VİŞNE BAHÇESİ - ANTON ÇEHOV

ANTON ÇEHOV
VİŞNE BAHÇESİ
(Oyun, 4 perde)

KİŞİLER
LUBOV ANDREYEVNA RANEVSKAYA (Çiftlik sahibi kadın)
ANYA (Ranevskaya'nın kız evlatlığı, 24 yaşında)
VARYA (Ranevskaya'nın kız evlatlığı, 24 yaşında)
LEONİD ANDREYEVÎÇ GAYEV (Ranevskaya'nın erkek kardeşi)
YERMOLAY ALEKSEYEVÎÇ LOPAHİN (Tüccar)
PYOTR SERGEYEVIÇ TROFÎMOV (Yüksek okul öğrencisi)
BORlS BORISOVIÇ SÎMEONOV-PÎŞÇlK (Çiftlik sahibi)
ŞARLOTTA İVANOVNA (Mürebbiye)
SEMYON PANTELEYEVIÇ YEPtHODOV (Sayman)
DUNYAŞA (Hizmetçi kız)
FÎRS (Uşak, 87 yaşında bir yaşlı adam)
YAŞA (Genç uşak)
Yoldan Geçen
istasyon Şefi
Posta Memuru
Konuklar
Hizmetçiler

Olay, L.A. Ranevskaya'nın çiftliğinde geçer.

BİRİNCİ PERDE
Çocukların yatak odası olarak kullanılmış olduğu için hâlâ bu adı taşıyan bir oda. Birkaç kapı vardır. Bunlardan biri Anya 'nın odasına açılır. Şafaktan az önce. Güneş doğmak üzeredir. Mayıs. Vişne ağaçları çiçek açmaya başlamıştır. Fakat dışarıda hava soğuktur, bahçede sabah ayazı vardır. Odanın pencereler i kapalıdır.
Dunyaşa elinde mum, Lopahin bir kitapla girerler.
LOPAHİN - Tren geldi, çok şükür. Saat kaç?
DUNYAŞA - Nerdeyse iki. (Mumu üfleyerek söndürür.) Hava aydınlandı sayılır.
LOPAHİN - Ne kadar gecikti tren? En azından iki saat. (Esneyip gerinir.) Ben de az aptallardan değilim ha! Buraya treni istasyonda karşılamak için geldim, sonra da uyuya kalmışım... Oturduğum yerde... Hay Allah! Bari sen uyandırsaydın beni.
DUNYAŞA - Gittiniz sandım. (Kulak kabartır.) İşte, galiba geliyorlar.
LOPAHİN (Kulak kabartır.) - Yok... Bagajları almak, şu bu derken... (Bir susuştan sonra) Lubov Andreyevna beş yıl kaldı yurtdışında. Bilmiyorum şimdi nasıldır... İyi bir insan. Yumuşak, sade. On beş yaşında bir oğlandım, rahmetli babam -o sırada köyde bakkallık yapıyordu- yüzüme yumruğuyla vurmuş, burnumdan kan boşanmıştı... Neden bilmem, birlikte çiftliğin avlusundaydık bu sırada; babam sarhoştu. Lubov Andreyevna, şimdi ammsayabildi-ğimce çok gençti, incecikti; beni bu odaya, musluğun ba-
sına getirmiş, "Ağlama köylücük" demişti; "evleninceye kadar geçer..." (Bir susuştan sonra) Köylücük... Babam köylüydü evet... Benimse şimdi beyaz bir yeleğim, kahverengi potinlerim var... Gelgelelim, altın palan da vursan eşek yine eşektir... Zenginim şimdi, bol param var, ama biraz düşünürsen köylü köylüdür... (Kitabın sayfalarını çevirir.) Şimdi bu kitabı okuyordum ya, aklıma hiçbir şey girmedi. Okurken uyuya kalmışım. (Susarlar.)
DUNYAŞA - Köpekler de sabaha kadar uyumadılar; efendilerinin geleceğini sezinlediler demek.
LOPAHİN - Dunyaşa, neyin var senin?
DUNYAŞA - Elim ayağım titriyor. Kendimi tutmasam bayılacağım...
LOPAHÎN - Pek çıtkırıldım olmuşsun. Giyimin küçük hanım giyimi. Saçın başın desen, öyle. Olmaz, insan kendini bilmeli. (Yepihodov bir çiçek demetiyle girer. Ceket giymiştir, iyice parlatılmış çizmeleri her adım atışta şiddetle gıcırdamaktadır.)
(içeri girdiği an elindeki demeti düşürür.)
YEPİHODOV (çiçekleri yerden alırken) - Bahçıvan gönderdi, oturma odasına konulacakmış. (Çiçekleri Dun-yaşa'ya verir.)
LOPAHÎN - Bir bardak şıra getirsene bana.
DUNYAŞA - Başüstüne. (Çıkar.)
YEPÎHODOV - Sabah ayazı, eksi üç, ama vişnelik baştan aşağı çiçeğe kesmiş. Şu bizim iklimi beğenmiyorum, (içini çeker.) Beğenmiyorum, hayır. Bir kerecik de yüzümüze gülse ya. Ha, Yermolay Alekseyeviç, izninizle ekleyeyim, şu çizmeleri alalı üç gün oldu, bir gıcırtı bir gıcırtı, deme gitsin. Neyle yağlamalı dersiniz?
LOPAHÎN - Yeter. Kafa şişirdin.
YEPİHODOV - Her gün yeni bir musibet geliyor başıma. Ama umurumda değil artık, aldırmıyorum, gülümsüyorum bile. (Dunyaşa girer, Lopahin 'e şırayı verir.)
(Devamla) Ben gideyim. (Çarpıp masayı devirir.) Alın işte... (Bir çeşit zafer kazanmışçasına.) Görüyor musunuz, yani ifademi bağışlamanızı rica ederim, şu duruma bakın... Harika bir durum!.. (Çıkar.)
DUNYAŞA - Biliyor musunuz Yermolay Alekseyeviç, niye gizleyeyim sizden; Yepihodov evlenme önerisinde bulundu bana.
LOPAHÎN - Ya!
DUNYAŞA - Bilmem ki ne yapmalı... Yumuşak huylu bir insan, ama bazı kere konuşmaya başladı mı, hiçbir şey anlamıyorsun... Güzel şeyler, duygulu şeyler, ama anlaşılmıyor. Sanki hoşlanıyorum gibi ondan. Beni çılgınca seviyor. Bahtsız bir insan. Her gün bir musibet geliyor başına. Burada takılmak için ona ne diyorlar biliyor musunuz? Yirmi iki musibet.
LOPAHÎN (Kulak kabartır) - îşte sanınm geliyorlar.
DUNYAŞA - Geliyorlar! Ne oluyor bana... Her yanım buz kesti.
LOPAHÎN - Evet, geliyorlar gerçekten. Karşılayalım gidip. Beni tanıyacak mı acaba? Beş yıl oldu görüşmeyeli.
DUNYAŞA (Heyecan içinde) - Şimdi bayılacağım... Ah, bayılıyorum.(Eve iki yaylı arabanın yanaştığı işitilir. Lopahin ve Dunyaşa hızla çıkarlar. Sahne boş kalır. Yandaki odalarda bir gürültü başlar. Lubov Andreyevna 'yi istasyonda karşılamaya gitmiş olan Firs, bir sopaya dayanarak sahneden hızlı hızlı geçer. Üstünde eski moda bir uşak üniforması, başında silindir şapka vardır. Bir şeyler homurdanmaktadır ya, tek sözcüğü anlaşılmaz. Sahnede gürültü gitgide artar. Bir ses: "Buradan geçelim..." Lubov Andreyev-na, Anya, zincirinden tuttuğu küçük bir köpekle Şarlotta Ivanovna, yol giysileri içinde; Varya sırtında palto ve başında bir atkıyla; Gayev, Simeonov-Pişçik, Lopahin, bir bohça ve şemsiyeyle Dunyaşa, çeşitli eşyalarla hizmetçiler girerler. Hepsi odadan geçerler.)
ANYA - Buradan geçelim. Anne, bu odayı anımsıyor musun?
L. ANDREYEVNA (Sevinçligözyaşları içinde) - Çocuk odası!
VARYA - Öyle soğuk ki, ellerim dondu. (L. Andre-yevna'ya) Odalarınız bıraktığınız gibi anneciğim, biri beyaz, öteki menekşe renginde.
L. ANDREYEVNA - Çocuk odası, sevgili odam benim... Küçük bir kızken burada uyurdum... (Ağlar) Şimdi de küçük bir kız gibiyim sanki... (Kardeşini, Varya 'yi, sonra yeniden kardeşini öper) Varya da hep aynı, eskisi gibi, rahibeye benziyor. Dunyaşa'yı da tanıdım... (Dunyaşa 'yi öper)
GAYEV - Tren iki saat gecikti. Ne biçim iş? Ne biçim düzen?
ŞARLOTTA (Pişçik 'e) - Köpeğim fındık da yer.
PlŞÇÎK (şaşkın) - Tasavvur edebiliyor musunuz? (Anya ve Dunyaşa dışında hepsi çıkarlar.)
DUNYAŞA - Gözlerimiz yollarda kaldı... (Anya'nın paltosunu, şapkasını çıkarmasına yardım eder.)
ANYA - Yolda dört gece uyumadım... Şimdi de dondum.
DUNYAŞA - Gittiğinizde büyük perhiz günleriydi, kar yağıyordu, ayaz vardı. Şimdi öyle mi ya? Çanım benim! (Gülerek öper Anya 'yi.) Gözlerimiz yollarda kaldı, canım benim, biriciğim... Size hemen söylemekten kendimi alamayacağım, bir dakika beklemeye bile sabrım yok...
ANYA (tembel) - Ne var yine?
DUNYAŞA - Sayman Yepihodov var ya, Paskalyadan hemen sonra evlenme önerisinde bulundu bana.
ANYA - Aklın fikrin hep bu işte. (Saçlarını düzelterek) bütün firketeleri yitirmişim... (Çok yorgundur, sendelemektedir.)
DUNYAŞA - Ne düşüneceğimi bilemiyorum artık.
Beni öyle seviyor, öyle seviyor ki!
ANYA (odasının kapısına sevecenlikle bakarak) - O-dam, pencerelerim, sanki hiç ayrılmamış gibiyim onlardan. Evimdeyim! Yarın sabah kalkıp bahçeye koşacağım... Ah bir uyuyabilsem! Tüm yol boyunca uyumadım, içimi bir tedirginlik kemirdi durdu.
DUNYAŞA - Geçen gün Pyotr Sergeyeviç geldiler.
ANYA (sevinçle) - Petya!
DUNYAŞA - Hamamda uyuyorlar şimdi, orda yatıp kalkıyorlar. Bize rahatsızlık vermek, yük olmak istemiyor-larmış. (Cep saatine bakar) Kendilerini uyandırmak gerekirdi ya, Varvara Mihaylovna istemedi. Onu uyandırma dedi.
(Belinde bir anahtar demetiyle Varya girer.)
VARYA - Dunyaşa, tez kahve yetiştir.. Annem kahve istiyor.
DUNYAŞA - Hemen. (Çıkar.)
VARYA - Eh, Tanrıya şükürler olsun, geldiniz. Evdesin yine.
(Anya 'yi okşayarak) Canımın içi geldi! Güzeller güzeli geldi!
ANYA - Çok sıkıntı çektim.
VARYA - Tahmin ediyorum!
ANYA - Yola çıktığımda paskalyanın son haftasıydı, çok soğuk vardı o sırada. Şarlotta yol boyunca hokkabazlık yaptı, çenesi de durmak bilmedi. Sanki ne diye taktın kuyruğuma onu...
VARYA - Tek başına gidemezdin ki yavrucuğum. On yedi yaşında!
ANYA - Paris'e vardık. Orası da soğuk, kar yağıyor. Fransızcam berbat. Annem beşinci katta bir yerde oturuyor. Gittiğimde konuklan vardı. Birtakım Fransız kadınlar, elinde kitapla yaşlı bir katolik papaz. Leş gibi sigara dumanı sinmiş, sıkıntılı bir oda. Anneme birden öyle acıdım, öyle acıdım ki, boynuna sarıldım, bırakmadım bir türlü... Annem de sonra okşadı durdu beni, ağladı...
VARYA (gözyaşları içinde) - Yeter, yeter...
ANYA - Mentone'daki yazlığını zaten satmış, hiçbir şeyi kalmamış, hiçbir şeyi. Bende tek kuruş yok: Paris'e dar darına ulaşmıştık. Ve annem anlayamıyordu bunu. istasyon lokantalarında yemeğe oturuyoruz, en pahalı yemekleri ısmarlıyor. Garsonlara da birer ruble bahşiş. Şarlotta da aşağı kalmadı ondan. Yaşa dersen, öylesine okkalı porsiyonlar istiyordu ki kendine, korkunç! Yaşa annemin uşağı, onu da getirdik.
VARYA - Gördüm alçağı.
ANYA - Ee, nasıl oldu? Borç taksitlerini ödeyebildin mi?
VARYA-Ne gezer.
ANYA - Tanrım, Tanrım...
VARYA - Çiftlik ağustosta satılığa çıkarılıyor...
ANYA - Tanrım...
LOPAHÎN (kapıdan içeri başını uzatarak meler) - Me-ee-ee... (Geri çekilir.)
VARYA (ağlamaklı.) - Suratına şunu bir indirsem... (Yumruğunu sıkar.)
ANYA (Varya 'yi kucaklar; sevecen.) - Varya, sana evlenme önerisinde bulundu mu? (Varya başını olumsuz anlamda sallar.) Seviyor seni ama... Ne diye birbirinize açılmıyorsunuz? Ne bekliyorsunuz?
VARYA - Bana kalırsa bir şey çıkmayacak bu işten. Onun yığınla işi var, benimle uğraşmaya vakti yok... Zaten umursamıyor da beni... Tanrı iyiliğini versin ya, onu karşımda görmek ağır geliyor bana. Herkes düğünümüzden söz ediyor; kutlayan kutlayana, fol yok yumurta yok oysa, her şey bir düş gibi... (Bir başka ses tonuyla.) Yeni bir broş almışsın, arı, öyle değil mi?
ANYA (kederli) - Annem satın aldı. (Odasına gider; bu kez sevinçle, bir çocuk gibi konuşur.) Paris'te balona da
bindim!
VARYA -Çanımın içi geldi! Güzeller güzeli geldi! (Dunyaşa cezveyle dönmüş, kahveyi hazırlamaktadır.)
VARYA (kapının y anında durarak, devamla.) – Bütün gün, cancağızım, ev işleriyle uğraşırken, bir yandan da düş kuruyorum. Seni bir zengin kocaya versek benim de içim rahat ederdi. Bir manastıra girerdim. Sonra Kiev'e... Moskova'ya filan giderdim... Kutsal yerleri gezerdim durmadan... Ne güzel olurdu!
ANYA - Bahçede kuşlar ötüşüyor. Saat kaç?
VARYA - Üç olmalı. Uyumaksın artık cancağızım. (Anya 'nın odasına girer.) Ne güzel olurdu!
(Yaşa bir battaniye ve yol çantasıyla girer.)
YAŞA (Sahne boyunca yürür; çok nazik.) - Buradan geçebilir miyim efendim?
DUNYAŞA - Sizi neredeyse tanıyamıyordum Yaşa... Yurtdışında ne kadar da değişmişsiniz.
YAŞA - Hımmm... Ya siz kimsiniz?
DUNYAŞA - Siz buradan gittiğinizde ben şu kadar-cıktım. (Eliyle yerden yukarıya doğru bir işaret yapar.) Dunyaşa, Fedor Kozoyedov'un kızı. Anımsayamadmız!
YAŞA - Hımmm... Fıstık! (Çevreye bakınır, kızı kucaklar, Dün Yâşa bir çığlık atar, elindeki tabağı düşürür. Yaşa hızla çıkar.)
VARYA (Kapıda, hoşnutsuz bir sesle.) - Ne oluyor orada?
DUNYAŞA (Ağlamaklı.) - Tabağı kırdım.
VARYA - Uğurdur.
ANYA (Odasından çıkarak.) - Anneme haber vermeli. Petya burada.
VARYA - Hizmetçilere onu uyandırmamalarını söyledim.
ANYA (Düşünceli.) - Babam öleli altı yıl oldu. Ondan bir ay sonra da kardeşim Grişa boğuldu ırmakta. Yedi yaşında, güzelim oğlancık. Annem dayanamadı tüm bunlara. Alıp gitti başını, gitti, arkasına bakmadan... (Titrer.) Nasıl da anlıyorum onu! Bir bilse, nasıl da anlıyorum! (Bir susuştan sonra.) Petya Trofimov, Grişa'nın öğretmeniydi, anneme acısını anımsatacak şimdi...
(Sırtında bir ceket ve beyaz bir yelekle Firs girer.)
FÎRS (Cezveye bakar, kaygılı.) - Hanımefendi kahvaltılarını burada yapacaklar... (Beyaz eldivenlerini giyer.) Kahve hazır mı? (Dunyaşa 'ya sertçe.) Hey! Hani bunun kreması?
DUNYAŞA - Hay Allah! (Hızla çıkar.)
