (Sesini yükselterek.) - Peki! Hay hay... Büyük alanda kalan Kont
Almaviva...
BARTHOLO (Korkuyla.) - Yavaş konuşun, yavaş!
KONT (Sesini daha yükselterek.) - ...bu sabah evini başka
bir yere taşıdı. Bazile benim aracılığımla Kont Almaviva'nın...
BARTHOLO - Yavaş, n'olur yavaş söyleyin.
KONT (Aynı tonla.) -...bu kentte bulunduğunu
öğrendiğinden ve Rosine'in ona mektup yazdığını da yine bendeniz anladığım
için...
BARTHOLO - Ona mektup mu yazmış? Aman dostum, daha yavaş
konuşun, yalvarırım size! Hadi, bir az oturalım da söyleşelim... Ne diyordunuz?
Neyi anladınız? Rosine...
KONT (Gururlu.) - Evet... Bu yazışmadan kaygılanan
Bazile, mektubu size göstermemi istedi; ama, bilmem sözlerimi nasıl kabul
ediyorsunuz...
BARTHOLO - Allah! Allah! İyi niyetle elbette. Ama, siz
biraz daha yavaş konuşamaz mısınız?
KONT - Bir kulağınızın işitmediğini söylemiştiniz de...
BARTHOLO - Bağışlayın, Alonzo hazretleri, sanırım size
karşı biraz güvensiz ve sert davrandım; ama öyle çok hile ve tuzakla çevriliyim
ki... hem sonra, kılığınız, yaşınız ve davranışınız... bağışlayın.. Pek iyi,
pek iyi ! Mektup yanınızda mı?
KONT - Bu tonda konuşursam umarım anlaşırız efendim! Ama
bizi dinleyeceklerinden korkuyorum.
BARTHOLO - Bizi kim dinleyebilir efendim. Uşaklarım
perişan bir durumda! Rosine öfkesinden odasına çekilmiş; evime şeytan dadandı.
Hele bir çevreyi kollayayım. (Yavaşça Rosine'in oda kapısını açar.)
KONT (Kendi kendine.) - Eyvah, kendi kazdığım kuyuya
kendim düştüm, sanırım. Şimdi mektubu nasıl saklamalı! Yoksa buradan kaçsam mı?
Ah! Keşke gelmez olaydım... Ona mektubu nasıl göstermeli acaba. Durumu Rosine'e
anlatabilsem... mektubu göstermek pek ustaca bir şey olur...
BARTHOLO (Ayaklarının ucuna basarak gelir.) - Pencerenin
önüne oturmuş, arkası kapıya dönük, subay yeğeninden gelen mektubu bir
daha okuyor; hadi sizinkini de verin
görelim.
KONT (Rosine'in mektubunu vererek.) - İşte. (Kendi
kendine.) Rosine'nin okuduğu mektup, kesinlikle benimkidir.
BARTHOLO (Okur.)
-''Bana adınızı ve mesleğinizi bildirdiğinizden beri...'' Vay hain! Tamam,
kendi el yazısı.
KONT (Coşkuyla.) - Şimdi de siz yavaş konuşun.
BARTHOLO - Bu iyiliğinizi hiçbir zaman unutmayacağım
sevgili dostum.
KONT - İşleriniz yolunda gider de size bir hizmetim
dokunursa, o zaman iltifat buyurursunuz, efendim. Don Bazile'in bir noterle
yaptığı görüşmede...
BARTHOLO - Bir noterle mi? Bizim nikâh için mi?
KONT - Elbette, durum böyle olmasaydı gelip zamanınızı
alır mıydım? Bazile, yarına kadar her şeyin hazır olacağını haber vermemi
söyledi. Matmazel istemem diye
direnirse...
BARTHOLO - Sanırım direnecek.
KONT (Mektubu geri almak ister, ama Bartholo vermez.) -
İşte size ancak bu anda hizmet edebilirim; şu mektubu verin de kendisine
gösterelim. Gerekirse (Daha gizli konuşarak.) daha ileri de giderek, mektubun,
kontun kendisine yeğlediği başka bir kadından geldiğini söylerim. Bilirsiniz ki,
heyecan, zorunluluk, öfke kararını değiştirmeye...
BARTHOLO (Gülerek.) - Kara çalma öyle mi? Sevgili dostum,
şimdi artık, sizi Bazile'in gönderdiğine kesinlikle inanıyorum; ama, bu işin
daha önce hazırlandığı belli olmaması için Rosine'le önceden görüşmeniz daha
iyi olmaz mı?
KONT (Birdenbire sevindiğini belirtmemeye
çalışarak.) - Aslında Bazile'in
düşüncesi de buydu. Ancak nasıl yapmalı? Artık geç oldu... Kalan pek az
zamanda...
BARTHOLO - Ben Bazile'in yerine sizin geldiğinizi
söylerim. Onunla bir ders yapabilirsiniz değil mi?
KONT - Sizi hoşnut etmek için her şeyi yapmaya hazırım.
Yalnız bütün bu sahte öğretmen masalları eskiden beri bilinen şeyler; güldürü
oyunlarında öyle çok kullanılmıştır ki... bu nedenle dikkatli olmak
gerekir. Matmazel kuşkulanırsa?..
BARTHOLO - Sizi ben tanıştırdıktan sonra, artık
kuşkulanabilir mi? Aslına bakarsanız,
sizde de iyilik yapmasını seven bir dosttan çok, kılık değiştirmiş bir âşık
tavrı var.
KONT - Öyle mi? Demek davranışımın ve tavrımın da işinize
yardım edeceğine inanıyorsunuz?
BARTHOLO - İnanmak da ne demek, bunun böyle olduğuna
dünyanın en kurnaz adamıyla bile bahse girişirim; bu akşam Rosine pek öfkeli.
Ama, sizi yalnız görmeye razı olsa da... Piyanosu şu odada... gelinceye dek siz
çalın isterseniz. Onu getirmek için elimden geleni yapacağım.
KONT - Sakın mektuptan söz etmeyin.
BARTHOLO - Sırası gelmeden hiç söz edilir mi canım? Sonra
mektup bütün etkisini yitirir. Bana bir şeyi bir kez söylemek yeter,
anlaşılıyor mu dostum? İki kez söylememeli. (Gider.)
SAHNE III
KONT, yalnız.
KONT - Oh, çok şükür kurtuldum. Şu şeytan herif ne de güç
yola geliyormuş! Figaro iyi tanımış onu. Durum gereği yalan söyledikçe
deneyimsizliğimi kendim de anlıyor; beceriksiz, şaşkınca bir tavır
takınıyordum; cin gibi bir adam!.. Ne yalan söyleyeyim, hani şu ani mektup
esini olmasaydı, vallahi çoktan kapı dışarı edilmiştim... Tanrım! İçerde tartışıyorlar. Kız gelmemek için
direnirse! Hele bir dinleyeyim... odasından çıkmak istemiyor. Eyvah, demek döktüğüm
diller şimdi boşa gidecek. (Yeniden dinler.) İşte geliyor; beni birdenbire
görmesin. (Odaya girer.)
SAHNE IV
KONT, ROSINE, BARTHOLO.
ROSINE (Yapmacık bir öfkeyle.) - Efendim, ne söyleseniz
yararsız, ben kararımı verdim. Artık müzikten
söz etmenizi bile istemiyorum.
BARTHOLO - Dinle biraz beni çocuğum; bu gelen Don Bazile
değil, onun öğrencisi ve dostu olan Senyör Alonzo; kendisi nikâhımızda da
tanıklarımızdan biri olacak... Hem, inan bana, müzik yatıştıracak seni.
ROSINE - Aaa! Onun içinse, orasını bana bırakın, sanki bu
akşam şarkı söylersem... Peki geri göndermekten çekindiğiniz bu öğretmen
nerede? İki sözcükle onun da, Bazile'in de ağzının payını vereyim. (Âşığını
görür ve haykırır.) Aaa!..
BARTHOLO - Neniz var? Ne oluyorsunuz?
ROSINE (İki eli yüreğinin üstünde, coşkuyla.) - Aman Tanrım...