FÎRS (Kahve cezvesinin yanında telaşlı hareketler yapar.) - Beceriksiz... (Mırıldanır) Paris'ten geldiler... Beyefendi de bir zamanlar Paris'e gitmişti... Faytonla... (Güler.)
VARYA - Firs, ne oluyor?
FÎRS - Daha ne olsun? (Sevinçli.) Hanımım geldi! Bu günü de gördüm! Artık ölsem de gam yemem... (Sevinçten ağlar.)
(L. Andreyevna, Lopahin Gayev, .Simeon-Pişçik girerler. Sirneon-Pişçik'in üzerinde ince çuhadan bir cepken ve şalvar vardır. Gayev girerken, kolları ve bedeniyle bilardo oynuyormuşçasına hareketler yapar.)
L.ANDREYEVNA - Nasıl deniyordu?.. Söylesene... San top köşeye! Ortada bir çiftleme!
GAYEV - Köşeden bir kesme! Bir zamanlar seninle bu odada yatardık kardeşim, şimdi elli birinci yaşımı sürmekteyim, ne kadar tuhaf bir şey bu...
LOPAHÎN - Evet, zaman geçip gidiyor.
GAYEV - Kim?
LOPAHÎN - Zaman diyorum, geçip gidiyor.
GAYEV - Burası da tefarik otu kokuyor...
ANYA - Ben yatmaya gidiyorum, iyi geceler anne. (Annesini öper.)
L. ANDRE YEVNA - Bir tanem benim, yavrum. (An-ya 'nın elini öper.) Eve döndüğüne seviniyor musun? Ben hâlâ inanamıyorum.
ANYA - Hoşçakal dayı.
GAYEV - (Anya 'nınyüzünü ve elini öper.) - Tanrı seni korusun. Ne kadar da annesine benziyor! (Kızkardeşi-ne) Luba, onun yaşındayken tıpkı böyleydin.
(Anya, Lopâhin ve Pişçik'le el sıkışır, çıkar ve arkasından kapıyı kapatır.)
L. ANDREYEVNA - Çok yoruldu.
PİŞÇlK - Yol çok uzun olmalı.
VARYA (Lopâhin 'e vePişçik'e.) - Eh, baylar? Saat üç, konuk gideceği zamanı da bilmeli.
L. ANDREYEVNA (Güler.) - Hep aynısın Varya. (Kucaklayıp öper onu.) Kahvemi içeyim, hep birden kalkarız. (Firs, L. Andreyevna'nın ayağının altına bir yastık koyar.) Teşekkür ederim cancağızım. Kahveye alıştım... Gece gündüz içiyorum. Sağolasın ihtiyarcık. (Firs 'i öper.)
VARYA - Gidip bakayım, bütün eşyaları getirdiler mi? (Çıkar.)
L. ANDREYEVNA - Bu oturan ben miyim? (Güler.) Sıçramak, kollarımı sallamak geliyor içimden. (Yüzünü elleriyle kapar.) Ya bütün bu gördüklerim düşse! Tanrı bilir ya, seviyorum yurdumu, içten seviyorum. Kompartımanın penceresinden dışarı bakıyordum, ağlıyordum hep... (Gözyaşları içinde.) Şu kahvemi içeyim. Çok teşekkür Firs, teşekkürler ihtiyarcığım. Çok sevinçliyim, hâlâ yaşadığına...
FİRS - Dün değil, önceki gün...
GAYEV - Kulağı iyi işitmiyor.
LOPAHlN - Benimse sabahın saat beşinde Harkov'a gitmem gerekli. Ne can sıkıcı bir iş! Oysa size bakmak, sizinle konuşmak isterdim... Her zamanki gibi olağanüstü güzelsiniz.
PÎŞÇİK (Derin derin iç geçirerek.) - Hatta daha da güzelleşmiş... Üstünde Paris giysileri... İnsanın fikri şaşıyor...
LOPÂHİN - Kardeşiniz, işte şu Leonid Andreyiç, benim için, odunun tekidir, köy ağasıdır der. Banaysa vız gelir, tırıs gider bunlar. Varsın dilediğini söylesin o. Benim istediğim tek şey, sizin bana eskisi gibi inanmanız, insanı allak bullak eden o dokunaklı gözlerinizin eskiden olduğu gibi bana bakmalarıdır. Allah büyüktür! Babam, sizin babanızla dedenizin kölesiydi. Ama siz bir zamanlar benim için öyle çok şeyler yaptınız ki, onların dışında kalan her şeyi unuttum. Sizi en yakınımda bir insan gibi, hatta daha da çok seviyorum...
L. ANDREYEVNA - Yerimde oturamıyorum, elimde değil... (Sıçrayıp kalkar, şiddetli bir heyecan içinde yürür.) Bu mutluluğu kaldıramayacağım... gülün üstüme, aptalın tekiyim ben... Ah, dolapçığımbenim... (Dolabı öper.) Masacığım benim...-
GAYEV - Dadı öldü, sen yokken.
L. ANDREYEVNA (Oturur, kahvesini içer.) - Biliyorum, toprağı bol olsun. Yazdılardı bana.
GAYEV - Anastasi de öldü. Petruşka Kosoy ise ayrıldı bizden, jimdi kentte, karakolda çalışıyor. (Cebinden bir akide şekeri kutusu çıkarır. Ağzına atıp emer.)
PİŞÇÎK - Kızım Daşenka, size selam söyledi...
LOPAHİN - Size çok hoş, çok sevindirici Bir şey bildirmek istiyorum. (Saatine bakar.) Gitme vaktim de geldi, ama haydi bir iki sözle anlatıvereyim. Biliyorsunuz, borçlarınızın karşılığında vişne bahçesi satışa çıkarıldı; • Ağustosun yirmi ikisinde açık arttırma var. Ama siz hiç kaygılanmayın cancağızım, gönül rahatlığıyla uyuyun, çünkü bir çıkış yolu var... Şimdi taşanını söyleyeceğim size. Dikkatinizi rica ederim. Çiftliğiniz kentten yirmi verst uzaklıkta bulunuyor ve şimdi de yakından demiryolu geçmede. Ve eğer vişne bahçesiyle ırmak arasındaki topraklarınız, üzerlerinde yazlık evler yapılmak üzere parsellenir de bu iş için kiraya verilirse, yılda en azından yirmibeş bin ruble gelirin olur.
GAYEV - Özür dilerim, çok saçma!
L. ANDREYEVNA - Sizi tam olarak anlayamıyorum Yermolay Alekseyiç?
LOPAHÎN - Yazlıkçılardan dönüm başına en azından yirmi beş ruble alırsınız. Ve hemen şimdi başlayın bu işe, size istediğiniz yemini edeyim; güze kadar elinizde kıymık kadar boş arazi kalmaz, hepsini alırlar. Uzun sözün kısası, kutlarım sizi, kurtuldunuz. Arazinin bulunduğu yöre bir harika. Irmak yüzmeye elverişli derinlikte. Fakat kuşkusuz toprağın düzenlenmesi, temizlenmesi gerekiyor... Sözgelimi, bütün eski yapılan, artık hiçbir işe yaramayacak şu evi yıkmak, yaşlı vişne bahçesini de kesip ortadan kaldırmak gerekecek...
L. ANDREYEVNA - Kesip ortadan kaldırmak mı? iki gözüm, bağışlayın, ama sizin hiçbir şeyden anladığınız yok. Eğer tüm bu ilin sınırlan içinde ilgiye değer, hatta seçkin bir şey varsa, o da bizim vişne bahçemizdir.
LOPAHİN - Bahçenizin seçkin olan tek yanı genişliğidir, başka bir şey değil. Vişne dediğiniz iki yılda bir yetişir, onu da ne yapacaksınız, kimsenin satın aldığı yok.
GAYEV - Ansiklopedik Sözlük'te bu bahçenin sözü
ediliyor.
LOPAHİN (Saatine bakarak.) - Eğer bir şeyler düşünmez, bir şeyler yapmazsak, yirmi iki Ağustos'ta vişne bahçesi de, tüm çiftlik de açık arttırmayla satılacak. Karar sizin! Başka bir çıkış yolu yok, yemin ederim. Yok başka
bir çıkış yolu!
FİRS - Eski zamanlarda, bundan kırk elli yıl önce, vişneyi kurutur, suda yumuşatır, salamuraya yatırır, reçel kaynatırlardı; kimi zaman da...
GAYEV - Kapa çeneni Firs!
FİRS - Kimi zaman da kurutulmuş vişneyi arabalarla Moskova'ya, Harkova'ya götürürlerde. Para vardı bu işte! Vişne kurusu da bir yumuşak, bir sulu, bir tatlı, bir kokulu olurdu ki o zamanlar. Yapmanın yolunu yordamını bilirlerdi...
L. ANDREYEVNA - Ne oldu şimdi bu yol yordama?
FİRS - Unutuldu. Kimse anımsamıyor.
PİŞÇÎK (L. Andreyevna 'ya.) - Paris'te ne var ne yok? Nasıl oralar? Kurbağa yediniz mi?
L. ANDREYEVNA - Timsah yedim.
PÎŞÇİK - Tasavvur edebiliyor musunuz!
LOPAHİN - Şimdiye kadar köylerde efendilerle köylüler olurdu. Şimdi bir de yazlıkçılar çıktı. En küçüklerine varana kadar bütün kentlerin çevresi bu yazlıkçılarla doldu. Hatta yazlıkçı sayısının yirmi yıl sonra olağanüstü artacağı söylenebilir. Şimdi balkonlannda oturup çay içmekle yetiniyorlar ya, gün gelecek, o bir dönümlük topraklarında çiftliklerle de uğraşacaklardır; o zaman da vişne bahçeniz, mutlu, zengin, görkemli bir yaşam kazanacak!
GAYEV (Kızar.) - Ne saçmalık!
(Varya ve Yaşa girerler.)
VARYA - Anneciğim, iki telgraf var size. (Anahtarlardan seçip ayırdığı biriyle eski dolabı şangırtıyla açar.) İşte, burada.
L. ANDREYEVNA - Paris'ten. (Telgrafları okumadan yırtar.) Paris işi sona erdi...
GAYEV - Luba, biliyor musun bu dolap kaç yaşındadır? Geçen hafta alttaki çekmeceyi açmıştım; baktım birtakım rakamlar işlenmiş kızgın demirle. Tam yüz yıl önce yapılmış bu dolap. Nasıl? Ha? Diyorum, jübilesi bile yapılabilirdi. Cansız bir cisim, evet, ama ne de olsa bir kitap dolabıdır.
PİŞÇlK (Şaşkınlık içinde.) - Yüz yıl... Tasavvur edebiliyor musunuz?
GAYEV - Evet... Çok değerli bir şeydir. (Dolaba dokunarak.) Değerli, çok saygın dolap! Yüz yılı aşkın bir süredir iyiliğin ve adaletin parlak ülkülerine hizmet eden varlığın önünde saygıyla eğiliyorum. Senin verimli bir çalışmaya o eşsiz çağrın, soyumuzun tüm kuşakları boyunca (gözyaşları içinde) zihin açıklığını, iyi bir geleceğe olan inancı destekledi; bizleri yüz yıl boyunca iyilik ve toplumsal bilinç ülküleriyle besleyip eğittin. (Bir sessizlik.)
LOPAHÎN - Evet...
L. ANDREYEVNA - Hep aynısın Lenya.
GAYEV (Biraz bozulmuş.) - Toptan sektirip sağ köşeye! Ortadan bir kesme!
LOPAHİN (Saate bakar.) - Eh, ben gitmeliyim artık.
YAŞA (L. Andreyevna'ya ilaç verir.) - Haplarınızı belki şimdi alırsınız...
PlŞÇİK - Cancağızım, ilaç denen şeyi almaya hiç gerek yoktur. Çünkü ondan ne yarar ne zarar gelir... Verin bakayım şunları bana... sultanım. (Hapları alır, ovucuna boşaltır, üstlerine üfler, ağzına koyar ve bir yudum suyla yutar hepsini.) işte!
L. ANDREYEVNA (Korku içinde.) - Aklınızı mı kaçırdınız!
PÎŞÇÎK - Yo, yuttum hepsini. LOPAHlN - Ne işkembe! (Hepsi güler.)
FÎRS - Paskalyada bizdelerdi, yarım kova hıyar turşusu yediler... (Homurdanır.)
L. ANDREYEVNA - Neden söz ediyor?
VARYA - Üç yıldan beridir homurdanıp duruyor böyle. Alıştık artık.
YAŞ A-Yaşlılık...
(Şarlotta îvanovna, bir deri bir kemik, üstünde beyaz bir giysi, adamakıllı sıkılmış kemerinde bir tek gözlükle sahneden geçer.)
LOPAHÎN - Bağışlayın Şarlotta îvanovna, sizin hatı-nnızı sormadım henüz. (Elini öpmek ister.)
ŞARLOTTA (Elini çekerek.) - Şimdi elimi öpmenize izin verirsem, arkadan dirseğimi, onun arkasından da omzumu istersiniz...
LOPAHİN - Bugün işim rast gitmiyor. (Hepsi gülerler.) Şarlotta İvanovna, bir numara yapın hadi!
L. ANDREYEVNA - Şarlotta hadi bir numara yapın da görelim!
ŞARLOTTA - Olmaz, şimdi uyumak istiyorum. (Çı-. kar.)
LOPAHÎN - Üç hafta sonra görüşmek üzere (L. And-reyevna 'nın elini öper.) Şimdilik hoşça kalın. Artık gitmeliyim. (Gayev 'e.) Allahaısmarladık. (Pişçik'leöpüşür.) Allahaısmarladık. (Varya 'nın, sonra Firs ve Yaşa 'nın ellerini sıkar.) Canım gitmek istemiyor. (L. Andreyevna 'ya.) Eğer yazlık işini düşünür de dediğim yönde bir karara varırsanız bildirin bana, size elli bin ruble borç veririm. İyi düşünün.
VARYA (Sert.) - Gidecekseniz gidin artık canım!
LOPAHÎN - Gidiyorum, gidiyorum... (Çıkar.)
GAYEV - Odun. Fakat özür dilerim... Varya evlenecek onunla... Varya'nın yavuklusudur.
VARYA - Saçmalamayın dayı.
L. ANDREYEVNA - Ne var bunda Varya? Çok sevindim böyle bir şeye. Yermolay Alekseyeviç iyi bir insan.
PİŞÇİK - Doğrusunu söylemek gerekirse, çok saygıdeğer bir kişi... Benim Daşenka da... diyor ki... bir sürü şey söylüyor. (Bir ara horlar, fakat hemen uyanır.) Saygıdeğer hanımefendi, bana iki yüz kırk ruble borç vermenizi çok rica ediyorum... Yarın ipotek faizi ödeyeceğim...
VARYA (Korkmuş.) - Yok paramız, yok!
L. ANDREYEVNA - Gerçekten tek kuruşum yok.
PİŞÇİK - Bulunur, bulunur. (Güler.) Ümidimi hiçbir zaman yitirmem. Her şey bitti, mahvoldum artık diye düsunduğum bir sırada, demiryolu benim topraklardan geçmez mi! Tabii para ödediler bana bunun için. Bir de bakmışsın yarın öbür gün bir şeyler daha oluverir... Daşenka iki yüz bin papel kazanacak... piyango bileti var.
L. ANDREYEVNA - Kahvemi bitirdim, şimdi dinlenmeye çekilebilirim.
FÎRS (Gayev 'in üstünüfırçalar; öğüt verircesine söylenir,) - Yine yanlış pantolon giymişsiniz. Sizinle ne yapacağım bilmem ki!
VARYA (Sessiz,) - Anya uyuyor. (Usulca pencereyi açar.) Güneş doğdu artık, hava ılındı. Anneciğim, şu ağaçların güzelliğine bakın. Ne harika! Tanrım, ne güzel hava.
Sığırcıklar ötüşüyor!
GAYEV (Öteki pencereyi açar.) - Bahçe baştan aşağı beyaza kesmiş. Unutmadın ya Luda? Bu uzun yol, uzatılmış bir kemer gibi, öylece dümdüz uzar gider. Ay ışığıyla aydınlanmış gecelerde pınl pınldır. Anımsıyor musun?
Unutmadın ya?
L. ANDREYEVNA (Pencereden bahçeye bakar.) -Ah, çocukluğum benim, o lekesiz yıllar! Bu odada uyur, buradan bahçeye bakardım, her sabah mutluluk da uyanırdı benimle. Bu bahçe o zamanlar da böyleydi tıpkı, hiçbir şey değişmemiş. (Sevinçle güler.) Beyaz, tüm beyaz! Oh, bahçem benim! Üzücü karanlık güzden, soğuk kıştan sonra gençsin yine, mutlulukla dolusun! Göğün melekleri bırakıp gitmediler seni... Alı göğsümün üzerinden, omuzlarımdan şu ağır taşı bir kaldırabilsem, geçmişi unutabilsem!
GAYEV - Evet, şimdi bu bahçe borcun karşılanması için satılacak, ne kadar tuhaf...
L. ANDREYEVNA - Bakın, bakın,.rahmetli annemiz dolaşıyor bahçede... beyaz giysileriyle! (Sevinçle güler.) İşte, o...
GAYEV - Nerede?
VARYA - Tanrı sizi esirgesin anneciğim.
L. ANDREYEVNA - Yok kimse, bana öyle gelmiş. Sağda, yolun kameriyeye dönen kıvrımında beyaz bir ağaç kadın gibi eğilmiş...
(Sırtında aşınmış bir öğrenci üniformasıyla Trofimov girer, gözlüklüdür.)
L. ANDREYEVNA (Devamla.) - Ne harika bir bahçe bu! Beyaz çiçek yığınları, mavi gök...
TROFİMOV - Lubov Andreyevna!
(L. Andreyevna ona bakar.)
(Trofimov, devamla.) Sizi selamlayacak, hemen çıkıp gideceğim. (L. Andreyevna 'nın elini coşkuyla öper.) Sabaha kadar beklemem emredilmişti ama sabrım yetmedi...
(L. Andreyevna tamyamadan bakmaktadır.)
VARYA (Gözyaşları içinde.)- Petya Trofimov bu.
TROFİMOV - Petya Trofimov. Grişanızm eski öğretmeni... Tanınmayacak kadar değiştim gerçekten?
(L. Andreyevna onu kucaklar ve sessizce ağlar.)
GAYEV (Üzgün.)- Yeter Luba, yeter.
VARYA (Ağlar.) - Sabaha kadar beklemenizi söylemiştim sizePetya.
L. ANDREYEVNA - Grişam benim... Oğulcuğum... Grişa... oğlum...
VARYA - Elden ne gelir anneciğim. Tanrı öyle istedi.
TROFİMOV (Yumuşak, ağlamaklı.) - Yeter, yeter...
L. ANDREYEVNA (Sessizce ağlar.) - Oğulcuğum öldü, boğuldu... Ne için? Ne için dostum? (Sessiz.) Anya uyuyor orada, bense bağıra bağıra konuşuyorum. Gürültü yapıyorum. .. Size ne oldu Petya? Ne diye kötülediniz böyle?
Ne diye yaşlandınız?
TROFİMOV - Trende bir köylü karısı, sünepe beyefendi dedi bana.
L. ANDREYEVNA - O zamanlar çocuktunuz, sevimli bir öğrenciydiniz, şimdi saçlarınız dökülmüş, gözlükler... Herhalde öğrenci değilsiniz artık? (Kapıya gider.)
TROFlMOV - Sanırım sonsuza kadar öğrenci kalacağım ben...
L. ANDREYEVNA (kardeşini öper, sonra Varya 'yi)
- Haydi gidip yatalım... Sen de yaşlanmışsın Leonid.
PİŞÇÎK (onun ardı sıra giderek) - Demek uyuyacağız şimdi... Oh, damla hastalığım nüksetti yine. Ben sizde kalayım... Lubov Andreyevna, ruhum; yarın sabah da iki yüz kırk rublecik bulabilsek... GAYEV - Hep eski terane...
PÎŞCİK - iki yüz kırk ruble... ipotek faizlerim ödeyeceğim...
L. ANDREYEVNA - Para yok bende cancağızım...
PÎŞÇİK - Vallahi iade edeceğim iki gözüm... Çok bir
şey değil ki...
L. ANDREYEVNA - Peki, peki, Leonid versin... Sen
ver Leonid.
GAYEV - Veririm, avucunu yalasın.
L. ANDREYEVNA - Ver, ne yapalım... ihtiyacı varmış... İade edecekmiş.
(L. Andreyevna, Trofimov, PişçikveFirs çıkarlar. Ga-
yev, Varya ve Yaşa kalır.)
GAYEV - Kızkardeşim har vurup harman savurmak alışkanlığım bırakmamış hâlâ. (Yaşa 'ya.) Biraz ötede dur aslanım, leş gibi tütün kokuyorsun.
YAŞA (Alaycı.) - Siz de, Leonid Andreyiç, nasıldıy-sanız öylece kalmışsınız.
GAYEV - Ne? (Varya ya.) Ne dedi bu?
VARYA (Yaşa 'ya.) - Annen köyden gelmiş, dünden beri uşaklar bölmesinde bekliyor seni, görüşmek istiyor...
YAŞA - Allah selamet versin!
VARYA - Seni utanmaz seni!
YAŞA - Bana çok gereği vardı sanki. Yarın da gelebilirdi. (Çıkar.)
VARYA - Anneciğim hep eskisi gibi. En ufak bir değişiklik yok. Ona kalsa elimizde avucumuzda ne varsa, ona buna dağıtır.
GAYEV - Öyle... (Bir susuştan sonra.) Eğer bir has- • talığa karşı çok fazla tedavi çaresi öneriliyorsa, bu hastalığın tedavisi yok demektir. Düşünüyorum, kafamı çatlatıyorum, bir sürü çare geliyor aklıma, bir sürü. Ama bu, doğru dürüst tek bir çare yok demektir. Birinden mirasa konmak, Anyamızı çok zengin biriyle evlendirmek, Yaros-lavl'a gidip yaşlı kontes teyzede şansımızı denemek, bunların hepsi de pek güzel olurdu. Teyze çok zengindir.
VARYA (Ağlar.) - Tanrı yardımcınız olsun...
GAYEV - Bırak şimdi zırlamayı. Teyze çok zengin a-ma bizi sevmiyor. Kızkardeşim önce soylu olmayan birine, bir dava vekiline vardı. (Anya kapıda görünür.) Soylu olmayan birine vardı ve daha sonra da pek erdemlice davrandı denemez. Çok iyi, çok tatlı bir insan, çok seviyorum, ama yumuşatıcı nedenler ne olursa olsun, yine de kusurlu olduğunu kabul etmemiz gerek. Zaten en ufak bir davranışında bile hissediliyor bu.
VARYA (Fısıltıyla.) - Anya kapıda.
GAYEV - Kim? Şaşılacak şey, sağ gözüme bir şeyler oldu... İyi göremiyorum. Perşembe günü bölge mahkeme-sindeydim de. (Anya girer.)
VARYA - Ne diye uyumuyorsun Anya?
ANYA - Uyuyamıyorum. Uyku tutmuyor.
GAYEV - Miniciğim benim. (Anya 'nın yüzünü ellerini öper.) Çocuğum... (Gözyaşları içinde.) Sen benim yeğenim değil meleğimsin, her şeyimsin benim. İnan bana,
inan... .
ANYA - Sana inanıyorum dayı. Herkes seviyor, sayıyor seni... Fakat, dayıcığım, susman gerekiyor, susman. Annem için az önce neydi o söylediğin ablama? Ne diye söyledin bunu?
GAYEV - Haklısın, haklısın... (Anya 'nın eliyle kendi yüzünü kapar.) Gerçekten korkunç bir şey bu. Tanrım! Tanrı beni kurtarsın! Bugün de dolabın önünde bir söylev çektim!.. Ne aptallık! Daha söylevi bitirdiğim anda anlamıştım aptallık yaptığımı.
VARYA - Doğru dayıcığım, sussanız daha iyi olur. Susun, hepsi bu.
ANYA - Susarsan kendin de rahat edeceksin.
GAYEV - Susacağım. (Anya'nın ve Varya'nın ellerini öper.) Susacağım. Sadece işten söz edeceğim. Perşembe günü bölge mahkemesindeydim, birkaç arkadaşla konuştum, söylediklerinden anladığıma göre, faiz ödeyerek, bono karşılığında bankadan borç para alınabiliyor.
VARYA - Tanrı yardımcınız olsun! '. ' '•
GAYEV - Sah günü gidip yine konuşacağım. (Var-ya 'ya) Zırlamayı kes. (Anya 'ya.) Annen Lopahin'le konuşacak; Lopahin ona olmaz demez.. Sen de dinlenir dinlenmez, Yaroslavl'a, kontes ninene gideceksin. Böylece üç koldan birden hareket edersek bu işi çözümleriz. Faizleri öderiz, kuşkum yok bundan... (Ağzına bir akide şekeri atar.) Şerefim üzerine, istediğiniz her şey üzerine yemin ederim ki çiftlik satılmayacak! (Coşkun.) Mutluluğum üzerine yemin ederim! îşte sana elimi uzatıyorum, eğer engellemezsem bu açık artırmayı, alçak adam, şerefsiz adam de bana! Tüm varlığım üzerine yemin ederim!
ANYA (Yeniden yatışmıştır, mutludur.) - Ne kadar iyisin dayı, ne kadar akıllısın! (Kucaklar.) îçim rahatladı! Yatıştım! Mutluyum!
FlRS (Sitemle.) - Leonid Andreyiç, hiç mi Tanrı korkusu yok sizde. Ne zaman uyuyacaksınız?
GAYEV - Hemen, hemen. Sen git Firs. Ben artık kendim soyunurum. Eh, çocuklar, haydi bye-bye... Ayrıntıları yarın konuşuruz. Şimdi gidip yatın siz de. (Anya 'yi ve Varya 'yi öper.) Seksenli yılların adamıyım ben... Geçmiş yıllarla övünecek değilim ama, yine de kendime güven duymam için yaşamda başımdan çok şey geçtiğini söyleyebilirim. Köylülerin beni sevmeleri boşuna değil. Köylüyü tanımak gerek! Onunla hangi...
ANYA - Dayı. Başladın yine...
VARYA - Dayıcığım, susun.
FÎRS (Sert.) - Leonid Andreyiç!
GAYEV - Gidiyorum, gidiyorum... Köşelerden çiftleyerek ortaya! Beyaz topa birvuruş... (Çıkar. Ardı sıra Firs de tıpış tıpış yürür.)
ANYA - îçim rahatladı şimdi. Yaroslavl'a gitmek is-
temiyorum, ninemi sevmiyorum, ama yine de rahatladım. Teşekkürler sana dayı. (Oturur.)
VARYA - Uyumalı artık. Gidiyorum ben. Burada sen yokken tatsızlıklar oldu. eski uşak odasında, biliyorsun, yaşlı uşaklar oturur sadece. Yefimuşka, Polya, Yevstigney, bir de Karp. Birtakım dolandırıcıları da yanlarında geceletme-ye başladılar, sesimi çıkarmadım. Bir de söylenti çıkarmışlar. Sözde, eli sıkılıktan, yaşlı uşaklara yiyecek olarak nohuttan başka bir şey vermiyor muşum. Görüyor musun... Bütün bu laflar da Yevstigney'inbaşının altından çıkıyor... Peki, dedim... Madem öyle, görürsün sen.. Çağırdım Yevstigney'i... (Esner.) Geldi... Yevstigney dedim, bana nasıl yaparsın bunu, sersem... (Anya'ya bakar) Aneçka!. (Bir sessizlik.) Uyudu... (Anya 'nın koluna girer.) Yatağa gidelim haydi... Gidelim! (Götürür.) Canımın içi uyudu! Gidelim... (Çıkarlar.)
(Bahçenin arkalarından bir yerden bir çobanın çaldığı kavalın sesi gelmektedir. Trofimov sahneden geçer; Varya 'yla Anya 'yi görünce durur.)
VARYA - Şşşş... Uyuyor... uyuyor... Gidelim canımın içi.
ANYA (usulca, yan uykuda) - Nasıl yorulmuşum... Hep çanlar, çanlar... Dayı, sevgili dayıcığım... Annem...Dayım...
VARYA - Gidelim yavrucuğum, gidelim... (Anya 'nın odasına girerler.)
TROFÎMOV (Sevecen.) - Güneşim benim! İlkbaharım!
PERDE


iKiNCi PERDE
Kırsal alan. Yana kaykılmış, çoktan terk edilmiş bir manastır. Yanında bir kuyu; bir zamanlar mezar taşı oldukları anlaşılan büyük taşlar, eski bir tahta sıra. Ga-yevler in çiftliğine giden y ol görünür. Yanda, biraz uzakta, yukarı doğru uzanan kavakların gölgeli görüntüsü; vişne bahçesi oradan başlamaktadır. Uzakta birbiri ardı sıra telgraf direkleri; ve çok çok uzakta, ufuk çizgisinde, büyük kentin ancak çok iyi ve açık havalarda görülebilen belli belirsiz silueti. Güneş batmak üzeredir. Şarlotta, Yaşa ve Dunyaşa tahta sırada oturmaktadırlar. Yepiho döv yanlarında durmakta, gitar çalmaktadır. Hepsi düşünceye dalmıştır. Başında eski bir kasket olan Şarlotta omzundan tüfeğini çıkarır, Kemerinin tokasını düzeltir.
ŞARLOTTA (Düşünceli.) - iyi ki kimlik kartım yok da, kaç yaşında olduğumu bilmiyorum, hep gençmişim gibi geliyor bana. Küçük bir kız olduğum sırada babamla annem panayırlara gider, çok güzel numaralar yaparlardı. Ben de ölüm saltosu atar, çeşit çeşit numaracıklar yapardım. Babacığımla anneciğim öldükten sonra bir Alman hanımefendi beni alıp okuttu. Böylece yetiştim, sonra da mürebbiye oldum. Fakat nereliyim, kimim, bilmiyorum... (Cebinden bir hıyar çıkarıp yemeye başlar.) Hiçbir şey bilmiyorum. (Bir sessizlik.) Canım öyle konuşmak istiyor ki. ama kiminle konuşacaksın... Kimsen yok.
YEPÎHODÖV (Gitarla çalıp söyler.) - "Bana ne dünya telaşından, bana ne dosttan düşmandan..." Mandolin
çalması ne güzel oluyor.
DUNYAŞA - Mandolin değil o, gitar. (Küçük bir el
aynasına bakarak pudralanır.)
YEPÎHODÖV - Bir aşk çılgını için bu bir mandolindir... (Mırıldanır.) "Karşılıklı aşkın ateşiyle ısınırdı yürek..."(Yaşa türküye katılır.)
ŞARLOTTA - Ne korkunç türkü söylüyor bu insanlar... Uy... Çakallar gibi...
DUNYAŞA (Yaşa 'ya.) - Yine de yurt dışında olmak
ne mutluluk, değil mi?
YAŞA - Evet, kuşkusuz. Düşüncenizi kabul etmemem olanaksız. (Esner. Sonra bir sigara tüttürür.)
YEPlHODOV - Anlaşılır bir şey. Yurt dışında artık herşey çoktandır tam kıvamında.
YAŞA - Çok açık.
YEPÎHODÖV - Ben gelişmiş bir insanımdır, çeşitli kitaplar okurum, hepsi de ilginçtirler, fakat şu dört yön dedikleri şeyi bir türlü anlayamıyorum. Sonra, doğrusu ya, yaşamak ya da kendini vurmak, benim için fark etmez, fakat yine de yanımda bir revolver taşıyorum. Bakın... (Tabanca gösterir.)
ŞARLOTTA - Hıyarı yiyip bitirdim. Şimdi gidiyorum. (Tüfeği yine omzuna takar.) Yepihodov, çok akıllı ve çok korkunç bir adamsın; kadınların seni çılgınca sevmesi gerek. Brr! (Uzaklaşırken) Ne kadar akıllı olurlarsa olsunlar yine de aptal bunlar... Konuşabileceğim kimse yok... Hep yalnızım, yalnız, hiç kimsem yok... Kimim ben, neden varım, belli değil... (Hızlı hızlı uzaklaşır.)
YEPİHODOV - Doğrusu ya, başka konulara değinmeden, kendimi anlatacak olursam, yazgımın bana karşı çok acımasız olduğunu söylemem gerekiyor, kasırganın küçük bir tekneyle oynaması gibi oynuyor benimle; hadi yanıldığımı varsayalım, öyleyse neden bu sabah uyandığımda, sözün gelişi, baktım, göğsümün üstünde korkunç iri bir örümcek duruyor... işte böyle, (iki eliyle gösterir.) Sonra bir bardak şıra içeyim desem, bakıyorum, yüksek derecede sevimsiz bir şey var içinde, tahtakurusu cinsinden... (Bir sesizlik.) Buckle'dan bir şey okudunuz mu? (Bir sessizlik.) Sizi bir çift sözle rahatsız etmek istiyorum. Avdotya Fedorovna.
DUNYAŞA - Söyleyin.
YEPİHODOV - Sizinle başbaşa olmak isterdim... (içini çeker.)
DUNYAŞA (Utanıp sıkılarak.) - Pekâlâ... Ancak önce bana harmaniyemi getirin... Dolabın yanında duruyor... Burası biraz serinledi de.
YEPİHODOV - Başüstüne... Hemen getireyim... Şimdi biliyorum artık revolverimle ne yapacağımı... (Gitarı alır, çala çala uzaklaşır:)
YAŞA - Yirmi iki musibet... Sersemin teki, doğrusunu söylemek gerekirse... (Esner.)
DUNYAŞA - İnşallah kendini vurmaz.
(Bir sessizlik.)
Sinirli, kaygılı biri olup çıktım, her şey beni kaygılandınyor. Bey evine hizmete alındığımda küçük bir kızdım. Artık köy yaşamına alışkanlığı yitirdim. Bakın ellerime, hanımefendi elleri gibi akça pakça oldular. Soylular gibi öyle nazlı, öyle çıtkırıldım oldum ki, her şeyden korkuyorum... Korkunç bir şey bu... Yaşa, beni aldatacak olursanız, sinirlerim ne olur bilemiyorum...
YAŞA (Kızı öper.) - Fıstığım! Kuşkusuz her genç kız kendini bilmelidir, kötü davranışlı kızlardan hiç haz etmem.
DUNYAŞA - Sizi korkunç sevdim, çok kültürlüsünüz, her şeyin değerini verebilirsiniz. (Bir sessizlik.)