şey.. Yarabbim!..
BARTHOLO - Yine üstüne fenalık geldi! Senyör Alonzo!
ROSINE - Hayır, fenalık gelmedi... Fakat dönerken...
KONT - Ayağınız mı burkuldu matmazel?
ROSINE - Ya! Evet, evet, ayağım burkuldu. Ama canım çok
acıdı.
KONT - Anlamıştım ben.
ROSINE (Konta bakarak.) - Sanki yüreğim ağzıma geldi.
BARTHOLO - Aman çabuk oturun; burada da bir tane bile
koltuk yok. (Koltuk getirmeye gider.)
KONT - Ah! Rosineim!
ROSINE - Bu ne sakınmasızlık!
KONT - Size söyleyecek pek çok şeyim var.
ROSINE - Bizi yalnız bırakmaz ki.
KONT - Figaro yardımımıza gelecek.
BARTHOLO (Bir koltuk getirir.) - İşte, hadi otur sevgilim. Delikanlı, bu
akşam artık ders alacak durumda değil; başka bir güne bırakalım.
ROSINE (Kont'a.) - Hayır, bekleyin, ayağımın acısı biraz
geçti. (Bartholo'ya.) Size karşı haksızlık ettiğimi şimdi anladım efendim;
sizin yaptığınız gibi ben de hemen özür dilemek istiyorum.
BARTHOLO - Ah! Benim iyi yürekli hanımcığım! Ama böyle
bir heyecandan sonra ufak bir yorgunluğa bile izin veremem, çocuğum. Hadi
uğurlar olsun.
ROSINE (Kont'a.) -
Lütfen bir dakika izin verin! (Bartholo'ya.) Size özür olarak hemen ders yapmak
istiyorum. Buna izin verirseniz o zaman beni sevdiğinize inanacağım.
KONT (Bartholo'ya.)
- Beni dinlerseniz üstelemeyin.
BARTHOLO - Peki sevgilim, istediğin gibi olsun. Senin
canını sıkmaktan o kadar çekinirim ki siz ders yaparken ben de burada
kalacağım.
ROSINE - Hayır efendim. Müziğin sizi hiç
ilgilendirmediğini çok iyi bilirim.
BARTHOLO - İnan, bu akşam canım öyle piyano dinlemek
istiyor ki!
ROSINE (Kont'a gizlice.)
- Dayanamıyorum artık.
KONT (Masanın üzerinden bir nota alarak.) - Bunu mu
söylemek istiyorsunuz madam?
ROSINE - Evet, Yararsız Sakınma oyununun en eğlenceli
parçalarından biri.
BARTHOLO - Her zaman da bu Yararsız Sakınma!
KONT - Bugünün en yeni şarkısıdır da ondan efendim. Bir
ilkyaz betimlemesi, oldukça canlı bir hava. Madam çalmak isterse.
ROSINE (Kont'a bakarak.) - Sevinirim; ben bahar
şarkılarını çok severim. Bahar doğanın gençleşmesi demektir. Kıştan çıkınca,
yürekler sanki daha çok duyarlılaşır;
tıpkı uzun zaman kapalı kalan bir tutsağın sonradan kendisine verilen özgürlüğe
kavuşması nasıl tatlı gelirse, bahar da bu duyarlılaşan yüreklere öyle gelir.
BARTHOLO (Kont'a yavaş sesle.) - Kafasında hep böyle
şaşırtıcı düşünceler...
KONT (Yavaş sesle.) - Uygulamadaki etkilerini görüyor
musunuz?
BARTHOLO - Elbette! (Rosine'in kalktığı koltuğa gider.)
ROSINE (Şarkı söyleyerek) -
Getirince
ovaya
aşk
Âşıkların
sevdiği
baharı,
Bulur
her şey varlığını,
Girer ateşi
baharın
Çiçekler
içine,
Genç
yürekler içine.
Çıkar
ağıllardan
Sürüler;
Bütün
yamaçlarda
Kuzular
meler
Meler;
Koşar,
sıçrar, gezer;
Her şey
mayalanır,
Her şey
artar, ağdalanır;
Koyunlar
Açan
çiçekleri otlar;
Sürüyü
bekler
Sadık
köpekler;
Fakat
ateşli Lindor
Aklından
çıkarmıyor
Küçük
çoban kızının
Gönlüne
girmesini.
(Aynı
Ezgi)
Annesinden
habersiz
Şu
çoban kızı,
Türkü
söyleyerek
Gider
sevgilisinin beklediği yere.
Bu
hileyle,
Aşk
onu alt eder;
Şarkı
söylemek
Önler mi
tehlikeyi?
Tatlı
bir kaval sesi,
Kuşların
nağmesi,
Gelişen
bahar yavaş yavaş,
Bu on
beş, on altı yaş,
Hepsi
onu kışkırtır,
Her şey
onu çıldırtır;
Korkar
da azıcık
Zavallıcık;
Lindor'un
gözleri ondadır
Gizlendiği
yerden,
Kız
ilerler, yaklaşır:
Lindor
atılır birden:
Öper
onu
O
istiyordu bunu
Ama,
kızmış görünür;
Bu
bir naz
İstiyor
ki Lindor
Onu
yatıştırsın biraz
(Küçük
nakarat)
İç
çekişler
Okşayışlar,
yeminler,
Ateşli
öpücükler,
Aşkın
tatlı demleri,
O ince
sitemleri,
Artık
hepsi alır yürür;
Derken
küçük çoban kızı
Unutur
öfkeyi, nazı.
Eğer
kıskancın biri
Bulandırırsa
bu tatlı demleri
Anlaşmış
âşıklar
Uğraşırlar;
durumlarından
Bir şey
çakılmasın diye.
Ama
sevişince insan,
Artırır
cefası,
Aşkın
sefasını...
(Şarkıyı dinlerken, Bartholo uyuklar, Kont da küçük nakarat sırasında
Rosine'in elini tutup öpmeyi göze alabilir. Coşku Rosine'in sesini yavaşlatır,
hafifletir; ''Anlaşmış âşıklar, uğraşırlar; durumlarından bir şey çakılmasın
diye'' tümcesinde sesini keser. Orkestra da kızı izleyerek çalışını hafifletir
ve onunla birlikte susar. Gürültünün kesilmesi Bartholo'yu
uykusundan uyandırır. Kont doğrulur. Rosine ve orkestra hemen şarkıyı
sürdürürler. Ara ezgi yinelendikçe, davranışlar da yinelenir.)
KONT - Gerçekten çok hoş bir parça; olağanüstü
söylüyor...
ROSINE - İltifat ediyorsunuz, senyör; bu onur yalnızca
öğretmenimin.
BARTHOLO (Esneyerek.) - Bu güzel parça çalınırken sanırım
biraz uyumuşum. Epey hastam var, ondan ona gidip geliyor, fırıl fırıl,
dönüyorum ve biraz da oturunca, zavallı bacaklarım!... (Kalkar ve koltuğu
iter.)
ROSINE (Alçak sesle, Kont'a.) - Figaro gelmeyecek mi?
KONT - Onu oyalayıp biraz zaman kazanalım.
BARTHOLO - Ama delikanlı, ben Bazile'e de söylemiştim,
Rosine'e bu büyük aryalar yerine daha neşeli bir şeyler öğretemez misiniz?
Bunlar baştan aşağı, hi, hoho, a, a, a'dan başka bir şey değil ve daha çok yas
havasına benziyor. Gençliğimde söylenen ve kolaylıkla öğrenilen küçük şarkılardan
birini öğretseniz! Eskiden epeyce biliyordum... Örneğin (Şarkıyı söylerken
başını kaşır ve baş parmaklarını şakırdatıp dizleriyle dans eder.)
Elde
etmek ister misin
Rosinette'im
Kocaların
şahını
(Gülerek, Kont'a.) Şarkıda ''Fanchonette'' deniyor, ama
Rosine'in hoşuna gitmesi ve duruma uygun olması için bu adın yerine
''Rosinette'' dedim. Hah, hah, çok güzel oldu, değil mi?