YAŞA (Esner.) - Eve-et... Bence, eğer bir genç kız birini seviyorsa, ahlaksızlık yapıyor demektir....
(Bir sessizlik.)
Açık havada sigara içmek pek hoş oluyor... (Kulak kabartır.) Gelen var... Efendilerimiz geliyor...
(Dunyaşa tutkuyla kucaklar onu.) Doğru eve gidin, ırmakta yüzmekten dönüyormuş gibi, bu yoldan gidin. Karşılaşırsanız sizinle buluştuğumuzu sanacaklar. Bunu istemem.
DUNYAŞA (Usulca öksürür.) - Sigara dumanından
başıma ağrı girdi... (Gider.)
(Yaşa yalnızdır. Manastırın yanına oturur. L. Andre-
yevna, Gayev, Lopahin girerler.)
LOPAHİN - Kesin olarak karar vermek gerek, zaman bizi beklemiyor. Soru çok basit aslında. Toprağı yazlık evler yapımı için kiraya vermek istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Yanıtı da tek sözcük: Evet ya da hayır. Tek bir
sözcük!-
L. ANDREYEVNA - Bu iğrenç puroları kim içmiş
burada?.. (Oturur.)
GAYEV - Demiryolu döşendi, her şey çok kolaylaştı. (Oturur.)Kente gittik, yemeğimizi yedik, döndük. Hepsi bir gün içinde. Şimdi eve gidip bir parti bilardo çekeyim... San top ortaya!
L. ANDREYEVNA - Yeterince vaktin var.
LOPAHÎN - Tek bir sözcük sadece! (Yalvarırca.) Ama yanıt verin bana.
GAYEV (Esner.) - Ne dediniz?
L. ANDREYEVNA (Para çantasına bakar.) - Dün çok param vardı, bugün çok az. Zavallı Varyacığım, fazla masraf olmasın diye süt çorbasıyla doyuruyor herkesi. Mutfaktaki ihtiyarlara da nohuttan başka bir şey vermiyor. Bense anlamsızca har vurup harman savuruyorum. (Para çantasını düşürür, altın paralar saçılır.) Eh, döküldüler işte... (Kederlenmiştir.)
YAŞA - izninizle hemen toplayayım efendim. (Paralan toplar.)
L. ANDREYEVNA - Teşekkür ederim. Yaşa. Ne diye yemek yemeye gittim sanki... Berbat bir müzikli restoran, masa örtüleri sabun kokuyor... Ne diye bu kadar çok içiyorsun Lenya? Ne diye bu kadar çok yiyorsun? Ne diye bu kadar çok konuşuyorsun? Bugün restoranda yine çok konuştun ve hepsi de yersizdi. Yetmişli yıllar üstüne, dekadanlar üstüne... Kime bu laflar? Garsonlara dekadanlardan söz etmek!..
LOPAHİN - Evet.
GAYEV (Elini sallar.) - Ben iflah olmam, bu açık... (Yaşa 'ya, sinirli.) Nedir bu, ne diye durmadan göz önünde dolaşıp duruyorsun...
YAŞA (Güler.) - Sesinizi duyduğumda gülmemi tutamıyorum...
GAYEV (Kızkardeşine.) - Ya ben, ya o...
L. ANDREYEVNA - Gidin buradan Yaşa, çekilin
karşımdan.
YAŞA (L. Andreyevna'yapara kesesini verir.) - Hemen gidiyorum. (Gülmesini zor tutarak.) Hemen... (Çıkar.)
LOPAHlN - Yurtluğunuzu zenginlerden Deriganov
satın almaya hazırlanıyor. Açık artırmaya kendisi gelecekmiş diyorlar...
L. ANDREYEVNA - Siz bunu nereden duydunuz?
LOPAHÎN - Kentte konuşuyorlar.
GAYEV - Yaroslavl'daki teyze para göndereceğine söz verdi ya, ne zaman ve ne kadar belli değil...
LOPAHİN - Hiçbir fikriniz yok mu? Yüz bin, iki yüz bin?
L. ANDREYEVNA - Yok canım... On on beş bin gönderse ona da şükür.
LOPAHİN - Kusura bakmayın ama, sizin kadar aklı havada, sizin kadar işten anlamaz, sizin kadar tuhaf insanlara rastlamadım daha. Size, kendi anadilinizde çiftliğinizin satılması söyleniyor ve siz bunu anlamıyorsunuz.
L. ANDREYEVNA - Ne yapalım peki? Akıl verin, ne yapalım?
LOPAHİN - Size durmadan bunu anlatıyorum ya. Her gün aynı şeyi söylemekten dilimde tüy bitti. Vişne bahçesini de, çiftlik arazisini de yazlık evler yapımı için kiraya vermelisiniz ve bunu hemen, bir an önce yapmak zorundasınız -çünkü açık artırma günü gelip çattı!- Anlayın artık, anlayın bunu! Bir kere şu yazlık konusunda kesin karara varın. Avuç dolusu para vereceklerdir ve kurtulacaksınız.
L. ANDREYEVNA - Yazlık, yazlıkçılar... Bağışlayın ama, çok bayağı...
GAYEV - Seninle tümüyle aynı kanıdayım.
LOPAHİN - Ya hüngür hüngür ağlayacak, ya avazım çıktığı kadar bağıracak ya da düşüp bayılacağım şimdi. Yok artık! Canıma okudunuz be! (Gayev'e.) Siz bir sümsüksünüz!
GAYEV - Ne?
LOPAHİN - Sümsük! (Çıkıp gitmek ister.)
L. ANDREYEVNA (Ürkmüş.) - Yo gitmeyin, kalın burada cancağızım. Belki bir şeyler düşünürüz!
LOPAHİN - Bunda düşünülecek ne var!
L. ANDREYEVNA - Gitmeyin rica ederim. Sizinle birlikte ne de olsa daha neşeliyiz.
(Bir sessizlik.)
Kötü bir önsezi var içimde, sanki evimiz üstümüze çökecekmiş gibi...
GAYEV (Derin bir düşüncede.) - Köşeye bir çiftleme ... Ortada çapraz vuruş...
L. ANDREYEVNA - İşlediğimiz günahların cezası...
LOPAHİN - Ne günahınız olacak sizin...
GAYEV (Ağzına bir akide şekeri atarak.) - Sözde varımı yoğumu akide şekerine harcamışım... Öyle diyorlar... (Güler.)
L. ANDREYEVNA - Benim ne günahım olacak, ha?.. Bir çılgın gibi, her an, durmaksızın saçıp savurdum paralarımı... Ve borçlanmaktan başka işi olmayan biriyle evlendim. Kocamın ölümüne şampanya neden oldu -çok içki içerdi- ve ne yazık ki birisine tutuldum hemen arkasından. Karşılıklı bir ilişkiye dönüştü bu ve tam bu sırada -bu benim ilk cezalandınlışımdı ve darbe başıma indi dosdoğru- oğlum... boğuldu ırmakta, biliyorsunuz. Yurt dışına attım kendimi büsbütün, hiçbir zaman dönmemek üzere, bu ırmağı görmemek için bir daha... Gözlerimi kapadım, koştum bilinçsizce. O da ardım sıra, acımasızca, kabaca izledi beni... Mentone yakınlarında bir yazlık satın aldım, çünkü o hastalanmıştı orada. Ve tam üç yıl, gece gündüz, dinlenmek nedir bilmedim; hasta yedi bitirdi beni, içimin can- . lılığı söndü. Ve geçen yıl, yazlığı borçlanınız yüzünden sattıktan sonra Paris'e gittim. Orada da soyup soğana çevirdi beni, bıraktı sonra, bir başka kadınla çekip gitti... Kendimi zehirleyip öldürmeyi denedim... Ne kadar aptalca, ne kadar utanç verici... Sonra ansızın Rusya, yurdum çekti beni... Kızım... (Gözyaşlarını siler.) Tanrım, Tanrım, acı bana, bağışla günahlarımı! Cezalandırma daha fazla! (Cebinden bir telgraf çıkar ir.) Bugün Paris'ten aldım. Bağışlamamı diliyor, döneyim diye yalvarıyor... (Telgrafı yırtar.) Sanki müzik sesi geliyor bir yerlerden. (Kulak kabartır.)
GAYEV - Bizim ünlü yahudi orkestrası bu. Dört keman, flüt ve kontrbas, anımsadın mı?
L. ANDREYEVNA - Hâlâ duruyor mu onlar? Bir fırsatta bize çağıralım da bir akşam partisi düzenleyelim.
LOPAHÎN (Kulak kabartır.) - işitilmiyor... (Ezgiyi usuldan mırıldanır.) "Almanlar, parayı göster, Rus'u Fransız' a çevirsinler." (Güler.) Dün tiyatroda seyrettiğim oyun ne güzeldi, çok gülünçtü.
L. ANDREYEVNA - Gülünç bir şey görmüyorum ben... Oyun değil de kendinizi seyretseniz daha iyi olur. Ne kadar renksiz bir yaşamı var hepinizin, ne kadar çok boş laf ediyorsunuz.
LOPAHİN - Doğru. Niye gizlemeli ki, aptalca yaşıyoruz... (Bir sessizlik.) Babam köylüydü, odunun tekiydi, aklı hiçbir şeye ermezdi, beni okutmadı, kafayı çekip dayak atmayı bilirdi sa-dece, hem de her zaman sopayla. Aslında ben de ondan farksızım, salağın, odunun tekiyim. Hiçbir şey okumam, îmlam derseniz, berbattır. Hem öylesine berbattır ki, ne zaman bir şey yazmak zorunda kalsam utancımdan yerin dibine geçerim.
L. ANDREYEVNA - Sizin evlenmeniz gerek dostum.
LOPAHÎN - Evet... Bu doğru.
L. ANDREYEVNA - Bizim Varya'yla evlenseniz iyi edersiniz. Çok iyi bir kızdır.
LOPAHÎN - Evet.
L. ANDREYEVNA - Alçakgönüllü, yalın bir insandır o, bütün gün çalışıp didinir; hepsinden önemlisi de, seviyor sizi. Siz de çoktandır hoşlanıyorsunuz ondan.
LOPAHÎN - Daha ne? Ben razıyım... Çok iyi kız. (Bir sessizlik.)
GAYEV - Bana da bir görev önerdiler. Yılda altı bin... Duydun mu? (Bir palto taşıyarak Firs girer.)
FÎRS - Lütfen beyim, giyinin, hava nemli.
GAYEV (Paltoyu giyer.) - Sen de sıktın artık.
FÎRS - Hadi hadi... Sabahtan bir haber vermeden çıkıp gittiniz. (Gayev 'i süzer.)
L. ANDREYEVNA - Nasıl da yaşlandın Firs!
FlRS - Ne buyurdunuz?
LOPAHlN - Çok yaşlandın diyorlar.
FlRS - Çok oldu, yaşıyorum... Beni evlendirmek istediklerinde., daha babacığınız dünyaya gelmemişti... (Güler.) Bizi serbest bırakan yasa çıktığındaysa, ben artık oda hizmetçilerinin başıydım. O zaman serbest olmak istemedim, efendilerin yanında kaldım. (Bir sessizlik.)
Çok sevinçliydi herkes, gözümün önüne geliyor da şimdi, ama neye sevindiklerini kendileri de bilmiyordu.
LOPAHİN - Yasa çıkmadan önceki zamanlar çok iyiydi. Ne de olsa kamçılıyorlardı sizi.
FİRS (işitmez.) - Tabii. Köylü efendisini, efendi köylüsünü bilirdi o zaman, şimdi her şey karmakarışık oldu,
hiçbir şey anlaşılmıyor.
GAYEV - Sus Firs. Yarın kente gitmem gerekecek. Beni bir generalle tanıştırmayı vaat ettiler, bonoları ciro
edebilirmiş.
LOPAHİN - Bu yolla hiçbir şey elde edemezsiniz. Faizleri de ödeyemezsiniz.
L. ANDREYEVNA - Ona bakmayın siz, sayıklıyor.
General meneral yok.
(Trofımov, Anya ve Varya girerler.)
GAYEV - İşte bizimkiler geliyor.
ANYA - Annem orada.
L. ANDREYEVNA (Sevecen.) - Gelin, gelin... Sevgili kızlarım benim... (Anya'yıve Varya 'yi kucaklayarak.) Ah bir bilseydiniz, ikinizi de nasıl sevdiğimi. Oturun yanıbaşıma, hah şöyle. (Herkes oturur.)
LOPAHİN - Bizim ebedi öğrenci her zamanki gibi kızlarla geziyor.
TROFÎMOV - Sizi ilgilendirmez.
LOPAHİN -Neredeyse elli yaşma basacak, hâlâ öğrenci.
TROFİMOV - Aptalca şakalarınızdan vazgeçin.
LOPAHÎN - Bunda bozulacak ne var, acayip adam?
TROFİMOV - Bana sataşmaktan vazgeçsen iyi edersin.
LOPAHİN (Güler.) - Sorabilir miyim, beni nasıl görüyorsunuz?
TROFİMOV - Sizi şöyle görüyorum Yermolay Alek-seyiç: Varlıklı bir insansınız, yakında milyoner olacaksınız. Yoluna çıkan her şeyi yiyip yutan aç gözlü bir canavar, metabolizma olgusu bakımından nasıl gerekliyse, sen de öyle gereklisin. (Herkes güler.)
VARYA - Petya, siz en iyisi gezegenlerden söz edin.
L. ANDREYEVNA - Yok, hadi dünkü konuşmayı sürdürelim.
TROFİMOV - Hangi konudaydı bu konuşma?
GAYEV - Gururlu insan konusunda.
TROFİMOV - Dün çok konuştuk ama, bir sonuca varamadık. Sizin görüşünüze göre gururlu insanın kişiliğinde gizemli bir şeyler olmalıdır. Belki kendinize göre siz de haklısınız, fakat eğer yalın biçimde, çok yalın biçimde düşünecek olursak, insan mademki çok büyük ölçüde kaba ve akılsızdır, mademki derin biçimde mutsuzdur, o zaman nedir gurur? Gururun ne anlamı var. Kendi kendimize hayran olmaktan vazgeçmeliyiz. Yapılacak tek şey çalışmaktır.
GAYEV - Ne yaparsan yap öleceksin.
TROFİMOV - Kim bilir? Ve ne demektir ölüm? Belki insanın yüz duygusu var da, insan öldüğünde bunlardan bizim tanıdığımız beş tanesi ölmektedir de, öteki doksan beş tanesi canlı kalmaktadır.
L. ANDREYEVNA - Petya, ne kadar akıllısınız!..
LOPAHİN (Ironik.) - Dehşet.
TROFİMOV - İnsanlık, sahip olduğu güçleri yetkin-leştirerek ileriye doğru gidiyor. Onun bugün akıl erdiremediği şeyler, bir zaman gelecek, elle tutulurcasına anlaşılır olacaktır; fakat çalışmalıyız, gerçeği arayanlara tüm gücümüzle destek olmalıyız. Rusyamız'da şimdilik çok az kişi çalışıyor. Benim tanıdığım aydınların büyük çoğunluğu hiçbir şey araştırmaz, hiçbir şey yapmaz ve şimdilik emek harcamaya yetenekli değiller. Kendilerini aydın diye adlandırırlar ya, hizmetçi kadını, "sen" diye çağırır, köylülere hayvana davranır gibi davranırlar. Ciddi hiçbir şey okumazlar, hemen hemen hiçbir şey yazmazlar, bilimin sadece sözünü ederler, sanattan pek az anlarlar. Hepsi ciddidir, hepsinin yüzünden düşen bin parçadır, ciddiyet konusunda hiçbiri burnundan kıl aldırmaz, durmaksızın felsefe yaparlar... Ama tüm bu aydınların gözü önünde işçiler çok körü beslenmekte, yastıksız uyumakta, tek göz odada otuz kırk kişi barınmaktadır. Nereye baksak karanlık, rutubet, ahlak düşkünlüğü... Ve çok açık bir şey ki, bizde tüm iyi konuşmalar, sadece ve sadece başkalarını ve kendimizi kandırmak içindir. Gösterin bana, üstünde o kadar çok ve sıkı çene çaldığımız çocuk yuvalarımız hani nerede? Nerede okuma salonlarımız? Sadece romanlarda rastlıyoruz bunlara. Gerçek yaşamda kırıntıları bile yok. Var olan sadece pislik, bayağılık, Asyalılık... Asık suratlardan korkarım ben, sevmem onları, ciddi konuşmalardan korkarım. En iyisi susalım!
LOPAHİN - Biliyor musunuz, sabahları saat beşte kalkanm ben, sabahın köründen akşama kadar çalışınm, elimde para vardır her zaman, kendimin ve başkalannın parası ve çevremdeki insanların ne biçim kişiler olduklarını çok iyi görürüm. Namuslu, dürüst insanların ne kadar az olduğunu anlamak için herhangi bir iş yapmaya kalkışmak yeter. Bazı kereler uyku tutmadığında düşünürüm de, "Tan-nm" derim, "Sonsuz büyüklükte ormanlar verdin bizlere; göz alabildiğine geniş tarlalar, en derin ufuklar... Tüm bunlara sahip olan bizler gerçekten birer dev olabilmeliydik..."
L. ANDREYEVNA - Nerden çıkardın şimdi devleri... Masallarda iyidir onlar, insanı korkuturlar yoksa.(Sahnenin derinliğinden, gitarını çalarak Yepihodov geçer.) (Düşünceli.) Yepihodov geliyor...
ANYA (Düşünceli.) - Yepihodov geliyor...
GAYEV - Güneş battı baylar.
TROFlMOV - Evet.
GAYEV (Usuldan, şiir okur gibi.) - Ey doğa, ey olağanüstü varlık, sonsuz bir aydınlıkta parlarsın, olağanüstü bir güzellikle ve umursamazca... Ey kendisine anne dediğimiz, benliğinde yaşamın varlığını ve yokluğunu birleştirirsin. Can veren de, yok eden de sensin...
VARYA (Yalvarırca.) - Dayı!
ANYA - Dayı, başladın yine!
TROFÎMOV - Siz en iyisi topu çift vuruşla ortaya gönderin.
GAYEV - Sustum, sustum.
(Hepsi otururlar, düşünceye dalarlar. Sessizlik. Sadece Firs 'in usuldan homurdandığı işitilmektedir. Ansızın, sanki gökten gelircesine, uzak bir ses, kopan bir telin gittikçe yavaşlayan, kederli sesi işitilir). L. ANDREYEVNA - Nedir bu?
LOPAHİN - Bilmem. Belki uzakta, kömür ocaklarında bir vagon tellerden kopup düştü. Fakat çok uzakta bir yerde.
GAYEV - Belki de bir kuş bu... Balıkçıl türünden.
TROFÎMOV - Ya da puhukuşu...
L. ANDREYEVNA (Ürperir.): Birden içim fena oldu nedense... (Bir sessizlik)
FlRS - Felaketten önce de böyle olmuştu: Hem baykuş ötmüş, hem de semaver durmaksızın uğuldamıştı.
GAYEV - Hangi felaketten önce?
FlRS - Serbest bırakılmamızdan...
(Bir sessizlik.)
L. ANDREYEVNA - Dostlar, gidelim artık, hava kararıyor. (Anya 'ya) Gözlerinde yaşlar var... Ne oluyor sana kızım? (Kucaklar)..
ANYA - îşte öyle anne. Bir şeyim yok.
TROFlMOV - Bir gelen var. (Başında yıpranmış bir kasket, sırtında bir palto Yoldan Geçen görünür. Çakırkeyiftir.)
YOLDAN GEÇEN - Söyler misiniz lütfen, buradan doğruca istasyona gidebilir miyim?
GAYEV - Gidebilirsiniz. Bu yolu izleyin.
YOLDAN GEÇEN - Çandan teşekkürler... (Öksüre-rek.) Harika bir hava... (Bir şiir okur.) "Kardeşim benim,acı çeken kardeşim... Kulak ver Volga'nın iniltisine..." (Varya 'ya.) Mademoiselle, şu kamı aç Rus'a otuz köpek verir misiniz?
(Varya ürküp bağırır.)
LOPAHlN (Sert) - Her terbiyesizliğin bir ölçüsü vardır!
L. ANDREYEVNA (Aceleyle.) - Alın... İşte... (Para çantasını karıştırır.) Gümüş yok... Neyse... Alın, şu altını...
YOLDAN GEÇEN - Candan teşekkürler! (Çıkar.) (Gülerler).
VARYA (Ürkmüş.) - Gidiyorum ben... Gidiyorum. Evde insanların yiyecek bir şeyi yok, siz tanımadığınız birine altın para veriyorsunuz...
L. ANDREYEVNA - Beni, bu aptal kafayı ne yapmalı bilmem ki! Ne kadar para kalmışsa, evde hepsini sana vereceğim. Yermolay Alekseyiç, bana biraz daha borç verin...
LOPAHÎN - Başüstüne.
L. ANDREYEVNA - Gidelim baylar, vaktidir. Varya, seni de buracıkta kocaya verdik gitti, kutlarım.
VARYA (Gözyaşları arasından.) - Anne, böyle şeylerle alay edilmez.
LOPAHÎN - Bir manastıra git, Ohmeliya...
GAYEV - Benimse ellerim titriyor, çoktandır bilardo oynamadım.
LOPAHlN - Ohmeliya, ey peri, dualarında beni aklından çıkarma!
L. ANDREYEVNA - Gidelim baylar, akşam yemeğine az kaldı.
VARYA - Korkuttu beni. Yüreğim nasıl çarpıyor.
LOPAHtN - Baylar size bir kez daha bildiriyorum: Yirmi iki Ağustos'ta vişne bahçesi satılacak. Düşünün bunu!.. Düşünün!...
(Trofimov 'la Anya dışında hepsi çıkarlar.)
ANYA (Gülerek.) - Yoldan Geçen'den Allah razı olsun. Varya'yı korkuttu da, yalnız kalabildik.
TROFtMOV - Varya korkuyor, ansızın birbirimize âşık oluruz diye bütün gün yanımızdan ayrılmıyor. Dar kafası, bizim aşkın da üstünde olduğumuzu anlamaya yetenekli değil. Adına aşk denilen, özgürlüğe ve mutluluğa engel o küçük ve saydam şeyin çevresinden dolanıp geçmek: işte bizim yaşamımızın amacı ve anlamı, ileri! Biz orada, uzakta panlday an parlak yıldızlara doğru gidiyoruz, bizi kimse tutamaz! îleri! Dostlar, geride kalmayın.
ANYA (Ellerini çırparak.) - Ne güzel konuşuyorsunuz! (Bir sessizlik.)
Bugün burası olağanüstü güzel.
TROFlMOV - Evet, hava harika.
ANYA - Bana ne yaptınız böyle Petya; ne yaptınız da vişne bahçesini eskisi gibi sevmiyorum artık. Öyle içten seviyordum ki onu, dünyada bizim bahçeden daha güzel bir yer yoktur gibi geliyordu bana.
TROFlMOV - Tüm Rusya bizim bahçemizdir. Dünya büyük ve çok güzel. Orada olağanüstü güzellikte pek
çok yer var. (Bir sessizlik.) Bir düşünün Anya, sizin dedeniz, dedenizin dedesi, tüm atalarınız köle sahibi derebeylerdi. Şimdi soruyorum size, bahçenizdeki her bir vişneden, her bir yapraktan, her bir ağaç gövdesinden size insan varlıklarının baktığını hissetmiyor musunuz; seslerini işitmiyor musunuz onların... Sizlerin tümünü, bugün yaşamakta olanlarınızı ve daha önce yaşamış olan atalarınızı, canlı insanların mülkiyetine sahip olmak çarpıklaştırdı... Ve böylece, anneniz, siz ve dayınız, başkalarının hesabına, borç karşılığında, kapınızın eşiğinden bile içeri sokmadığınız başka insanların sırtından yaşadığınızın farkında bile değilsiniz... En azından iki yüz yıl geri kaldık. Henüz hiçbir şeyimiz yok. Sadece felsefe yapıyor, tasadan yakınıyor ya da kafayı çekip duruyoruz. Çok açık bir şey ki, bugünü yaşamak için önce geçmişin kefaretini ödememiz, onun hesabını görmemiz gerekir. Bu kefaret de ancak acı çekerek, olağanüstü, sürekli bir emekle ödenir. Anlayın bunu Anya.
ANYA - Yaşadığımız ev çoktandır kendi evimiz değil artık. Ben de çıkıp gideceğim buradan, söz veriyorum.
TROFÎMOV - Cebinizde çiftliğin bir anahtarı varsa, çıkarıp kuyuya atın onu ve alıp başınızı gidin. Rüzgâr gibi özgür olun.
ANYA (Coşku içinde.) - Ne güzel söylediniz.
TROFlMOV - İnanın bana Anya, inanın! Henüz otuz yaşında bile değilim, gencim daha, bir öğrenciyim. Fakat o kadar çok şeye katlanmam gerekti ki! Kış geldi mi, hasta, kaygılı, yoksul, bir dilenci gibi boynu bükük, çaresiz kalıyorum. Alın yazım beni nerelere savurmadı ki! Fakat ruhum yine de, her zaman, her dakika, gece gündüz, açıklanamaz önsezilerle doluydu. İçimde mutluluğun önsezileri var... Anya, görüyorum onu artık...
ANYA (Düşünceli.) - Ay doğuyor... (Yepihodov 'un gitarıyla hep aynı hüzünlü ezgiyi çaldığı işitilmektedir. Ay doğar, Kavakların orada bir yerde, Anya'yı arayan Varya'nın, "Anya! Neredesin!" diye seslendiği işitilir.)
TROFİMOV - Evet, ay doğuyor. (Bir sessizlik.) İşte ta kendisi, mutluluk geliyor işte; gitgide yaklaşıyor, daha yakına, daha yakına geliyor, ayak seslerini işitiyorum bile! Biz onu görmesek, tanımasak da ne çıkar? Başkaları görecektir!
(Varya'nın sesi: "Anya!Neredesin.)
Yine bu Varya! (Kızgın) İnsanı çileden çıkarır!
ANYA - Irmak kıyısına gidelim, orası sakindir.
TROFİMOV -Gidelim.(Giderler).
.(Varya'nın sesi: "Anya!Anya!")
PERDE


ÜÇÜNCÜ PERDE
Salondan bir kapı boşluğuyla ayrılan konuk odası. Oda bir şamdanla aydınlanmıştır. İkinci bölümde sözü edilen Yahudi orkestrasının eşiğin arkasında çaldığı parçalar işitilmektedir. Akşamüstü. Salonda grand-rondyapılmakta. S. Pişçik'in sesi: "Promenade â üne paire." Çiftler konuk odasından çıkarlar. Birinci çift: Pişçik'le Şarlotta İvanovna; ikinci çift: Trofimov 'la L. Andreyevna; üçüncü çift: Anya 'yla Posta Memuru; dördüncü çift: Varya 'yla İstasyon Şefi, vb. Varya sessizce ağlamakta, dans ederken gözyaşlarını kurulamaktadır. Son çiftte Dunyaşa vardır. Konuk odasından geçerler. Pişçik bağırır: "Grand-rond, balancez!" ve "Les ca-valiers â genoux et remerciez vos dames!"
Frak giymiş olan Firs, bir tepside Seltz suyu getirir. Pişçik ve Trofimov konuk odasına girerler.
PİŞÇİK - Yüksek tansiyon var bende, bu yüzden iki kalp krizi geçirdim; dans etmem kolay değil, fakat derler ya hani, sürüye düştün mü ister havla, ister havlama, ama mutlaka kuyruk salla. Zaten bir at gibi sağlıklıyımdır. Rahmetli babam, -mekânı cennet olsun, çok şakacıydı- bir gün kökenimiz konusunda konuşurken, Kaligula'nın senatoda bindiği atın biz Simeon-Pişçik'lerin en eski atası olduğunu söylemişti. (Oturur). Fakat parasızlıktan daha beter şey yok! Aç köpek etten başka bir şeye inanmaz derler ya... (Bir an horlar ve hemen uyanır.) Ben de öyle... Aklımda fikrimde paradan başka bir şey yok...
TROFİMOV - Görünüşünüzde gerçekten de atı andıran bir şey var.
PÎŞÇİK - Ne olmuş... At iyi havyandır... Satarsın...
(Yandaki odada bilardo oynandığı işitilir. Salonda, kapı boşluğunun altında Varya görünür.)
TROFİMOV (Takılır.) - Bayan Lopahina! Bayan Lo-pahina!
VARYA (Öfkeli.) - Sünepe beyefendi!
TROFİMOV - Evet, sünepe bir beyefendiyim ben, bununla da övünüyorum.
VARYA (Acı bir düşünce içinde.) - Müzikçileri kiraladılar ya neyle ödeyecekler? (Çıkar.)
TROFİMOV - (Pişçik'e.) - Tüm yaşamınız boyunca, borç faizlerini ödemek için harcadığınız enerjiyi bir başka şeye harcamış olsaydınız, sanırım, eninde sonunda dünyanın altını üstüne getirebilirdiniz.
PÎŞÇİK - Filozof... Nietzsche... Büyük, çok ünlü... Muazzam bir adam, akıllı... Yapıtlarında belirttiğine göre, sahte para yapılabilirmiş...
TROFİMOV - Siz Nietzsche okudunuz mu?
PİŞÇİK - Ben mi, yok canım... Daşenka söz etmişti. Öyle bir durumdayım ki şimdi kalp para yapmaktan başka çarem kalmadı... Öbür gün için üç yüz ruble ödemem gerekiyor... Yüz ellisini buldum... (Cebini yoklar. Kaygıyla.) Paralar yitmiş, paraları yitirdim! (Ağlamaklı.) Paralar nerde? (Sevinçli.) Burdalarmış, astarın arkasına kaymışlar... Birden ter bastı...
(L. Andreyevna ve Ş. İvanovna girerler.)
L. ANDREYEVNA (Bir lezginka mırıldanarak.) -
Niye bu kadar gecikti Leonid? Ne yapıyor kentte? (Dun-yaşa'ya.) Dunyaşa, müzikçilere çay verin...
TROFİMOV - Demek açık arttırma yapılmadı hsnüz, öyle anlaşılıyor.
L. ANDREYEVNA - Müzikçi çağırmamız da yersiz bizim, balo düzenlememiz de yersiz.. Neyse... (Oturur ve usuldan ezgiyi mırıldanır.)
ŞARLOTTA (Pişçik'e bir deste kart uzatarak.) - İşte size bir deste kart; şimdi aklınızdan herhangi bir kart geçirin.
PİŞÇİK - Geçirdim.
ŞARLOTTA - Kartları karın şimdi. Pek güzel. Verin bana; ah benim zavallı, sevimli Bay Pişçikim. Ein, zwei, drei! Şimdi bakın bakalım, o kart sizin yan cebinizde mi?..
PİŞÇİK (Yan cebinden kartı çıkarır.) - Maça sekizlisi, ta kendisi! (Şaşkın.) Tasavvur edebiliyor musunuz?
ŞARLOTTA - (Avucunda kart destesini tutarak, Tro-flmov 'a.) - Söyleyin çabuk, en üstteki kart hangisi?
TROFİMOV - Öyle mi? Hadi bakalım, maça kızı.
ŞARLOTTA - İşte burada! (Pişçik'e.) El? Üstteki kart hangisi?
PİŞÇİK - Kupa beyi.
(Yeraltından geliyormuşçasına gizemli bir kadın sesi yanıtlar onu: "O, evet, hava çok güzel hanımefendi.)
Siz benim idealimdeki insansınız...
(Ses: "Siz de hanımefendi, benim çok hoşuma gittiniz.)
İSTASYON ŞEFİ (Alkışlar.) - Bravo! Bayan Vantrilok!
PİŞÇİK-Tasavvur edebiliyor musunuz! Şarlotta İvanovna, büyüleyici kadın... Âşık oldum... vallahi...
ŞARLOTTA - Âşık mı oldunuz? (Omuzlarım silker.) Siz hiç âşık olabilir misiniz? Gunter Mensche, aber schlechter Musikant. *
TROFİMOV (Pişçik'in omzuna vurarak.) - Yaman bir atsınız...
ŞARLOTTA - Şimdi bir numaraya daha ilginizi rica ederim.
(Masadan bir şal alır.) İşte çok güzel bir şal, yok mu alıcısı?.. (Şalı havada sallar.) Yok mu alan?
PİŞÇİK (Şaşkın.) - Tasavvur edebiliyor musunuz?
ŞARLOTTA - Ein, zwei, drei! (Yere sarkıttığı şah hızla kaldırır; altında duran Anya bir reverans yapar, koşup annesini kucaklar ve geriye, salona doğru koşup gider herkesin şaşkınlığı arasında).
L. ANDREYEVNA (Alkışlar.) - Bravo, bravo!..
ŞARLOTTA - İşte bir tane daha: Ein, zwei, drei, (Şalı kaldırır altında Varya durmakta, selam vermektedir.)
PİŞÇİK (şaşkın) - Tasavvur edebiliyor musunuz!
ŞARLOTTA - Son! (Şah Pişçik'in üstüne atar, bir reverans yapar ve salona doğru koşup gider.)
PÎŞÇİK (Şarlotta 'nın arkasından koşarak.) - Hınzır kadın!.. Ne kadın ama!.. Ne kadın... (Çıkar.)
L. ANDREYEVNA - Leonid hâlâ yok. Bu kadar zaman kentte ne yapar, anlamıyorum! Her şey belli olmuştur artık; çiftlik ya satılmış, ya da açık artırma yapılmamıştır; ne diye bu kadar uzun süre habersiz bırakır ki bizi!
VARYA (Onu avutmaya çalışarak.) -Dayım yurtluğu gerisin geri satın almıştır, bundan hiç kuşkum yok.
TROFİMOV (Alaycı.) - Evet.
VARYA - Ninem borcun devredilmesi ve yurtluğun kendi adına satın alınması için vekâletname gönderdi ona. Bunu Anya için yaptı. Eminim,Tanrı yardım edecek, yurtluğu dayım satın alacaktır.
L. ANDREYEVNA - Yarovslavl'daki nine yurtluğun kendi adına satın alınması için topu topu on beş bin ruble gönderdi, güvenmiyor bize -bu paraysa faizleri bile ödemeye yetmez. (Yüzünü elleriyle kapar.) Bugün yazgım belirlenecek, yazgım...