KONT (Gülerek.) - Kah kah kah! Evet, olağanüstü doğrusu.
SAHNE V
FIGARO, ROSINE, BARTHOLO, KONT.
BARTHOLO (Şarkı söyler) -
Elde
etmek ister misin
Rosinette'im
Kocaların
şahını?
Tircis
(*) değilim asla
Ama
geceleyin karanlıkta
Bakılır
biraz yüzüme,
Kararınca
ortalık,
En güzel
kediler bile
Görülür
kül renginde.
(Figaro'yu görerek) Ooo! Buyurun berber efendi; şöyle
yaklaşın; ne kadar da zarifsiniz!
FIGARO (Selamlar.)
- Efendimiz, gerçekten rahmetli annem de eskiden öyle söylerdi; ama o
zamandan beri hayli bozuldum. (Kont'a, gizlice.) Maşallah efendimiz!
(Bütün bu sahne boyunca Kont, Rosine'le konuşabilmek için
elinden geleni yapar; ama Bartholo'nun kaygılı bakışları konuşmalarına engel
olur. Onun için kişiler arasında sessiz bir oyun sürer.)
BARTHOLO - Yine evdekilerin içini dışını temizlemeye,
harcamat etmeye, kısaca bütün evi hasta edip kıvrandırmaya mı geldiniz?
FIGARO - Aman efendim, her gün papaz pilav yemez ki...
Ama her günkü çabamı göstermesem bile, sanırım gerek duyulduğunda hiçbir buyruk
beklemeden, nereye olsa koşacağıma inanmışsınızdır.
BARTHOLO - Demek buyruk beklemeden nereye olsa koşarsın
öyle mi? Peki çalışkan berber; öyleyse sürekli esneyip ayakta uyuyan şu
zavallıyla, üç saatten beri kafası çatlarcasına aksıran öteki umarsıza ne
diyeceksin bakalım?
FIGARO - Ne mi diyeceğim?
BARTHOLO - Evet! Ne diyeceksin?
FIGARO - O da sorulur mu canım! Aksırana ''Çok yaşa''
esneyene de ''İyi uykular'' derim. Bu da alacağımı artırmaz ya, efendim!
BARTHOLO - Orası öyle! Ama o harcamatların, o yutturduğun
ilaçların parası benim borcumu artırır ya. Hem söyle bakalım; zavallı katırın
gözlerini yine işgüzarlığından mı bağladın? Merhemin hayvanın kör gözlerini
açacak mı sanki?
FIGARO - Gözlerini açmasa bile, görmemesine yol
açmayacak.
BARTHOLO - Hesap pusulasında hele bir göreyim... İnsan bu
denli de garip düşünemez doğrusu!
FIGARO - Vallahi efendim, insanlar dünya kurulalı,
budalalıkla delilik arasında gidip geldikleri için, kazanç bulamadığım yerde
hiç olmazsa keyif sürmeye bakarım. Yaşasın neşe! Kim bu dünyanın üç hafta daha
süreceğine güvence verebilir?
BARTHOLO - Sallamadan benim üç yüz frankımı faiziyle
öderseniz daha iyi edeceksiniz, bilgiç berber. Size şimdiden haber veriyorum.
FIGARO - Doğruluğumdan kuşkulanıyor musunuz efendim?
Sizin üç yüz frankınız öyle mi? Onları bir dakika bile yadsımaktansa, bütün
yaşamım boyunca size üç yüz frank borçlu olmayı yeğlerim.
BARTHOLO - Peki söyleyin bakalım, götürdüğünüz şekerleri
sizin kız nasıl buldu?
FIGARO - Hangi şekerleri? Ne söylemek istiyorsunuz?
BARTHOLO - Canım, hani bu sabah, şu mektup kâğıdıyla
yapılan külahtaki şekerleri.
FIGARO - Allah belamı versin ki...
ROSINE (Sözünü keserek.) - Mösyö Figaro, hani sizi
uyarmıştım; şekerleri benim gönderdiğimi çocuğa söylediniz mi?
FIGARO - Haa! Eveet, şimdi anladım; bu sabahki şekerler
değil mi? Nasıl da aptalım! Onu hepten unutmuşum... Gerçekten madam,
olağanüstüydü.
BARTHOLO - Olağanüstü! Evet berber efendi, kuşkusuz
öyledir; şimdi de yanlışınızı düzeltin bakalım! Doğrusu, çok güzel bir
sanatınız var.
FIGARO - Sanatımın nesini beğenmediniz efendim?
BARTHOLO - Bu sanat size güzel bir ün kazandıracak!
FIGARO - Ben de bu üne layık olmaya çalışacağım efendim!
BARTHOLO - Ona katlanacağım desenize efendim!
FIGARO - Öyle istek buyuruluyorsa efendim!
BARTHOLO - Pek yukardan konuşuyorsunuz, beyefendi. Şunu
bilin ki tartışmada bir budalaya sözü bırakmam.
FIGARO (Arkasını dönerek.) - İşte bu noktada
birbirimizden ayrılıyoruz. Bense sözü, her zaman budalaya bırakırım.
BARTHOLO - Delikanlı, hele şunun söylediğine de bak!
FIGARO - Evet şunu söylemek istiyorum; Siz karşınızdakini
yalnızca ustura kullanmasını bilen bir köy berberi mi sanıyorsunuz? Mösyö
Bartholo, bilin ki ben Madrid'te yazarlık bile yaptım; beni çekemeyenler
olmasaydı...
BARTHOLO - Peki ama, mesleğinizi değiştirip buraya
geleceğinize niçin orada kalmadınız?
FIGARO - Herkes işine geldiği gibi davranmakta özgürdür.
Bir kez kendinizi benim yerime koyun.
BARTHOLO - Kendimi senin yerine koymak, öyle mi! Hele
söylediği lafa bak, şimdi bana budalaca laflar söylettireceksin.
FIGARO - Aman efendim, söylemeye başladınız bile; işte
şurada uyuklayan meslektaşınıza soralım!
KONT (Kont kendine gelerek.) - Ben... ben Mösyönün
meslektaşı değilim.
FIGARO - Öyle mi! Bense buraya görüşmeye geldiğinizi
düşünerek sizin de aynı meslekten olduğunuzu sanmıştım.
BARTHOLO (Öfkeyle.) - Sözün kısası, gelişinizin nedeni
nedir? Yoksa bu akşam da madama verilecek mektubunuz mu var? Hadi söyleyin,
buradan çekilmem gerekirse başka yere gideyim.
FIGARO - Bizim gibi zavallılara ne de sert
davranıyorsunuz. Sizi tıraş etmek için gelmiştim, hepsi bu; bugün gününüz değil
miydi?
BARTHOLO - Öyleyse, şimdi git de birazdan gelirsin.
FIGARO - Birazdan gelmek mi? Yarın sabah bütün garnizona
iç yumuşatıcı verilecek, bu işi kayırmayla üstlenebildim. Yitirecek zamanım
olmadığını kestirebilirsiniz. Odanızda mı tıraş olacaksınız?
BARTHOLO - Hayır, odama geçmeyeceğim. Peki ama, burada
tıraş olmama ne engel var?
ROSINE (Alayla.) - Aman nasıl da incesiniz canım! Hani
neredeyse benim odamda tıraş olacaksınız.
BARTHOLO - Kızıyor musun! Bağışla, çocuğum, dersin
neredeyse bitecek; seni dinlemek zevkinden bir an bile kendimi yoksun etmek
istemiyorum da...
FIGARO (Alçak sesle konta.) - Onu buradan
çıkartmayacağız! (Yüksek sesle bağırarak.) L'Eveillè! La Jeunesse! Tıraş
takımı, su, mösyöye ne gerekiyorsa çabuk getirin.
BARTHOLO - Evet, şimdi de çağırın bakalım! Sizin
sağaltımınızla hepsi de yorgun, güçsüz, bitkin bir durumda yatıyorlar.
FIGARO - Öyleyse ben gidip getireyim. Tıraş takımınız
odanızda değil mi? (Yavaşça, Kont'a.) Onu dışarı çekeceğim.
BARTHOLO - (Anahtar destesini çıkarır ve kendi kendine
söylenir.) Hayır, hayır, ben kendim giderim. (Yavaşça, Kont'a.) Rica ederim,
gözünüzü onlardan ayırmayın.
SAHNE VI
FIGARO, KONT, ROSINE.
FIGARO - Fırsatı nasıl kaçırdık! Anahtar destesini bana
verecekti. Pancurun anahtarı da onların arasındaydı değil mi?
ROSINE - En parlayan anahtar oydu.
SAHNE VII
BARTHOLO, FIGARO, KONT, ROSINE.
BARTHOLO (Geri dönerek kendi kendine.) - Şu uğursuz
berberi neden burada bıraktım. (Figaro'ya.) Al şunu. (Anahtar destesini verir.)
Takım, odamda, yazı masasının altında, ama başka hiçbir şeye dokunma.
FIGARO - Tanrı göstermesin, sizin gibi kuruntulu adamın
bir şeyine el sürülür mü? (Giderken kendi kendine.) Görüyorsunuz ya! Tanrı
masumları nasıl da korur!
SAHNE VIII
BARTHOLO, KONT, ROSINE.
BARTHOLO (Kont'a yavaşça.) - Kont'a mektubu götüren işte bu kopuk!
KONT (Yavaş sesle.)
- Bende de dolandırıcı bir adam izlenimi bıraktı.
BARTHOLO - Bir daha beni aldatamaz ya artık.
KONT - Bu konuda gereken bütün önlemleri aldık sanırım.
BARTHOLO - Evet, her şey güvende; onu Rosine'le bir arada
bırakmaktansa odama göndermenin daha akıllıca olacağını düşündüm.
KONT - Ben yanlarındayken tek bir sözcük konuşabilirler
miydi hiç!
ROSINE - Efendiler, birinin yanında böyle gizliden
gizliye konuşmak doğrusu çok kibarca bir davranış. Peki bizim ders ne olacak?
(O sırada tabak kırılmasına benzer bir şangırtı
işitilir.)
BARTHOLO (Haykırarak.) - Neler işitiyorum, Tanrı korusun!
Taş yürekli berber her şeyi merdivenlerden düşürdü. Tıraş takımımın en güzel
parçalarını param parça etti. (Dışarıya koşar.)
SAHNE IX
KONT, ROSINE.
KONT - Figaro'nun kurnazlığının bize sağladığı şu
fırsattan yararlanalım; yalvarırım madam, düşeceğiniz tutsaklıktan sizi
kurtarabilmek için bu akşam bir dakikacık olsun görüşmemize izin verin.
ROSINE - Ah! Lindor!
KONT - Pancurunuza dek çıkabilirim. Bu sabah sizden
aldığım mektuba gelince, zor bir duruma düştüğümden, mektubu...
SAHNE X
ROSINE, BARTHOLO, FIGARO, KONT.
BARTHOLO - Aldanmamışım; her şey kırılmış, tuzla buz
olmuş.
FIGARO - Çok büyük iş olmuş sanki. Merdivenler de öyle
karanlıktı ki! (Kont'a anahtarı gösterir.) Merdivenden çıkarken bu
anahtarlardan biri takıldı.
BARTHOLO - İnsan bir iş yaparken dikkatli olmalı. Anahtar
takılmış! Becerikli adamsın doğrusu!
FIGARO - Vallahi efendim, isterseniz daha becerikli
birini bulun.
SAHNE XI
ÖNCEKİLER, DON BAZILE.
ROSINE - (Dehşetle, kendi kendine.) Ay! Don Bazile!
KONT (Kendi kendine.) - Aman Tanrım!
FIGARO(Kendi kendine.)
- Bak şu şeytanın işine!
BARTHOLO (Ona karşı giderek.) - Vay! Bazile, sen misin? Geçmiş olsun
dostum. Rahatsızlığınız demek pek önemli değildi? Senyör Alonzo beni gerçekten
çok korkuttu; isterseniz kendisine sorun, beni tutmasaydı, şimdi sizi görmeye
çıkıyordum.
DON BAZILE (Şaşırarak.)
- Senyör Alonzo mu?
FIGARO (Ayaklarını yere vurarak.) - Peki, ikide bir böyle
duracak mıyız? Neredeyse iki saat olacak, daha sakalınızı kazıyamadık... olmaz
olsun böyle uğraş.
DON BAZILE (Karşısındakileri süzerek.) - Efendiler, bana lütfen söyler misiniz?..
FIGARO - Ben gidince onunla görüşürsünüz.
DON BAZILE - Ama, ben şeyi söylemek istiyordum...
KONT - Şimdi susmalısınız, Bazile; doktora yeni bir haber
getirdiğinizi mi sanıyorsunuz? Müzik dersi için yerinize beni
gönderdiğinizi söylemiştim.
DON BAZILE (Daha çok şaşırarak.) - Müzik dersi ha!... Alonzo!...
ROSINE (Yavaşça Bazile'e.) - Peki, susun artık.
DON BAZILE - Demek Rosine de onlardan yana!
KONT (Yavaş sesle, Bartholo'ya.) - Bari ona böyle
kararlaştırdığımızı fısıldayıverin.
BARTHOLO (Yavaşça, Bazile'e.) - Senyörün öğrencin olmadığını yadsıyıp sakın
bizi yalancı çıkarma, sonra her şeyi alt üst edersin.
DON BAZILE - Aaa!
BARTHOLO (Yüksek sesle.) - Gerçekten Bazile,
yetiştirdiğin öğrenciyle övünebilirsin; doğrusu ondan daha yetenekli bir kimse
düşünülemez.
DON BAZILE (Şaşkınca.) - Öğrencim mi? (Yavaş sesle.)
Kontun evini değiştirdiğini size bildirmeye gelmiştim.
BARTHOLO (Yavaş sesle.) - Biliyorum, susun...
BAZİLE (Yavaş sesle.) - Kim söyledi size?
BARTHOLO (Yavaş sesle.)
- Kendisi söyledi!.
KONT (Yavaş sesle.) - Tabii ben; ama siz yalnız dinleyin.
ROSINE (Yavaş sesle.) - Susmak sizin için bu denli güç
mü?
FIGARO (Yavaş sesle.) - Vay koca herif, vay!... sağır
olmuş sanırım!
DON BAZILE (Kendi kendine.) - Hey Tanrım, burada
aldatılan kim acaba? Herkes olup bitenleri biliyor.
BARTHOLO (Yüksek sesle.) - Peki Bazile, noter işi ne oldu?
FIGARO - Şimdi bu işi bırakın; bütün gece noterden söz
edebilirsiniz.
BARTHOLO (Bazile'e)
- Bir tek sözcükle, yalnızca bu noterden hoşnut olup olmadığınızı
söyleyebilir misiniz?
DON BAZILE (Şaşkın.)
- Hangi noterden?
KONT (Gülerek.) - Nasıl hangi noterden? Hani bir noterle
görüşmüştünüz ya!
DON BAZILE (Sabırsızlıkla.) - Hayır, ben noterle filan
görüşmedim.
KONT (Bartholo'ya Bazile'i göstererek.) - Rosine'in
önünde her şeyi anlatmasını mı istiyorsunuz? Onu savalım.
BARTHOLO (Yavaş sesle Kont'a.) - Hakkınız var.
(Bazile'e.) Böyle birdenbire hangi hastalığa tutuldunuz?
DON BAZILE (Öfkeyle.) - Sözlerinizden bir şey
anlamıyorum.
KONT (Eline bir kese altın sıkıştırır.) - Evet, doktor
hasta olduğunuz halde niçin buraya geldiğinizi soruyor.
FIGARO - Aman, bir ölü gibi sapsarı!
DON BAZILE - Eveet, işi şimdi anlıyorum!
KONT - Gidip yatın, sevgili Bazilem, sanırım daha
iyileşmediniz. Hem sizi gördükçe korkuyoruz; gidin yatın hadi.