TROFİMOV (Varya 'ya takılır.) - Madame Lopahina!
VARYA (Öfkeli.) - Ebedi öğrenci! iki kere üniversiteden kovulduğu yetmemiş.
L. ANDREYEVNA - Niye kızıyorsun Varya! Lopa-hin diye takılıyor sana, ne var bunda? Gönlün istiyorsa evlen Lopahin'le'. îyi, ilginç bir insan, istemiyorsa gönlün, evlenme. Kimse zorlamıyor seni iki gözüm...
VARYA - Benim için ciddi bir iş bu anneciğim. Ne diye dosdoğru konuşmamalı, iyi bir insan, hoşlanıyorum ondan.
L. ANDREYEVNA - O zaman evlen onunla. Beklemenin anlamı ne!
VARYA - Anneciğim, ona evlenme önerisinde ben bulunacak değilim ya! İşte iki yıldır herkes ondan söz ediyor bana, o ise ya susuyor, ya işi alaya vuruyor. Anlıyorum. Zenginleşiyor git gide; işi başından aşkın, benimle uğraşmaya vakti yok. Biraz param olsa; çok değil yüz ruble kadar bir şey, her şeyi bırakıp alıp başımı giderdim. Bir manastıra girerdim.
TROFİMOV - Kutsal güzellik!
VARYA (Tromifov 'a.) - Üniversite öğrencisinin akıllı olması gerekir! (Yumuşak bir tonla, ağlamaklı.) ne kadar çirkinleştiniz Petya, nasıl da yaşlandınız! (L. Andreyevna 'ya, sakin.) Fakat işsiz duramam ki ben anneciğim, her dakika bir şey yapmalıyım.
(Yağa girer.)
YAŞA (gülmesini güçlükle tutarak) - Yepihodov bilardo topunu kırdı!.. (Çıkar.)
VARYA - Yepihodov'un ne işi var burada? Bilardo oynamasına kim izin verdi onun? Bu insanları anlamıyorum... (Çıkar.)
L. ANDREYEVNA - Sataşmayın ona Petya, görüyorsunuz, zaten acılı.
TROFİMOV - O da üstüne görev olmayan işlere burnunu sokmasın. Bütün bir yaz, bana da Anya'ya da dirlik vermedi, aramızda aşk falan doğar korkusuyla. Ona ne? Zaten sözü bile edilemez böyle bir şeyin, bayağılıktan uzağım ben. Biz aşkın üstündeyiz!
L. ANDREYEVNA - Bense, galiba aşkın altındayım. (Şiddetli bir tedirginlikle.) Nerede bu Leonid? Çiftlik satıldı mı, satılmadı mı, Bir bilsem... Öyle mutsuzum ki, ne düşüneceğimi bilemiyorum artık; benliğim yitip gidiyor sanki... Şimdi bağırabilirim... Aptalca bir şey yapabilirim. Kurtarın beni Petya, Konuşun, bir şeyler anlatın.
TROFİMOV - Çiftlik bugün satılmış ya da satılmamış, hepsi bir değil mi? Bu iş çoktan bitmişti, geriye dönüş yok, yol kapandı. Sakin olun sevgili dost. Kendinizi aldatmayın. Yaşamınızda hiç değilse bir kez olsun gerçeğin doğrudan doğruya gözlerinin içine bakın.
L. ANDREYEVNA - Hangi gerçeğin? Siz gerçeğin ve gerçek olmayanın nerede olduğunu görebiliyor musunuz? Bense yitirdim görme yeteneğimi, hiçbir şey göremiyorum. Siz bütün önemli sorunları gözüpekçe çözümlüyor-sunuz, fakat söyleyin bana cancağızım, gençliğinizden ötürü değil mi bu; bu sorunların hiçbirinin size acı vermeyi-şinden ötürü değil değil mi? Gözüpekçe bakıyorsunuz ileriye doğru; fakat bunun nedeni orada korkunç bir şey görmeyisiniz, böyle bir şey beklemeyisiniz değil mi? Hayatın genç gözlerinize henüz kapalı oluşu değil mi? Bizden daha dürüst, daha cesur, daha ciddi bir kişiliğiniz var... Fakat biraz derinliğine düşünün, azıcık yüce gönüllü olun da bağışlayın beni. Burada doğdum ben; babam, annem, dedem burada yaşıyorlardı... Seviyorum bu evi; vişne bahçesi olmadan kavrayamıyorum hayatımı. Satılması çok gerekiyorsa beni de onunla birlikte satın... (Sarılıp alnından öper Trofimov'u.) Oğlum burada boğuldu... (Ağlar.) Acıyın bana, iyi doğru insan.
TROFİMOV - Acınızı tüm ruhumla paylaştığımı biliyorsunuz.
L. ANDREYEVNA - Fakat başka türlü, başka türlü söylemek gerek bunu... (Şalım alır; üstünden y ere bir telgraf düşer.) İçimde öyle bir ağırlık var ki bugün, anlayamazsınız. Burası çok gürültülü; her ses ruhumu irkiltiyor, odama da kapanamıyorum, tek basımayken sessizlik korkunç. Beni suçlamayın Petya... Sizi aileden biri gibi severim. Anya'yı seve seve verirdim size, yemin ederim... Ama iki gözüm, okumak da gerek, okulunuzu bitirmelisiniz. Sizse hiçbir şey yapmıyor, alınyazınızın elinde oradan oraya savrulup duruyorsunuz, tuhaf bir şey bu... öyle değil mi? Ha? Şu sakalınıza da bir şeyler yapmalı ki büyüsün azıcık... (Güler.) Gülünçsünüz!
TROFİMOV (Telgrafı yerden alarak.) - Yakışıklı olmak diye bir sorunum yok.
L. ANDREYEVNA - Telgraf Paris'ten. Her gün geliyor, dün, bugün. Bu yabanıl adam hastalanmış yine, işleri yine tıkırında değil. Bağışlanmak diliyor benden; oraya gideyim diye yalvarıyor. Paris'e gidip onun yanı başında olmam gerekirdi gerçekten de. Yüzünüz pek ciddi Petya; fakat ne yapabilirim cancağızım; hasta, yalnız, mutsuz biri, orada kim bakar ona, onu kim hata yapmaktan korur, ilaçlarını kim verir zamanında? Niye gizleyeyim, ne diye susayım, seviyorum onu, açık bir şey bu. Seviyorum, seviyorum. .. Boynumda bir taş bu, kendisiyle dibe doğru çekiyor beni... Fakat seviyorum bu taşı ben, onsuz yapamam. (Trfimov'un elini tutup sıkar) Kötü bir şey düşünmeyin Petya, hiçbir şey söylemeyin, konuşmayın...
TROFİMOV (Gözyaşları arasından.) - Tanrı aşkına bağışlayın açık sözlülüğümü, fakat bu adam soyup soğana çevirdi sizi!
L, ANDREYEVNA - Hayır, hayır, konuşmayın böyle... (Kulaklarım kapar.)
TROFİMOV - Fakat alçağın biri o, bunu sizden başka bilmeyen yok! Alçağın teki, beş para etmez bir alçak!.. L. ANDREYEVNA - (Ölçülü bir öfkeyle.) - Yirmi altı ya da yirmi yedi yaşındasınız, fakat hâlâ bir lise iki öğrencisi gibisiniz!
TROFİMOV - Varsın olsun!
L. ANDREYEVNA - Artık yetişkin bir erkek olmanız gerekiyor. Sizin yaşınızda seven insanları anlamak gerekir. İnsanın bu yaşta kendisinin de sevmesi, âşık olması gerekir! (Kızgın.) Evet, evet, pek öyle "temiz" filan da değilsiniz siz. Bir temizlik hastasısınız, hepsi bu. Gülünç bir ucubesiniz, ucube...
TROFİMOV (Dehşet içinde.) - Neler söylüyor!
L. ANDREYEVNA - "Ben aşkın üstündeyim!" Siz aşkın üstünde filan değilsiniz . Firs'in pek güzel söylediği gibi beceriksizin tekisiniz. Sizin yaşınızda bir insanın sevgilisinin olmaması!..
TROFİMOV (Dehşet içinde.) - Korkunç! Neler söylüyor! (Başı elleri arasında hızla salona doğru gider.) Aramızda her şey bitti! (Sofaya çıkar.)
L. ANDREYEVNA - (Arkasından bağırır.) - Petya, durun! Gülünç adam, şaka yaptım sizinle! Petya!
(Sofadan, birinin merdivenlerde hızlı hızlı yürüdüğü, sonra gürültüyle aşağı yuvarlandığı işitilir. Anya ve Var-ya bağırırlar. Fakat hemen arkasından gülüşme sesleri gelir.)
Ne oluyor orada?
(Anya koşarak girer.)
ANYA (Gülerek.) - Petya merdivenden yuvarlandı! (Koşarak çıkar.)
L. ANDREYEVNA -Ne antika adam şu Petya...
(istasyon Şefi salonun ortasında durmuş, A. Tolstoy 'un "Günahkâr Kadın "mı okumakta, çevresindekiler dinlemektedirler. Fakat henüz birkaç dize okuyabilmişken, sofadan vals müziği işitilir; okuma kesilir. Herkes dansa başlar. Trofimov, Anya, Varya sofadan içeri girerler.)
L. ANDREYEVNA - Peki Petya, peki... Kötü bir niyetim yoktu... Özür dilerim... Hadi dans edelim... (Petya 'yla dans ederler.)
(Anya ve Varya dans etmektedirler. Firs girer. Değneğini yandaki kapının yakınına koyar. Yaşa da konuk odasına gelmiş, dansı izlemektedir.)
YAŞA-Nasılsın dede?
FÎRS - Keyfim yok. Eskiden balolarımızda generaller, baronlar, amiraller dans ederdi. Şimdiyse posta memuruyla istasyon şefine çağrı çıkarışımız yetmiyormuş gibi, bir de gönülsüz geliyorlar. Bir şeyler oldu bana, güçten düştüm. Rahmetli efendim, büyükbaba, her hastalığı mühür mumu tozuyla tedavi ederdi. Yirmi yıldır, hatta daha da fazla, bu tozdan alıyorum, belki de yaşamamın nedeni bu.
YAŞA - Kafa ütüledin artık dede. (Esner.) Tez elden nallan diksen iyi olacak.
FİRS - Eh, seni beceriksiz seni. (Homurdanır.) (Trofimov ve L. Andreyevna salonda, sonra konuk odasında dans ederler.)
L. ANDREYEVNA-MercL. Oturacağım ben... (Oturur.) Yoruldum. (Anya girer.)
ANYA (Heyecanlı.) - Az önce mutfakta birinin söylediğine göre, Vişne bahçesi satılmış bugün, L. ANDREYEVNA - Kime satılmış?
ANYA - Kime olduğunu söylemedi. Zaten çıkıp gitti sonra. (Trofimov 'la dans ederek salona girerler.)
YAŞA - Moruğun biriydi bunu söyleyen. Yabancı.
FÎRS - Leonid Andreyiç hâlâ gelmedi. Paltosu da inceydi; dömi-sezon, üşütecek. Ne olacak toy gençlik işte!
L. ANDREYEVNA - Şimdi düşüp öleceğim. Yaşa, gidip öğrenin, kime satılmış.
YAŞA - Herif çoktan gitti, moruğun tekiydi. (Güler.)
L. ANDREYEVNA (Yumuşak bir kederle.): Niye gülüyorsunuz? Keyfinizin sebebi nedir?
YAŞA - Yepihodov çok gülünç. Boş kafanın teki. Yirmi iki musibet.
L. ANDREYEVNA - Firs çiftlik satılırsa eğer, sen nereye gidersin?
FİRS - Nereye emrederseniz oraya giderim.
L. ANDREYEVNA - Yüzün niye böyle? îyi değil misin? Gidip yatsan iyi olur...
FİRS - Evet... (Alaylı.) Ben gidip yatarsam burada kim servis yapar, işleri kim yoluna koyar. Bütün evde bir ben varım.
YAŞA (L. Andreyevna'ya.) - Lubov Andreyevna! Dinlemek lütfunda bulunursanız, bir dileğim var sizden! Eğer yine Paris'e gidecek olursanız, yalvarırım size, beni de alın. Burada kalmamın bilakis hiçbir olanağı yok. (Çevresine bahnır, alçak sesle.) Söylemeye ne gerek, kendiniz görüyorsunuz, ülke cahil, halk ahlaksız, can sıkıntısından başka bir şey yok, mutfakta doğru dürüst karın doymuyor, buradaysa ipe sapa gelmez şeyler homurdanarak Firs dolanıp duruyor. Beni de birlikte alın, ne olur!
(Pişçik girer.)
PİŞÇİK - Bir valsçik lütfeder miydiniz, güzeller güzeli... (L. Andreyevna onunla gider.) Büyüleyici dilber, ne pahasına olursa olsun bir yüz seksen rublecik koparacağım sizden... Koparacağım... (Dans eder.) Yüz seksen rublecik... (Salona geçerler.)
YAŞA (Sessizce bir ezgi mırıldanır.) - "Ruhumdaki hicranı anlayacak mısın? "
(Salonda başında gri bir silindir şapka, damalı pan-talonlu biri, kollarını sallayarak sıçramaktadır. Bağırtılar: -Bravo Şarlotta İvanovna.")
DUNYAŞA (Pudralanmak için durmuştur.) - Küçük hanım dans etmemi emrediyor. Kavalye çok, dam azmış. Benimse başım dönüyor dans ederken, yüreğim çarpıyor. Firs Nikolayeviç, az önce posta memuru öyle bir şey dedi ki bana, soluğum tıkanacak gibi oldu. (Müzik kesilir.) FİRS-Ne dedi?
DUNYAŞA - Siz, dedi; bir çiçek gibisiniz.
YAŞA (Esner.) - Cehalet... (Çıkar.)
DUNYAŞA - Bir çiçek gibi. Öyle duygulu bir kızım ki ben, tatlı sözleri korkunç seviyorum.
FÎRS - Fazla sürtüyorsun. (Yepihodov girer.)
YEPÎHODOV - Avdotya Fedorovna, karşınızda görmek istemiyorsunuz beni... tıpkı bir böcekmişim gibi. (içini çeker.) Eh, yaşam!
DUNYAŞA - Ne istiyorsunuz?
YEPİHODOV - Hiç kuşku yok ki, siz de haklı olabilirsiniz, (içini çeker.) Fakat görüş açısından bakılacak olursa, siz -böyle konuşma hakkını kendimde görüyorum- beni tümüyle bir ruh durumuna soktunuz. Ben kendi talihimi biliyorum, her gün bir musibet geliyor başıma; buna da çoktan alışkınım, öyle ki yazgıma gülümseyerek bakıyorum. Bana söz verdiniz, hatta ben...
DUNYAŞA - Rica ederim, sonra konuşalım, şimdi beni rahat bırakın. Şimdi ben hayal kuruyorum. (Yelpazesini sallar.)
YEPİHODOV - Her gün bir musibet geliyor başıma, ve ben, böyle konuşma hakkını kendimde görüyorum, gülümsemekle yetiniyorum, hatta gülüyorum.
(Varya salondan girer.)
VARYA - Hâlâ gitmedin öyle mi, Semyon? Gerçekten, ne saygısız adamsın sen! (Dunyaşa 'ya.) Sen git buradan Dunyaşa. (Yepihodov'a.) Ya bilardo oynayıp istekayı kırıyor, ya konukmuş gibi konuk odasında dolaşıyorsun.
YEPİHODOV - Bana ceza vermeye, izninizle, hakkınız yok!
VARYA - Sana ceza vermiyorum, konuşuyorum sadece. Biliyor musun, yerinde durduğun yok, iş yaptığın hiç yok. Seni muhasebeci tuttuk, ama niye? belli değil.
YEPİHODOV (Onuru kırılmış.) - Çalışır mıyım, gezer miyim, yer miyim, bilardo mu oynarım; bunları ancak, anlayan ve yaşlı insanlar yargılayabilir.
VARYA - Benimle böyle konuşmaya cüret mi ediyorsun ha! (Parlayarak!) Böyle konuşmaya cüret ediyorsun, ha! Demek ben hiçbir şeyden anlamıyorum ha! Defol bur-dan! Hemen!
YEPİHODOV (Korkmuş.) - Daha nazik olmanızı rica ederim.
VARYA (Öfkeden kendini yitirerek.) -Hemen defol buradan! Defol!
(Yepihodov kapıya doğru gider, Varya da arkasından.)
Yirmi iki musibet seni! Bir daha görünme buralarda! Gözüm görmesin seni! (Yepihodov çıkar. Kapının arkasından sesi işitilir "Si-, zi şikâyet edeceğim.")
VARYA - Geri geliyorsun öyle mi? (Firs 'in kapının yanma bıraktığı sopayı alır.) Geliyorsun ha? Geliyorsun? Şimdi seni... (Sopayı sallar. Bu sırada Lopahin girer; fakat sopa değmemiştir ona.)
LOPAHİN - Naçiz teşekkürler...
VARYA (Kızgın ve alaycı.) - Özür dilerim!
LOPAHİN - Bir şey değil efendim. Hoş kabulünüz için candan teşekkürler.