FIGARO - Adamın ağzı burnu birbirine karışmış; hemen
yatmalısınız, hemen yatmalısınız.
BARTHOLO - Vallahi ateşi bir fersah uzaktan duyuluyor.
Yatağınıza buyursanız.
ROSINE - Peki niçin sokağa çıktınız? Hastalığınız belki
de bulaşıcıdır. Hadi artık dinlenmeye çekilin.
DON BAZILE (Pek şaşırarak.) - Yatayım mı!
HEPSİ BİR AĞIZDAN - Elbette! Yatmalısınız!
DON BAZILE (Hepsine bakarak.) - Gerçekten baylar,
çekilsem, sanırım iyi olacak. Çünkü
burada kendimi pek rahatsız duyumsuyorum.
BARTHOLO - Yarın inşallah görüşürüz, ama iyi olursanız...
KONT - Erkenden size uğrarım Bazile.
ROSINE - Yatağınıza yatın, kendinizi de sıcak tutun. İyi
uykular Mösyö Bazile.
DON BAZILE ( Kendi
kendine.) - Sözlerinizden bir şey anlıyorsam arap olayım. Bu kese olmasaydı...
HEPSİ BİRDEN - İyi uykular Bazile, iyi uykular!
DON BAZILE (Giderken.) - İyi, öyle olsun bakalım. İyi
uykular... (Hepsi gülerek onu gönderirler.)
SAHNE XII
ROSINE, BARTHOLO, FIGARO, KONT.
BARTHOLO (Ciddi bir sesle.) - Adamcağızın durumu hiç de
iyi değildi.
ROSINE - Gözleri de dalgındı.
KONT - Sanırım açık hava
dokundu.
FIGARO - Nasıl da kendi kendine konuşuyordu, gördünüz mü?
Şu hastalık insanı ne duruma düşürüyor, Tanrım. (Bartholo'ya.) Şimdi artık
tıraşa karar verdiniz mi? (Koltuğu Kont'tan uzak bir yere iter ve tıraş bezini
verir.)
KONT - Dersi bitirmeden önce, size öğretmek onuruna
ulaştığım bu sanatın kurallarından, birkaç sözcükle söz etmek istiyorum, madam.
(Rosine'e yaklaşır ve kulağına alçak sesle bir şeyler fısıldar.)
BARTHOLO (Figaro'ya.) - Yoksa onları görmeyeyim diye mi
önüme geçip bana bu kadar yaklaşıyorsunuz?
KONT (Yavaş sesle, Rosine'e.) - Pancurun anahtarı bizde,
tam gece yarısı burada olacağız.
FIGARO (Tıraş bezini Bartholo'nun boynuna geçirir.) - Ne
göreceksiniz? Bu bir dans dersi olsaydı, siz de seyrederdiniz, ben de; oysa
şarkı dersi!... Ay, ay, ay!
BARTHOLO - Ne oldunuz? Neyiniz var?
FIGARO - Gözüme bir şey mi kaçtı ne? (Başını
yaklaştırır.)
BARTHOLO - Aman oğuşturayım.
FIGARO - Sol gözümde, şuraya biraz hızlı üfler misiniz?
(Bartholo Figaro'nun başını tutarken, üstünden bakıp âşıkların konuştuklarını
görünce Figaro'nun başını hızla iterek onların sözlerini dinlemeye gider.)
KONT (Yavaş sesle, Rosine'e.) - Mektubunuza gelince,
biraz önce, burada kalabilmek için öyle zor bir duruma düştüm ki...
FIGARO (Uzaktan haber vermek için.) - Öhö! Öhö!...
KONT - Kılık değiştirmenin bu kez de yararsız olduğunu
görünce pek üzüldüm...
BARTHOLO (İkisinin arasına girerek.) - Yararsız kılık
değiştirmeniz, öyle mi?
ROSINE (Korkarak.) - Ay!
BARTHOLO - Madam, hiç sıkılmayın. Doğrusu çok güzel,
nasıl oluyor da gözümün önünde, karşımda, beni böyle aşağılamaya cesaret
ediliyor?
KONT - Ne oldu efendim, neyiniz var?
BARTHOLO - Vay seni gidi Alonzo olacak hain herif vaay!
KONT - Bartholo Hazretleri, siz şimdi benim de tanık olduğum bu nöbetleri
sık sık geçiriyorsanız, doğrusu matmazelin karınız olmak istememesine pek de
şaşmıyorum artık.
ROSINE - Karısı olmak mı? Ben mi! Bütün ömrümü kıskanç ve
yaşlı bir adamın yanında geçirmek! Mutluluk yerine beni iğrenç bir tutsaklığa
düşürmesine razı olmak!
BARTHOLO - Aman Tanrım, neler işitiyorum!
ROSINE - Evet, artık sesim çıktığınca haykırıyorum:
Canımı da, malımı da hiçbir hak tanımayarak tıktığınız bu korkunç tutukevinden
beni çekip çıkaracak kimseye bütün yüreğimi ve yaşamımı vereceğim. (Rosine
çıkar.)
SAHNE XIII
BARTHOLO, FIGARO, KONT.
BARTHOLO - Öfkemden boğuluyorum.
KONT - Doğrusunu isterseniz doktor, genç bir kadının
yaşlı bir adamla evlenmesi çok...
FIGARO - Evet, kadın genç olursa yaşlı adamda hiç akıl
kalır mı?
BARTHOLO - Nasıl! Ne diyorsun yahu! Kendi gözlerimle
görüp sonra da senin sözlerine mi inanayım? Uğursuz berber, hele sen yok musun!
Tanrım, çıldırasım geliyor.
FIGARO - Aklını kaçırıyor, ben gidiyorum.
KONT - Ben de geliyorum, vallahi adam çıldırıyor.
FIGARO - İşte bak! Delirdi... Delirdi... (Çıkarlar.)
SAHNE XIV
BARTHOLO (Arkalarından koşarak.) - Delirmişim öyle mi!
Alçak, ayartıcı herif, şeytanın art ayağı. Burada çevirdiği dolaplara hele bir
bak, hepinizin Tanrı belasını versin... Delirmişim ha!... İşte... şu masayı
gördüğüm gibi onları gördüm... Sonra da utanmadan... Bu işi bana yalnızca
Bazile çözebilir. Evet, hemen onu çağırtmalıyım. Hey!... Kimse yok mu orada...
Of, yalnız olduğumu unutuyorum... Bir komşu yok mu, kim olursa olsun. Tanrım
çıldıracağım! Aklımı oynatacağım!
DÖRDÜNCÜ PERDE
Sahne karanlıktır.
SAHNE I
BARTHOLO ve elinde bir kâğıt fenerle DON BAZILE.
BARTHOLO - Bazile, demek onu tanımıyorsunuz, öyle mi? Bu
söylediklerinizin hiç olanağı var mı yahu?
DON BAZILE - Yüz kez daha sorsanız, yine aynı yanıtı
alacaksınız. Size Rosine'in mektubunu vermesinden anlaşılıyor ki, kesinlikle
kontun adamlarından biridir. Ama bana verdiği kesenin görkemine bakılırsa bu
adam kontun ta kendisi de olabilir.
BARTHOLO - Hadi canım! Peki ama, keseyi niçin kabul
ettiniz?
DON BAZILE - Ne bileyim, adamla anlaşmış görünüyordunuz;
onun için ben de almakta hiçbir sakınca görmedim. Aslına bakarsanız, böyle zor
anlarda bir kese altın, bence yeterli bir kanıttır. Hem de atalarımızın dediği
gibi: Alınması uygun olan bir şeyin...
BARTHOLO - Desene, ...geri verilmesi de...
DON BAZILE - Hayır, saklanması da... uygundur, efendim.
BARTHOLO (Şaşırarak.) - Yaaaa!..
DON BAZILE - Evet, ben böyle kimi çeşitlemelerle birçok
atasözü uydururum. Ama şimdi konuya gelelim. Ne yapmaya karar verdiniz bakalım?
BARTHOLO - Bazile, siz benim yerimde olsanız Rosine'i ele
geçirmek için son çabanızı da harcamaz mısınız?
DON BAZILE - Vallahi doktorcuğum, hayır. Çünkü her türlü
malda, ona sahip olmak önemli bir şey değildir. İnsanı asıl mutlu eden, bu
maldan yararlanabilmektir. Benim düşüncemi sorarsanız, sizi sevmeyen bir
kadınla evlenmek, başınızı tehlikeye sokmak demektir.
BARTHOLO - Bir yıkımdan korkuyorsunuz, öyle mi?
DON BAZILE - Ee, ee, doktor... Son yıllarda böyle
olaylara pek sık raslanıyor. Bana kalırsa, kızı hiç zorlamamalı.
BARTHOLO - Başüstüne Bazile hazretleri! Onu elimden
kaçırıp da üzüntümden öleceğime, o benimle evlendiğine yansın!
DON BAZILE - Bu sizin için ölüm kalım sorunuysa, evlenin
doktor, evlenin elbette.
BARTHOLO - Öyle yapacağım elbette, hem de bu gece.
DON BAZILE - Hoşça kalın öyleyse; Rosine'le konuşurken
erkekleri kötülemeyi unutmayın sakın.
BARTHOLO - Evet, hakkınız var.
DON BAZILE - Karaçalın, doktor, karaçalın! Sözlerinizin
temeli bu olmalıdır.
BARTHOLO - İşte bu, Alonzo'nun istemeyerek bana
gösterdiği mektup, canım Rosine'in yazdığı mektup, burada... Kızı yola getirmek
için belki işimize yarar.
DON BAZILE - Hoşça kalın, hepimiz gün doğmadan saat
dörtte burada olacağız.
BARTHOLO - Daha erken gelemez misiniz?
DON BAZILE - Olanaksız, noterin başka yerde de işi var.
BARTHOLO - Nikâh işlemi mi?
DON BAZILE - Evet, berber Figaro'nun evinde; yeğenini
evlendiriyormuş.
BARTHOLO - Yeğenini mi? Onun yeğeni yoktur ki.
DON BAZILE - Notere öyle söylemişler.
BARTHOLO - Bu dolaplarda o herifin de parmağı var; kör
şeytan!..
DON BAZILE - Bir şeyden mi kuşkulanıyorsunuz?
BARTHOLO - Vallahi, bu adamlar öyle açıkgöz ki! Beni
dinleyin dostum, içime kuşku düştü, şu notere bir gidiverseniz. Hemen şimdi
buraya gelmez mi acaba?
DON BAZILE - Yağmur yağıyor, dışarda hava pek kötü; ama
buna karşın hiçbir şey buyruğunuzu yerine getirmeme engel olamaz. Siz ne
yapıyorsunuz?
BARTHOLO - Seni geçireceğim. Figaro, bütün uşaklarımın
hakkından geldi. Burada yalnızım şimdi.
DON BAZILE - Fenerim var benim.
BARTHOLO - Bazile, işte kapının anahtarı; uyumayıp seni
bekleyeceğim; noterle senden başka eve kim gelirse gelsin kapıyı açmayacağım.
DON BAZILE - Bunca önlemden sonra artık her şeyden emin
olabilirsiniz.
SAHNE II
ROSINE yalnızdır, odasından çıkar.
ROSINE - Kulağıma sesler geldi, sanırım birileri konuşuyordu.
Saat de tam gece yarısı. Lindor da daha gelmedi! Havanın kötü olmasından
yararlanabilirdi... Kimse de onu içeri girerken görmezdi... Ah! Lindor, beni
sen de aldattıysan!.. Bir gürültü işitiyorum!.. Aman Tanrım! Vasim geliyor...
Odama gireyim.
SAHNE III
ROSINE, BARTHOLO.
BARTHOLO (Lambayı uzatarak.) - Aa, Rosine! Daha odanıza
çekilmediğinize göre...
ROSINE - Şimdi yatacaktım.
BARTHOLO - Bu kötü havada rahat edemezsiniz. Size
hemen söylemem gereken pek çok sözüm
var.
ROSINE - Benden
yine ne istiyorsunuz? Bütün gün üzdüğünüz yetmedi mi?
BARTHOLO - Beni dinle, Rosine.
ROSINE - Sizi yarın dinlerim.
BARTHOLO - Tanrı aşkına bir dakika!
ROSINE (Kendi kendine.) - Ya şimdi o gelirse!
BARTHOLO (Rosine'e mektubu göstererek.) - Bu mektubu
tanıyor musunuz?
ROSINE (Mektubu tanıyarak.) - Aaa! Aman Tanrım!...
BARTHOLO - Niyetim, Rosine, hiçbir zaman sizi
cezalandırmak değildir. Bu yaşlarda insan yolunu şaşırabilir; ama ben sizin
dostunuzum, dinleyin biraz beni.
ROSINE - Artık hiçbir şey dinleyemem.
BARTHOLO - Kont
Almaviva'ya yazdığınız şu mektubu...
ROSINE (Şaşırarak.) - Kont Almaviva'ya mı?
BARTHOLO - Görüyor musunuz bu kont ne kötü bir adammış;
mektubunuzu alır almaz, sanki bir başarı kazanmış gibi ortaya yaymış; bu
mektubu da kendisinin düşüp kalktığı bir kadında buldum.
ROSINE - Kont Almaviva!.. Öyle mi!..
BARTHOLO - Bu aşağılık duruma, siz de güçlükle
inanıyorsunuz değil mi Rosine'im? Deneyimsizlik kadınların herkese inanmasına,
onların saf gönüllü olmasına yol açar! Ama, nasıl bir tuzağa düşürüleceğinizi
hiç düşündünüz mü? Kuşkusuz, sizin gibi tehlikeli bir rakibi etkisiz duruma
getirmek için, bu kadın bana her şeyi açıkladı. Şaşkınlığımdan titredim!
Kont'un en bayağı adamlarından biri olup Bazile'in öğrencisi olduğunu söyleyen,
adı uydurma olan şu Alonzo ile Figaro'nun birlikte hazırladıkları o iğrenç
tuzak, az kalsın seni hiç kimsenin çıkaramayacağı öyle bir uçuruma
sürükleyecekmiş ki...
ROSINE (Bitkin bir durumda.) - Ne rezalet!.. Nasıl olur!
Lindor, öyle mi! O genç ve yakışıklı adam!..
BARTHOLO (Kendi kendine.) - Ah! Demek adı Lindor'muş...
ROSINE - Demek bütün yaptıkları... Kont Almaviva
içinmiş... Yani bir başkası için.
BARTHOLO - Ötesini bilmiyorum, yalnızca mektubu verirken
bana böyle söylediler.
ROSINE (Canı sıkılarak.) - Ah! Ne alçaklık!.. Ama o
cezasını bulacak... Doktor, siz benimle evlenmek istiyordunuz, değil mi?
BARTHOLO - Bunu nasıl da gönülden istediğimi sen de
bilirsin.
ROSINE - Eğer beni birazcık olsun seviyorsanız, sizinle
evlenmeye razıyım.
BARTHOLO - Çok güzel! Noter de bu gece gelecek.
ROSINE - Durun, dahası var; Aman Tanrım! Bu ne büyük
aşağılanma benim için!.. Bilmiş olun ki, alçak az sonra şu pencereden girecek.
Anahtarını sizden çalmanın yolunu bulmuşlar.
BARTHOLO (Anahtar destesine bakarak.) - Vay! Hırsızlar!
Sen üzülme çocuğum, yalnız bırakmam seni.
ROSINE (Korkuyla.)
- Ama doktor! Ya üzerlerinde silah varsa!
BARTHOLO - Haklısın, o zaman öcümü alamam belki. Öyleyse
sen Marceline'in yanına çık; kapıyı da iki kez kilitlersin. Ben de gideyim,
yanıma bir polis alıp evin çevresinde onu bekleyeyim. Geldiklerini görünce
hırsız var diye bağırıp yakalattırırım. Böylece hem öcümüzü alırız, hem de
herifi başımızdan uzaklaştırırız. Emin ol ki, sana olan aşkım bütün bu
üzüntüleri unutturacak...