VARYA - Teşekküre değmez. (Uzaklaşır, sonra Lopahin 'e bakar ve yumuşakça sorar.) Bir yanınızı incitmedim ya?
LOPAHİN - Hayır, hiçbir şey olmadı. İri bir şişlik olacak sadece. (Salonda sesler: "Lopahin geldi! Yermolay Alekseyiç!")
PİŞÇİK- Şükür kavuşturana, şükür görüştürene... (Lopahin 'le öpüşürler.) Konyak kokuyorsun sevgili dost, iki gözüm. Biz de burada eğleniyoruz.
(Lubov Andreyevna girer.)
L. ANDREYEVNA - Siz misiniz Yermolay Alekseyiç? Neden geciktiniz bu kadar? Leonid nerede?
LOPAHİN - Leonid Andreyiç benimle geldi, şimdi geliyor...
L. ANDREYEVNA (Heyecanlı.) - Ee, ne oldu? Yapıldı mı açık artırma? Söyleyin, durmayın!
LOPAHİN (Utangaç bir tavırla sevincini belli etmemeye çalışarak.) Açık artırma saat dörtte sona erdi... Treni kaçırdık, dokuz buçuğa kadar beklemek zorunda kaldık. (Güçlükle soluk alarak.) Uf! Başım dönüyor biraz... (Gayev girer. Sağ elinde öteberi vardır; sol eliyle gözyaşlarını kurular.)
L. ANDREYEVNA - Lenya ne oldu? Lenya, anlat! (Sabırsız, gözyaşları içinde.) Hadi, Tanrı aşkına...
GAYEV (Yanıt yerine elini sallar; ağlayarak, Firs 'e.) - Al şunları... Ançuez, Kerç ringası... Bugün ağzıma lokma koymadım... Ne kadar acı çektim! (Bilardo salonuna açılan kapı açıktır; topların birbirine vuruşu ve Yaşa 'nın sesi işitilir: "Yedi ve on sekiz " Gayev 'in yüzündeki anlatım değişir, artık ağlamamaktadır.)
GAYEV (Devamla.) - Korkunç yoruldum. Firs, yardım et bana, üstümü değiştireyim. (Salondan geçerek kendi odasına gider. Firs de arkasından.)
PlŞÇÎK - Açık artırma ne oldu, anlatsana yahu!
L. ANDREYEVNA - Vişne bahçesi satıldı mı?
LOPAHÎN - Satıldı.
L. ANDREYEVNA - Kim aldı?
LOPAHİN - Ben. (Bir sessizlik.) (L. Andreyevna ezilmiştir. Koltuğa ve masaya tutun-masa düşecektir. Varya belinden anahtarları çıkarır, yere, konuk odasının ortasına fırlatır, çıkar.)
LOPAHÎN (Devamla.) - Ben satın aldım. Durun baylar, rica ederim, başım dönüyor, konuşamıyorum... (Güler.) Mezata gittik, baktık. Deriganov gelmiş bile. Leonid And-reyic'te sadece bir on beş bin vardı. Deriganov borcun üstüne hemen bir otuz bin sürdü. Baktım iş böyle, sen misin, kırk bin dedim, o kırk beşe yükseltti. Ben elli beşe. O, uzun sözün kısası, beş beş yükseltiyor, ben on on... Eh, sonunda bende kaldı. Borcun üstüne doksan bin verdim, bende kaldı. Vişne bahçesi artık benim. Benim! (Kahkahalarla güler.) Tanrım, Tanrım, vişne bahçesi artık benim oldu! Konuşun, sarhoşsun deyin bana, aklın başında değil, gördüklerin hep düş deyin... (Tepinir.) Üstüme gülmeyin! Babamla dedem mezarlarından başlarını kaldırıp da olup biteni görselerdi, o sümsük, yan cahil Yermolaylarının, kışın çıplak ayakla seyirten Yermolay'ın, dünyada bir eşi daha bulunmayan çiftliği satın aldığını görselerdi... Dedemle babamın köle olduğu, mutfağına bile giremedikleri çiftliği satın aldım. Uykudayım. Bu gördüklerim, düş, hayal... Bilinmezliğin karanlığıyla kaplı imgelemin bir oyunu bu... (Anahtarları y erden alır; sevgiyle gülümseyerek.) Anahtarları fırlatıp attı, artık buranın sahibesi olmadığını göstermek istiyor... (Anahtarları şıngırdatır.) Eh, hepsi bir. (Orkestranın akord sesleri işitilir.)
LOPAHlN (Devamla.) - Hey, müzikçiler, çalın, dinlemek istiyorum sizi! Gelin de, görün Yermolay Lopa-hin'üı baltayı kaptığı gibi vişne bahçesine nasıl dalacağını, ağaçlarını nasıl birbiri ardına devireceğini. Yazlıklar kuracağız. Torunlarımızla onların torunları yeni bir yaşam görecekler burada... Müzik, haydi, çal!
(Müzik çalar. L. Andreyevna, bir sandalyeye yığılmış, acı acı ağlamaktadır.)
LOPAHlN (Devamla sitem eder.) -Neden, neden dinlemediniz beni? Zavallıcığım benim, iyi yürekliciğim, iş işten geçti artık. (Gözyaşları içinde.) Oh, tüm bunlar geçseydi bir an önce, şu kırık dökük, mutsuz yaşamımız bir yoluna girseydi...
PÎŞÇİK (Lopahin 'in koluna girerek.) - Ağlıyor. Biz salona geçelim, yalnız kalsın biraz... Gidelim... (Çekip salona doğru götürür Lopahin 'i.)
LOPAHİN - Müzik, canlı çal! Her şey istediğim gibi olmalı! (Ironik.) Yeni efendi geliyor, vişne bahçesinin sahibi. (Küçük bir masaya çarpar, kolu şamdana çarpar, şamdan düşecek gibi sallanır.) Her şeyin karşılığını ödeyebilirim! (Pişçik 'le çıkar.)
(Salonda ve konuk odasında, oturduğuyere büzülmüş acı acı ağlayan Lubov Andreyevna 'dan başka kimse yoktur. Müzik usul usul çalmaktadır. Anya ile Trofimov hızla girerler. Anya annesine yaklaşır, önünde diz çöker. Trofimov salon kapısında kalır.)
ANYA - Anne!.. Anne, ağlıyor musun? Canım, iyi yürekli, sevgili annem, güzel anneciğim, seviyorum seni... Tanrı seni korusun... Vişne bahçesi satıldı, yok artık, bu gerçek, gerçek, ama ağlama, ağlama anneciğim, önümüzde bütün bir yaşam var daha, senin iyi, temiz ruhun var... Gidelim birlikte, gidelim sevgili anneciğim, gidelim buradan!.. Yeni bir bahçe kurarız, bundan daha görkemlisini; göreceksin, göreceksin bak, sessiz, derin bir sevinç dolacak içine akşam güneşi gibi, gülümseyeceksin o zaman, yüzün gülecek... Gidelim haydi! Gidelim!..
PERDE


DÖRDÜNCÜ PERDE
Dekor birinci bölümdeki gibi. Pencerelerden perdeler çıkarılmış, duvarlardan tablolar indirilmiştir. Kalan birkaç parça mobilya, satılmak üzere gibi bir kö- ' şey e yığılmıştır. Bir boşluk duygusu. Dışarıya açılan kapının yanında ve sahnenin derinliklerinde, bavullar, denkler, vb. Soldaki kapı açıktır. Buradan Varya ve Anya 'nın sesleri gelmektedir. Lopahin ayakta beklemekte, Yaşa üstünde dolu şampanya kadehleri bulunan bir tepsi tutmaktadır. Sofada Yepihodov bir sandık bağlamaktadır. Sahne gerisi derinliğinde bir uğultu. Bunlar vedalaşmaya gelen köylülerdir. Gayev 'in sesi: "Teşekkürler kardeşler, teşekkürler sizlere...."
YAŞA - Basit halk vedalaşmaya gelmiş. Şöyle bir düşüncem var Yemolay Alekseyiç, ne dersiniz; diyorum ki halkın kendisi iyi ama düşüncesi kıt.
(Uğultu diner. L. Andreyevna ve Gayev sofadan girerler. L. Andreyevna ağlamamaktadır, fakat solgundur ve yüzü ağlayacakmış gibi titremektedir; konuşamaz.)
GAYEV - Para kesesini çıkarıp verdin onlara Luba. Olmaz böyle! Olmaz!
L. ANDREYEVNA - Başka türlü yapamazdım. Yapamazdım başka türlü.
(Uzaklaşırlar.)
LOPAHİN (Kapıya doğru, arkalarından.) - Lütfen, çok rica ediyorum. Bir veda kadehçiği. Kentten getirmeyi akıl edemedim ama, istasyon büfesinde bir şişecik bulabildim. Lütfen. (Bir sessizlikten sonra) Ne yapalım baylar! istemiyorsanız istemeyin. (Kapıdan uzaklaşır.) Bilsem hiç satın almazdım. Eh, ben de içmem. (Yaşa tepsiyi özenle masaya koyar.) iç Yaşa, sen iç bari.
YAŞA - Gidenlerin sağlığına! Sizin de sağlığınıza! (içer.) Bu şampanya hakiki değil, sizi temin ederim.
LOPAHİN - Şişesi sekiz ruble. (Bir sessizlikten sonra.) Allah belasını versin, ne soğuk burası. .
YAŞA - Bugün soba yanmadı. Nasıl olsa gidiyoruz. (Güler.)
LOPAHİN - Niye gülüyorsun?
YAŞA - Sevinçten.
LOPAHİN - Ekim ayındayız ya, hava güneşli, dingin, sanki yaz gibi. Yapı işleri için çok elverişli bir hava. (Saate, sonra kapıya bakar.) Baylar, trene kırk beş dakika kaldığından haberiniz var mı? Demek yirmi dakika sonra istasyona hareket etmelisiniz. Elinizi çabuk tutun. (Trofimov sırtında paltoyla avludan gelir.)
TROFİMOV - Sanırım artık gitme zamanı. Atlar koşuldu. Şeytan bilir, kaloşlarım nerede. Yitirdim onları. (Kapıya doğru.) Anya, kaloşlarım yok. Bulamıyorum.
LOPAHİN - Benim de Harkov'a gitmem gerek. Sizinle aynı trende olacağız. Bütün kış Harkov'da kalacağım. Burada çene çalıp durduk, işsizlikten imanım gevredi. İşsiz kalamam ben, işsiz kalınca, ne yapacağımı, ellerimi nereye koyacağımı bilemiyorum. Sanki yabancı ülkeden gelmiş insanlar gibi, tuhaf tuhaf çene çalıp duruyorsunuz.
TROFİMOV - Gidiyoruz işte, siz de yeniden yararlı işlerinize girişirsiniz.
LOPAHİN - Bir kadeh şampanya yuvarlasana.
TROFİMOV - İstemem.
LOPAHİN - Demek yolculuk Moskova'ya şimdi.
TROFİMOV - Evet, onları kente kadar geçirecek, sonra da yarın kendim Moskova'ya gideceğim.
LOPAHİN - Öyle... Şimdi profesörler ders vermiyor, hepsi senin gelmeni bekliyorlardır!
TROFİMOV - Seni ilgilendirmez.
LOPAHİN - Kaç yıldır okuyorsun üniversitede?
TROFİMOV - Daha yeni bir şeyler bulsana. Bu hem eskidi, hem de kabak tadı verdi. (Kaloşlarını aramaktadır.) Biliyor musun, belki de bir daha artık hiç görüşmeyeceğiz; ayrılmadan önce izin ver de bir öğüt vereyim sana: Kollarını sallama!.. Geniş el kol hareketleri yapmak alışkanlığından vazgeç. Şimdi şu yazlık kurmak, yazlıkçıların zamanla yeni çiftçiler olacağı filan gibi hesapların var ya, bunlar da geniş el kol hareketleri yapmaktır aslında... Fakat yine de severim seni. İnce, zarif parmakların var, tıpkı bir sanatçınınki gibi, ince, zarif bir ruhun var...
LOPAHİN (Onu kucaklar.) - Elveda cancağızım. Her şey için teşekkürler. İhtiyacın olur. Yol için para vereyim sana.
TROFİMOV - Ne yapayım parayı? İhtiyacım yok.
LOPAHİN - Yahu paranız yok, biliyorum.
TROFİMOV - Teşekkür ederim, çeviri yapıp kazandım. İşte buradalar, cebimde. (Kaygılı.) Kaloşlarım yok oldu!
VARYA (Öteki odadan.) - Alın şu pisliklerinizi! (Sahneye bir çift lastik çizme fırlatılır.)
TROFİMOV - Ne diye öfkeleniyorsun Varya? Hım-mm... Bunlar benim kaloşlarım değil.
LOPAHÎN - ilkbaharda bin dönümlük haşhaş ekmiştim, şimdi kırk bin pangnot temiz para kazandım. Haşhaşlarım çiçek açtığında görülecek şeydi. Yani, demek istediğim, kırk bin papel temiz para kazanmış bulunmaktayım. Bu bakımdan sana borç verebilirim. Ne diye burun kıvırıyorsun? Köylüyüm, onun için değil mi?
TROFİMOV - Senin baban köylüymüş, benimki eczacıydı, ve bütün bunlardan kesinlikle hiçbir şey çıkmaz. (Lopahin, kağıt paralar çıkarır cebinden.) Bırak, bırak... istersen iki yüz bin ver, almam. Ben özgür bir insanım, ister varlıklı, ister yoksul olun, sizlerin hepinizin değer verdiğiniz şeylerin benim gözümde havada uçan bir tüy kadar değeri yoktur. Sizler olmadan da yaparım ben, umurumda değilsiniz. Güçlü ve gururluyumdur ben. insanlık yüce bir gerçeğe, yüce bir mutluluğa doğru gidiyor... Dünyada elde edilebilecek en yüce gerçeğe ve en yüce mutluluğa doğru gidiyor insanlık... Ve ben ön saflarındayım bu gidişin!
LOPAHlN - Varabilecek misin?
TROFİMOV - Varacağım. (Bir sessizlikten sonra.) Varacağım, ya da başkalarına yol göstereceğim, nasıl varılacağını öğreteceğim onlara.
(Uzaktan ağaçlara inen balta sesi gelir.)
LOPAHlN - Eh, hadi kal sağlıcakla cancağızım. Gitme vakti geldi. Birbirimize burun kıvırıp duruyoruz ya, öte yandan yaşam durmaksızın akıp gidiyor. Uzun süre aklıma yorgunluk getirmeden çalışıp didindiğimde, düşüncelerim kuş gibi hafifler, mutlu olurum ve neden var olduğumu biliyormuşum gibi gelir bana da. Dostum, şu Rusya'da, ne için var oldukları belirsiz ne kadar çok insan olduğunu bilir misin? Eh, neyse, konumuz bu değil. Leonid Andreyev'in bir bankada iş bulduğunu, yılda altı bin ruble alacağım söylüyorlar. Gel gör ki yerinde oturtamazsın, çok tembel...
ANYA (Kapıdan.) - Annem, biz daha buradayken, ağaçların kesilmemesini rica ediyor.
TROFİMOV - Gerçekten de, insan birazcık olsun düşünmez mi... (Sofadan dışarı çıkar.)
LOPAHlN - Hemen durdurayım, hemen... Öyle ya, doğru. (Onun ardı sıra çıkar.)
ANYA - Firs'i hastaneye götürdüler mi?
YAŞA - Sabahleyin söyledim. Sanırım götürdüler.
ANYA (Salondan geçmekte olan Yepihodov'a.) -Semyon Panteleyiç, bir soruşturun bakalım, Firs'i hastaneye götürmüşler mi?
YAŞA (İncinmiş.) - Sabahleyin Yegor'a söyledim. On kere sormanın ne anlamı var!
YEPİHODOV - Kadim ihtiyar Firs'in kesin kanımca artık onarılmaya gereksinimi yok, dedelerinin yanına gitmesi gerekiyor. Ve ben onu ancak kıskanabilirim. (Bavulu, içinde şapkaların bulunduğu karton bir kutunun üstüne koyar, kutu ezilir.) Buyurun, tabii! Biliyordum zaten. (Çıkar.)
YAŞA - Yirmi iki musibet...
VARYA (Kapının arkasından.) - Firs'i hastaneye götürmüşler mi?
ANYA - Götürmüşler.
VARYA - Ne diye doktora mektup yazılmadı?
ANYA - Arkadan yazarız... (Çıkar.)
VARYA (Yandaki odadan.) - Yaşa nerede? Söyleyin annesi gelmiş, vedalaşmak istiyor onunla.
YAŞA (Elini sallar.) - insanı çileden çıkarmaktan başka bir şey bilmezler.
(Eşyaların yanında bir şeylerle uğraşıp duran Dun-yaşa, Yaşa yalnız kalınca yaklaşır ona.)
DUNYAŞA - Bir kerecik olsun yüzüme baksaydınız Yaşa. Gidiyorsunuz, bırakıyorsunuz beni... (Ağlayarak boynuna atılır.)
YAŞA - Ne var ağlayacak? (Şampanya içer.) Altı gün sonra yine Paris 'te olacağım. Yarın eksprese atladığımız gibi ver elini Paris. İnanasım gelmiyor. Yive la France! Buraları bana göre değil, yaşayamıyorum... elimde değil!... Cehaleti gördüm, benden pas... (Şampanya içer.) Ne var ağlayacak? Edepli davranın, o zaman ağlamazsınız.