ROSINE (Umutsuzlukla.) - Siz yalnız benim kusurumu
bağışlayın da! (Kendi kendine.) Ah, aslında ben, cezamı çekiyorum.
BARTHOLO (Giderek.) - Pusu kurmaya gidiyorum. Sonunda
Rosine'i elde ettim. (Çıkar.)
SAHNE IV
ROSINE, yalnız.
ROSINE - Aşkı, üzüntülerimi unutturacakmış!.. Aah! ne
kadar mutsuzum!.. (Mendilini çıkarır ve ağlamaya başlar.) Tanrım, ne yapmalı?..
Neredeyse şimdi gelecek, hayır bana yaptığı alçaklığa karşın, hiçbir şey
olmamış gibi burada kalacağım ve o alçakça davranışını yüzüne vuracağım... Of,
öyle görmek istiyorum ki onu. O soylu yüz, o ince davranışlar, o tatlı ses!..
Demek ahlaksız bir adamın alçakça bir hilesinden başka bir şey değilmiş!.. Ah!
Zavallı kız, mutsuz kız!.. Ne oluyor! Birisi pancuru açıyor sanırım! (Kaçar.)
SAHNE V
KONT, FIGARO.
(Kont uzun bir pelerine sarınmış olarak
pencerede görünür.)
FIGARO (Dışarıya konuşarak.) - Biri kaçıyor, içeri
gireyim mi?
KONT (Dışardan.) - Kaçan erkek mi?
FIGARO - Hayır.
KONT - Rosine
senin korkunç yüzünü görüp kaçmış olacak.
FIGARO (Odaya atlar.) - Vallahi öyle olacak... O yağmur
ve şimşeğin altında buraya kadar nasıl da gelebildik.
KONT (Uzun bir pelerine sarınmış.) - Elini bana ver. (O
da içeri atlar.) Artık zafer bizimdir!..
FIGARO ( Pelerinini çıkarıp atar.) - Üstümüz başımız da sırsıklam olmuş. Doğrusu
serüven arayanlar için çok güzel hava!.. Efendimiz geceyi nasıl buluyor?
KONT - Bir âşık için olağanüstü.
FIGARO - Evet, ama ya bir sırdaş için?.. Ya biri buraya
gelirse...
KONT - Benimle birlikte değil misin? Daha neden
korkuyorsun?.. Asıl benim kaygım başka; vasisinin evini hemen terk etmesi için
Rosine'i nasıl razı etmeli.
FIGARO - Bu güzel bayan için, demek hepsi aynı derecede
güçlü üç yardımcınız var: aşk, kin ve korku.
KONT (Karanlıkta çevresine bakınarak.) - Nikâhımızı
kıymak için noterin senin evinde beklediğini ona birdenbire nasıl söylemeli?..
Kararımı belki çok korkusuzca bulacak... bana küstah diyecek.
FIGARO - Eğer size küstah derse, siz de ona acımasız
dersiniz. Kadınlar kendilerine acımasız denmesinden çok hoşlanırlar. Hem de
size karşı istediğiniz gibi bir sevgi gösterirse, o zaman kim olduğunuzu
söylersiniz; aşkınızdan hiç kuşkusu kalmaz artık.
SAHNE VI
KONT, ROSINE,
FIGARO.
(Figaro masanın
üstündeki mumların hepsini yakar.)
KONT - İşte geliyor. Benim güzel Rosineim!..
ROSINE (Sakınan bir tonla.) - Neredeyse, gelmenizden
umudumu kesecektim.
KONT - Hoş bir kaygı!.. Ama, fırsattan yararlanıp, benim
gibi bir zavallıyla evlenmeyi size önermek biraz yersiz olacak. Siz nerede
görüşmemizi isterseniz, size onurum üzerine ant içerim ki...
ROSINE - Mösyö, şunu bilin ki, sizi sevdiğimi söylediğim
anda evlenmemize razı olmasaydım, şimdi burada bulunmazdınız. Bu görüşmemizdeki
uygunsuzluğun özürü, zorunluktan başka bir şey değil.
KONT - Siz, Rosine! Soylu olmayan, servetsiz bir
zavallının karısı olacaksınız, öyle mi!
ROSINE - Soyluluk, servet! Bu raslantı oyunlarını bir
yana bırakalım; niyetinizde içten olduğunuzu bana kanıtlarsanız...
KONT (Ayaklarına kapanarak.) - Rosineim! Sizi öyle çok
seviyorum ki!..
ROSINE (Öfkeyle.) - Sus gafil!.. Bu sözleri nasıl
ağzınıza alabiliyorsunuz!.. Beni öyle seviyormuş ki... Boşuna! Geçti artık;
senden nefret etmek için işte bu sözü bekliyordum. Ama... Hak ettiğin vicdan
acısıyla seni baş başa bırakmadan önce... (Ağlayarak.) ...Bil ki ben de seni
seviyordum; yoksul yazgını paylaşmakla mutlu olacağımı sanıyordum. Alçak
Lindor; seninle yaşamak için her şeyi bırakmaya hazırdım. Ama, benim bu iyi
düşüncelerime karşılık yaptığın o alçakça davranış, beni satmak istediğin şu
küstah Kont Almaviva'nın ahlaksızlığı, bereket versin, zayıflığımın şu kanıtını
yeniden elime geçirdi. Şu mektubu anımsıyor musun?
KONT (Coşkuyla.) - Bunu vasiniz mi size verdi?
ROSINE (Gururla.)
-Evet, bunu ona borçluyum.
KONT - Oh, Tanrım, çok mutluyum! Mektubu ben ona
vermiştim. Dün vasinizle konuşurken, çok zor duruma düşmüştüm. Kendisinde güven
uyandırmak için bu mektubu gösterdim ve ama durumu size bir türlü haber
veremedim; Rosineim, demek gerçekten beni seviyorsunuz, öyle mi!
FIGARO - Efendimiz, siz de yalnızca sizi sizin için seven
bir kadın aramıyor muydunuz aslında!..
ROSINE - Efendimiz mi!.. Ne diyor o?
KONT (Geniş pelerini üstünden atıp görkemli giysisiyle
görünür.) - Dünyanın en sevilen kadını;
sizi daha fazla aldatmayalım! Ayaklarınıza kapandığını gördüğünüz bu mutlu adam
Lindor değil, altı aydan beri sizi arayan ve aşkınızdan ölen Kont Almaviva'dır.
ROSINE (Kontun kolları arasına düşer.) - Ah!..
KONT (Şaşırır.) -
Figaro!..
FIGARO - Efendimiz, kaygılanacak bir şey yok; sevinçten
doğan coşkular çabuk geçer; işte, işte kendine geliyor. Vallahi, pek de güzel
bir kızmış.
ROSINE - Ah, Lindor!.. Ah, Kont!.. Suçum ne büyük, bir
bilseniz! Az daha bu gece vasimle evlenecektim.
KONT - Siz, öyle mi Rosine?
ROSINE - Cezamı kendim çekmiş olurdum, bütün ömrümce
sizden nefret edecektim! Oh Lindor! Sevmek için doğan insanlara nefret ve
kinden daha korkunç işkence olur mu?
FIGARO (Pencereye bakar.) - Efendimiz, pencereden
merdiveni kaldırmışlar. Nasıl döneceğiz şimdi!..
KONT - Kaldırmışlar mı?..
ROSINE (Coşkuyla.) - Evet, bu da benim marifetim...
Doktor yapmış olacak. İşte saflığımın sonucu. Beni aldattı, her şeyi açıkladım
ona; her şeyi açığa vurdum. Burada olduğunuzu biliyor; hatta polisle buraya
gelecek.
FIGARO (Yine bakarak.) - Efendimiz, sokak kapısı açılıyor...
ROSINE (Korkarak Kont'un kolları arasına atılır.) - Ah!..
Korkuyorum Lindor!..
KONT (Gözüpeklikle.) - Beni seviyorsunuz, değil mi
Rosine! Artık hiç kimseden korkum yok, eninde sonunda karım olacaksınız; bu
iğrenç bunağı istediğim gibi cezalandıracağım!..
ROSINE - Hayır, hayır sevgili Lindor, ona da acıyın.
Yüreğim o denli dolu ki öcü alacak hiçbir yeri yok.
SAHNE VII
DON BAZILE, NOTER ve öncekiler.
FIGARO - Efendimiz, noterimizi tanıtayım size.
KONT - Ooo, dostunuz Bazile de gelmiş!
DON BAZILE - Aman! Neler görüyorum!
FIGARO - Dostum, hangi rüzgâr sizi buralara attı!
DON BAZILE - Bu ne raslantı efendilerim?..
NOTER - Bu gençlerin mi nikâhları kıyılacak?..
KONT - Evet efendim, siz bu gece, berber Figaro'nun
evinde Matmazel Rosine'le benim nikâhımı kıyacaktınız; ama sonradan
öğreneceğiniz kimi nedenlerle bu evi yeğledik. Nikâh kâğıtlarımızı getirdiniz
mi?
NOTER - Demek Kont Almaviva ile konuşmak onuruna
ulaşıyorum?
FIGARO - Öyle oluyor efendim.
DON BAZILE (Kendi kendine.) - Doktor anahtarı bunun için
bana verdiyse...
NOTER - Ama efendimiz, bende iki nikâh kâğıdı var, birbirine
karıştırmayalım sakın: işte bu sizinki; öteki de Sinyor Bartholo ile gene...
Sinyora Rosine'in; sanırım bu iki bayan, aynı adı taşıyan iki kardeş
olacaklar!..
KONT - Hele biz kendimizinkini imzalayalım da... Bazile!
ikinci tanığımız olmak ister misiniz?
(İmzalarlar.)
DON BAZILE - Ama, efendimiz... Ben bu işi anlayamadım...
KONT - Ama Bazile, sizin de ufak bir şey canınızı
sıkıyor, her şeye şaşırıyorsunuz.
DON BAZILE - Efendimiz... Ama... Eğer doktor.....
KONT (Bir kese altın fırlatarak.) - Çok çocukça
düşünüyorsunuz; hadi çabuk imzalayın.
DON BAZILE (Şaşırarak.) - Aaaa...
FIGARO - Bir imza için ne çok zorluk çıkarıyorsunuz
canım!
DON BAZILE (Keseyi eliyle tartarak.) - Artık hiçbir
zorluk kalmadı. Yalnız ben bir kez söz verdim mi, sözümü yerine getirmemem için
kesinlikle nedenler okkalı... (İmzalar.)
SAHNE VIII
BARTHOLO, BİR YARGIÇ, birkaç POLİS MEMURU, elinde şamdan tutan UŞAKLAR ve ÖNCEKİLER.
BARTHOLO (Kont'un Rosine'in elini öptüğünü ve Figaro'nun
garip bir biçimde Bazile'i kucakladığını görür. Noter'in boğazına sarılarak.) -
Rosine, sen de bu dolandırıcıların yanındasın, öyle mi?... (Uşaklarına
bağırır.) Hadi hepsini yakalayın, ben birinin yakasına yapıştım.
NOTER - Aman efendim, ben sizin noterinizim.
DON BAZILE - O sizin noteriniz yahu; doktor, alay mı
ediyorsunuz?
BARTHOLO - Vaay, Don Bazile, sen misin? Buraya niçin
geldin?
DON BAZILE - Onu bırakın da, siz niçin biraz önce buraya
gelmediniz?
YARGIÇ (Figaro'yu göstererek.) - Bir dakika izin verin;
şu adamı tanıyorum sanırım. Böyle geç saatte bu eve ne yapmaya geldiniz?
FIGARO - Geç saat mi? Görüyorsunuz ki zaman, akşamla
sabahın tam ortası; aslında ben, burada Kont Almaviva hazretlerine eşlik
ediyorum.
BARTHOLO - Alma.. vi.. va.. mı?
YARGIÇ - Öyleyse, bu adamlar hırsız değilmiş.
BARTHOLO - O konuyu bırakalım şimdi. Evimin dışında, her
yerde ve her zaman kölenizim kont hazretleri; ama bilmelisiniz ki kontluğunuz
burada sökmez. Lütfen çekilip gidin.
KONT - Evet, konumumun burada hiçbir etkisi yoktur; ama
daha önemli olan bir konu var ki, o da biraz önce Rosine'in benimle evlenmiş
olmasıdır.
BARTHOLO - Rosine, bu adam neler söylüyor?
ROSINE - Söylediği doğrudur; ama, neden şaşırdınız? Bu
gece beni aldatanların birinden öcümü almayacak mıydım? İşte onu yaptım.
DON BAZILE - Doktor, ben size o adamın kontun ta kendisi
olduğunu söylememiş miydim?
BARTHOLO - Önemi yok canım; böyle uydurma evlenme mi
olurmuş? Tanıklarınız nerede?
NOTER - Koşulların hepsi tamamdı. Bu iki kişi de tanık
oldular.
BARTHOLO - Nasıl olur, Bazile! İmza mı attınız?
DON BAZILE - Ne yapalım; şu şeytan adamın cepleri insanın
dayanamayacağı kanıtlarla dolu.
BARTHOLO - Kanıtları vız gelir bana. Ben de kendi etkimi
kullanmasını bilirim.
KONT - Kötüye kullandığınız için onu da yitirdiniz...
BARTHOLO - Ama, kız henüz ergin değildir.
FIGARO - Biraz önce ergin oldu ya.
BARTHOLO - Seninle konuşan kim, hileci herif!
KONT - Rosine soylu ve güzel; ben de soylu, genç ve
zenginim. Hem de artık o karım oldu. Her ikimize de aynı derecede onur veren bu
birleşmeden sonra elimden onu nasıl alabilirsiniz?..
BARTHOLO - Hiçbir güç onu elimden alamaz.
KONT - Hem, Rosine artık sizin etki alanınızda değildir.
Onu yasanın yargısına bırakıyorum; sizin getirdiğiniz şu yargıç efendi
zorlayıcı davranışlarınıza karşı karımı koruyacaktır. Gerçek yargıçlar, acı çekenleri savunurlar.
YARGIÇ - Kuşkusuz, en onurlu evlenme için gösterilen bu
gereksiz direnmeden şu sonuç çıkıyor:
doktor Bartholo, koruması altındaki kızın servetini kötüye kullanmıştır; bunun
hesabını vermelidir.
KONT - Hayır, hayır, o evlenmemize razı olsun da, başka
hiçbir şey istemiyorum.
FIGARO - Ona
borcum olan 300 frangın da silinmesini isteyelim... Aklımızı yitirmeyelim.
BARTHOLO (Öfkeyle.) - Demek hepsi bana karşı birlik
olmuşlar. Bir tuzağa düşmüşüm.
DON BAZILE - Ne tuzağı? Düşünün bir kez doktor, kız
gidiyorsa bile paranız elinizde kalıyor; evet, para size kalıyor.
BARTHOLO - Of Bazile, beni rahat bırakın biraz; siz de
paradan başka hiçbir şey düşünmezsiniz... Benim gözüm para mara görmüyor!
Kalması da kötü bir şey değil ya; ama bunun için razı oluyorum sanmayın.
(İmzalar.)
FIGARO - Kah, kah, kah, efendimiz; onların ikisi de aynı
soydan.
NOTER - Ama, efendiler ben bu işi anlayamıyorum. Burada
aynı adı taşıyan iki kız yok muydu?
FIGARO - Hayır efendim, kızımız bir tanedir.
BARTHOLO (Üzülerek.)
-Demek merdiveni kaldırmam da onların işine yaradı. Ah, hep önlemsizliğim
yüzünden yıkıldım...
FIGARO - Hayır, akılsızlığınızdan; ama doktor, doğrusunu
isterseniz yaşlı bir adamı aldatmak için aşkla gençlik bir olursa, adamın buna
engel olmak için yapacağı her şeye, haklı olarak "yararsız sakınma"
denir.
Yorumlar
Yorum Gönder