DUNYAŞA (Pudralanır, aynaya bakarak.)-Paris'ten mektup yazın. Yaşa, sizi seviyordum, nasıl da seviyordum Yaşa! Ben narin bir yaratığım Yaşa!
YAŞA - Gelen var. (Bavulların yanında bir şeyler yapar, usuldan bir ezgi mırıldanır.)
(L. Andreyevna, Gayev, Anya ve Şarlotta İvanovna girerler.)
GAYEV - Gitmeliyiz artık. Çok az zaman kaldı. (Yaşa 'ya bakarak.) Kimden geliyor bu ringa balığı kokusu?
L. ANDREYEVNA - On dakika sonra arabaya yerleşmiş olmalıyız... (Odaya göz atar.) Elveda sevgili evim, yaşlı dedecik. Kış geçecek, ilkbahar gelecek, ama sen olmayacaksın artık, yıkıyorlar seni. Bu duvarları ne kadar çok gördük! (Kızını hararetle öper.) Hazinem benim, ışıl ısılsın, gözlerin iki elmas gibi parıldıyor. Sevinçli misin? Çok mu?
ANYA - Çok! Yeni bir yaşam başlıyor anne!
GAYEV (Neşeli.) - Gerçekten de şimdi her şey yolunda. Vişne bahçesinin satışına kadar hepimiz kaygılıydık, acı çekiyorduk; şimdi sorun kesinlikle geri dönülmezce çözümlenince, hepimiz yatıştık, hatta neşemiz yerine geldi... Ben banka görevlisiyim, finansçıyım şimdi... San top ortaya ve sen Luba, ne olursa olsun daha iyi görünüyorsun, bunda kuşku yok.
L. ANDREYEVNA - Evet. Sinirlerim daha iyi, bu gerçek. (Şapkasını ve mantosunu verirler.) Uykularım düzeldi. Eşyalarımı götürün Yaşa. Vaktidir. (Anya 'ya) Yavrucuğum, çok geçmeden görüşeceğiz... Paris'e gidiyorum. Yaroslavl'daki büyükannenin çiftliği satın almak için gönderdiği parayla yaşayacağım orada -yaşasın büyükanne- Bu para ise çok az bir zaman yetecek.
ANYA - Anneciğim, çabuk, çabuk döneceksin değil mi? Öyle değil mi? Ben hazırlanıp lise sınavını verecek, sonra çalışıp sana yardım edeceğim. Sonra anneciğim birlikte kitaplar okuyacağız, çok kitap okuyacağız; önümüzde yeni, olağanüstü güzellikte bir dünya açılacak... (Düş kurar.) Anne, çabuk dön...
L. ANDREYEVNA - Döneceğim, altın kızım benim. (Kızını kucaklar.)
(Lopahin girer, Şarlotta usuldan bir şarkı mırıldanmaktadır.)
GAYEV - Şarlotta mutlu. Şarkı söylüyor.
ŞARLOTTA (Kucağına kundaklanmış bebeğe benzeyen bir bohça alır.) - Yavrum benim, ninni ninni... (Bir bebek ağlaması işitilir: 'Inga... Inga,..') Sus, güzel yavrum benim, sevgili yavrum benim, ('Inga...' 'Inga...') Öyle acıyorum ki sana! (Bohçayı fırlatıp eski yerine atar.) Lütfen bir yer bulun bana. Böyle yapamam.
LOPAHÎN - Buluruz Şarlotta İvanovna, kaygılanmayın.
GAYEV.- Herkes bizi bırakıyor. Varya gidiyor... Birden bire gereksizleştik.
ŞARLOTTA - Kentte yaşayacak bir yerim yok benim. Gitmeliyim. (Bir ezgi mırıldanır.) Hepsi bir...
(Pişçik girer.)
LOPAHlN - Doğanın şu mucizesine bakın!
PİŞÇÎK (Soluk soluğa.) - Oy, durun bir soluk alayım... Öldüm bittim canım ciğerlerim... hele bir su verin...
GAYEV - Yine para istemeye geldiniz değil mi? En iyisi şuradan gideyim de ağzımdan kötü bir söz çıkmasın... (Çıkar.)
PÎŞÇİK - Çoktandır gelemedim size... Güzeller güzeli... (Lopahin 'e.) Buradasın... Çok sevindim seni gördüğüme... Dahi adam... al... al şunu... (Lopahin 'e bir tomar para verir.) Dört yüz ruble... Sekiz yüz kırk da bana kalıyor.
LOPAHİN (Hiçbir şey anlamaksızın omuzlarını sil-ker.) - Düş gibi bir şey... Nereden buldun bu parayı alla-sen?
PİŞÇÎK - Dur... çok sıcak... Olağanüstü bir olay. İngilizler geldiler, toprağımda beyaz bir çamur buldular... (Lubov andreyevna'ya.) İşte, dört yüz de size... Güzeller güzeli... eşsiz kadın... (Paraları verir.) Geri kalanı sonra veririm. (Su içer.) Az önce trende bir delikanlı söyledi, sözüm ona, büyük filozofum bir damdan atlamayı öneriyor-muş... 'Atla' diyormuş, hepsi bu kadar. (Şaşkınlık içinde.) Tasavvur edebiliyor musunuz! Su!
LOPAHİN - Kim bu İngilizler yahu?
PİŞÇİK - Onlara o çamurun olduğu toprak parçasından kiraladım, yirmi dört yıllığına... Eh, kusura kalmayın, vaktim yok... daha ötelere gitmeliyim dört nala... Znoy-kov'a... Kardamonov'a uğrayacağım... Hepsine borcum var... (Suyu içer.) Haydi kalın sağlıcakla... Perşembe günü yine uğrarım.
L. ANDREYEVNA - Az sonra kente gidiyoruz biz, ben de yarın yurtdışına hareket ediyorum...
PİŞÇİK (Kaygılı) - Ne diye gidiyorsunuz kente? Ben de eşyalara... bavullara bakıyorum da... eh, ne yapmalı... (Ağlamaklı) Olsun... Çok akıllı insanlar şu İngilizler... Neyse kalın sağlıcakla... Tanrı yardımcınız olsun... Neyse... Şu dünyada hesşeyin bir sonu var. (Lubov Andreyevna 'nın elini öper.) Bir gün benim de nallan diktiğim haberi... kulağınıza kadar ulaştığında... bu adı anımsayın da... 'Dünya- . da bir Simeon-Pişçik vardı... Mekânı cennet olsun' deyin... Hava olağanüstü güzel... Evet... (Şiddetli bir tedirginlik içinde çıkar, fakat ansızın kapıdan dönüp seslenir.) Daşenka'nm sizlere selamı var! (Çıkar.)
L. ANDREYEVNA - Şimdi gidebiliriz artık. İki kaygıyla- ayrılıyorum buradan. Birincisi: Firs'i hasta bırakıp gitmemiz. (Saatine bakar.) Daha beş dakikamız var.
ANYA - Anne, Firs'i hastaneye götürdüler bile. Yaşa götürdü sabahleyin.
L. ANDREYEVNA - İkinci kaygım: Varya. Sabahları erkenden kalkıp çalışmaya alıştı, şimdi işsiz güçsüz, sudan çıkmış balığa dönecek. Zayıfladı, sararıp soldu, ağlayıp duruyor zavallıcık... (Bir sessizlikten sonra.) Yermo-lay Alekseyiç, çok iyi bilirsiniz ki onu sizinle evlendirmek hayalimdi... Herkes bir an meselesi olarak görüyordu evlenmenizi. (Anya 'ya bir şey fısıldar, Anya Şarlotta 'ya başıyla bir işaret yapar; ikisi de çıkarlar.) Seviyor sizi, siz de ondan hoşlanıyorsunuz, ama bilmiyorum, bilmiyorum neden kaçıyorsunuz birbirinizden. Anlamıyorum!
LOPAHÎN - Doğrusunu söylemek gerekirse, ben kendim de anlamıyorum bunu. Her şey bir tuhaf. Eğer zaman varsa hâlâ, işte ben şimdi hazırım... Bitirelim bu işi, hemen. Yoksa siz olmadan ben ona evlenme önerisinde bulunamayacağımı hissediyorum.
L. ANDREYEVNA - Harika. Bir dakikacık, hemen çağırayım onu.
LOPAHİN - Bu arada şampanya da var. (Kadehlere bakarak.) Boşalmışlar, biri içip bitirmiş bile. (Yaşa öksü-rür.) Buna lap lap içip bitirmek derler...
L. ANDREYEVNA (Canlı.) - Çok güzel. Biz çıkalım... Yaşa, allez! Onu çağıracağım şimdi... (Kapıya.) Varya her şeyi bırak, buraya gel. Çabuk! (Yaşa 'yla çıkar.)
LOPAHlN (Saate bakar.) - Evet... (Susuş.)
(Kapıda ölçülü bir gülüş, fısıltılar; sonunda Varya girer.)
VARYA (Uzun süre eşyalara bakar.) - Tuhaf, bir türlü bulamıyorum.
LOPAHÎN - Ne arıyorsunuz?
VARYA - Kendim koydum ama nereye koyduğumu unuttum. (Susuş.)
LOPAHÎN - Siz şimdi nereye gidiyorsunuz Varvara Mihaylovna?
VARYA - Ben mi? Ragulinler'e... Onların işlerine bakmam için anlaştık... Hani, yöneticilik mi diyorlar ne...
LOPAHÎN - Şu Yaşneva'da oturanlar mı? Yetmiş kilometre uzakta. (Bir sessizlikten sonra.) işte, bu evdeki yaşam sona erdi.
VARYA (Eşyalara göz gezdirerek.) -Nerdebu... Yada, belki sandığa koymuşumdur... Evet, bu evde yaşam sona erdi... Artık hiç olmayacak...
LOPAHÎN - Ben de şimdi Harkov'a gidiyorum... aynı trenle. Çok da işim var. Buradaki işleri çevirmesi için Yepihodov'u tuttum.
VARYA-İyi ya!
LOPAHÎN - Geçen yıl tam bu sırada kar yağıyordu, anımsıyorsanız eğer. Şimdiyse hava dingin, güneşli. Yalnız soğuk biraz... Eksi üç.
VARYA - Termometreye bakmadım... (Bir sessizlikten sonra.) Zaten bizim termometre kırıldı. (Sessizlik.) (Avluda kapıya doğru bir ses: 'Yermoloy Alekseyiç!')
LOPAHİN (Çoktandır bu sesi bekliyormuşçasına.) -Bir dakika! (Hızla çıkar.) (Varya yere oturur. Başını giysi bohçalarına dayar, sessizce ağlar. Kapı açılır. Lubov Andreyevna usulca girer.)
L. ANDREYEVNA - Ne oldu? (Bir sessizlikten sonra.) Gidelim.
VARYA (Artık ağlamamaktadır. Gözlerini kurular.) -Evet zamanı geldi anneciğim. Ben Ragulinlere bugün yetişirim, yeter ki treni kaçırmayalım...
L. ANDREYEVNA (Kapıya.) - Anya, giyin! (Anya girer; sonra Gayev, Şarlotta İvanovna. Ga-yev 'in sırtında, başlıklı kalın bir palto vardır. Hizmetçi kadınlar, arabacılar toplanır. Yepihodov eşyaların çevresinde telaştadır.)
L. ANDREYEVNA - Şimdi yola koyulalım.
ANYA - Yola!
GAYEV - Dostlarım, sevgili, değerli dostlarım benim! Bu evi sonsuzca bırakırken, susabilir miyim, tutabilir miyim kendimi veda duygularımı dile getirmeden, şu anda ruhumu ve tüm benliğimi dolduran...
ANYA (Yalvarırcasına.) - Dayı!
VARYA - Dayıcığım, yapmayın!
GAYEV (Keyifsiz.) - Sarı top çift vuruşla ortaya... Susuyorum.
(Trofımov girer; sonra Lopahin.)
LOPAKİN - Yepihodov, paltom!
L. ANDREYEVNA - Bir dakikacık daha oturacağım. Sanki daha önce bu evin duvarlarını, tavanlarını hiç görmemiştim... Şimdi içime sindirecekmiş gibi bakıyorum onlara, sımsıcak bir sevgiyle...
GAYEV - Anımsıyorum da, altı yaşındaydım, bir paskalya günü pencereye oturmuş bakıyordum, babam kiliseden dönüyor...
L. ANDREYEVNA - Bütün eşyalar toplandı mı?
LOPAHİN - Sanırım hepsi. (Paltosunu giyerken, Yepihodov 'a.) Yepihodov gözünü dört aç, her şey yolunda gitsin.
YEPÎHODOV (Kısık bir sesle.) - Siz gönlünüzü ferah tutun Yermolay Alekseyiç!
LOPAHİN - Sesine ne oldu?
YEPİHODOV - Az önce su içerken boğazıma bir şey kaçtı.
YAŞA (Horgörüşle.) - Cehalet...
L. ANDREYEVNA - Gidiyoruz ve tek bir canlı kalmayacak burada...
LOPAHİN - Ta ilkbahara kadar.
VARYA (Bohçasından şemsiyesini çıkarır; kaldırıyormuş gibi. Lopahin bir sakınma hareketi y apar.) Ne oluyorsunuz, ne oluyorsunuz... Aklımdan bile geçirmem.
TROFİMOV - Baylar' gidip arabalara oturalım... Zaman geldi geçiyor! Tren neredeyse gelecek!
VARYA - Petya, işte kaloşların , bavulların yanında. (Ağlamaklı.) Nasıl da pisler, eskiler...
TROFİMOV (Kalaslarını alırken.) - Gidelim dostlar!..
GAYEV (Çok sarsılmış, ağlamaktan korkarak.) -Tren... İstasyon.. Ortaya bir çapraz vuruş... Beyaz top çift vuruşla köşeye...
L. ANDREYEVNA - Gidelim!
LOPAHÎN - Herkes burada mı? Orada kimse yok ya? (Soldaki yan kapıyı kilitler.) Burada eşyalar yığılı, kirlemek gerek. Gidelim!
ANYA - Elveda evim, elveda eski yaşam!
TROFİMOV - Selam yeni yaşam! (Anya 'yla çıkarlar.)
(Vdrya bakışlarıyla odayı tarar, acele etmeksizin çıkar. Yaşa, köpeğiyle birlikte Şarlotta çıkarlar).
LOPAHlN - Demek ilkbahara kadar. Çıkalım baylar... Allahaısmarladık... (Çıkar)
(Lubov Andreyevna ve Gayev; ikisi kalmışlardır. Bunu bekliyorlarmuşçasına birbirlerinin boynuna atılarak sessizce, işitilmekten sakınarak ağlarlar.)
GAYEV (Mutsuzlukiçinde.): Kardeşim, kardeşim benim...
L. ANDREYEVNA - Oh, sevgili, tatlı, güzel bahçem... Yaşamım, gençliğim, mutluluğum, elveda!.. Elveda!..
(Anya 'nın neşeyle çağıran sesi: "Anne! "Trofımov 'un neşeli canlı sesi: "Haydi!")
L. ANDREYEVNA - Son kez bakayım duvarlara, pencerelere... Rahmetli annem bu odada dolaşmayı severdi...
GAYEV - Kardeşim, kardeşim benim!..
(Anya 'nın sesi: "Anne!" Trofımov 'un sesi: "Haydi!")
L. ANDREYEVNA - Gidelim!..(Çıkarlar.) (Sahne boştur. Tüm kapıların kitlendiği, ardından arabaların hareket ettiği işitilir. Sessizlik. Bu sessizliğin ortasında ağaçlara inen baltanın boğuk sesi duyulur. Tek tek ve hüzünlü. Ayak sesleri işitilir. Sağdaki kapıda Firs görünür. Her zamanki gibi ceket ve beyaz yelek vardır üzerinde. Ayaklarında terlikler. Hastadır.)
FÎRS (Kapıya yaklaşır; kapı koluna eliyle dokunur.) - Kitli. Gittiler... (Divana oturur.) Beni unuttular... Neyse... Burada otururum. Leonid Andreyiç kürkünü giymemiştir yine, paltoyla çıkmıştır... (Kaygıyla içini çeker.) Kabahat bende, bakmadım... Çiçeği burnunda gençlik! (Anlaşılması olanaksız bir şeyler homurdanır.) Yaşam geçip gitti, hiç yaşamamışım gibi. (Uzanır.) Yatayım. Gücün de kalmadı; hiçbir şeyin kalmadı, hiçbir şeyin... Eh, sen... beceriksiz!.. (Kımıltısız yatıp kalır.)
(Uzak bir ses, gökten gelir gibi, kopan bir telin, donan, kederli sesi işitilir. Sessizlik bastırır yeniden. Sadece uzaktan, bahçeden, ağaca inen baltanın sesi gelmektedir.)
PERDE

Yorumlar

  1. Casinos near me - JtmHub
    Find 목포 출장안마 the closest casino 경기도 출장안마 near me. Find top locations for your trip. From 사천 출장안마 New London, 거제 출장마사지 you'll enjoy 경상북도 출장안마 a range of fun gaming machines and other entertainment

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SATICININ ÖLÜMÜ - ARTHUR MILLER

YEDİ KOCALI HÜRMÜZ